1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD-Rusya ilişkileri gerildi

Horst Kläuser/DW, Ajanslar9 Şubat 2007

NATO savunma bakanlarının İspanya'nın Sevilla kentindeki gayri resmi toplantısında bir araya gelen ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile Rusya Savunma Bakanı Sergey İvanov, Soğuk Savaş günlerinden dem vururken, siyasi gözlemciler de iki ülke ilişkilerinin son dönemlerde gerildiğine dikkat çekti. “Moskova ve Washington’ın arası Doğu Avrupa’ya yüzünden açıldı” yorumları yapılıyor.

https://p.dw.com/p/AZVd
Kremlin yeni müttefiklerini Washington’un etki sahasından uzak duranlar arasında buldu.
Kremlin yeni müttefiklerini Washington’un etki sahasından uzak duranlar arasında buldu.Fotoğraf: AP

Rusya Savunma Bakanı İvanov, ABD’nin Doğu Avrupa ülkelerinde kurulacak bir füze savunma sistemi projesinden uzak durmaya davet ederek, böyle bir adımın ikili ilişkileri olumsuz yönde etkileyeceğini kaydetti. ABD’de başkan adayları arasında gösterilen senatör John McCain’in açıklamaları da Washington-Moskova arasındaki havayı gerdi. Senatör McCain, Rusya’nın Doğu Avrupalı komşularına dönük yayılmacı politikalar izlediğini ileri sürdü.

ABD ile Rusya arasında son günlerde karşılıklı demeçlerle ortaya konan gerginlik, “yoksa Soğuk Savaş yıllarına geri mi dönülüyor?” sorusunu gündeme getirdi. Gerginliğin bir tarafında, Rusya’nın G-8’den çıkarılmasını ve Polonya ile Çek Cumhuriyeti’nde Moskova’ya karşı füze savunma sistemi kurulmasını gündeme getiren Amerikalı senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleri yer alıyor.

Yeni askeri doktrin

Diğer tarafta ise silahlanma giderlerini belirgin şekilde artırarak yeni bir askeri doktrin benimsediğini sergileyen ve giderek daha fazla sayıda ‘uluslararası topluma ters düşen rejime’ silah ve diğer maddi destek imkanlarını sunan Rusya yer alıyor. Manzara, gerçekten de Soğuk Savaş yıllarını andırıyor.

Kuşkusuz, bir zamanların Varşova Paktı’nı günümüzde yeniden canlandırmak epey zor. Öncelikle Varşova, bugün örnek NATO üyeleri arasında gösterilen bir ülkenin başkenti. Bir zamanların Sovyet cumhuriyetleri Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve hatta Belarus, artık Batı ile yakınlaşıyor; Brüksel ile ilişkileri geliştirmeye çabalıyor.

Ancak Kremlin bu gelişmeye aldırış etmiyor. Ekonomik zorlukların üstesinden gelen Moskova, önemli askeri merkezlerden biri olduğunu her fırsatta sergilemekten geri durmuyor. Bir yandan Çin, İran, Suriye, Hindistan, Pakistan ve Venezüela’ya Rus silah sanayiinin geliştirdiği en son ürünleri satan Rusya, kendi harp donanımını yeniliyor.

Moskova ikinci planda kaldı

Kuşkusuz, Moskova’da çıkan gazetelerin manşetlerine taşıdığı “Kremlin’den savunmaya 146 milyar euro” haberi iç siyasete yönelik mesajlar da taşıyor. Üstelik bu rakamı Amerikan askeri bütçesiyle kıyaslamak da mümkün değil. Yine de Kremlin’in askeri harcamalara ayırdığı paranın 2001’e oranla tam dört kat artmış olması önemli bir gösterge. Ayrıca altyapının tel tel döküldüğü bir ülkede, askeri gider kalemlerine 146 milyar eurounun aktarılması, uluslararası topluma verilen “Rusya artık yalnızca bir enerji devi olmaktan çıktı” mesajıdır.

Moskova’nın bugünkü çizgisinde Amerika Birleşik Devletleri ve ABD Başkanı George Bush yönetiminin büyük etkisi oldu. Washington, geleneksel etik değerlerinden uzaklaşıp “uluslararası terörle mücadele” adı altında tek yönlü ve saldırgan bir politika izledi; uluslararası toplumu bu anlayış kapsamında “gönüllüler” ve “gönüllü olmayanlar” diye ikiye böldü. Moskova, Bush yönetiminin şekillendirmeye çalıştığı bu uluslararası tabloda kendini geri plana itilmiş olarak algıladı; iki başkent arasındaki diyalog süreci ve iletişim hattı giderek daha da zayıfladı.

Doğal gaz kozu

Bu süreçte enerji fiyatlarının artışıyla güç toplayan Moskova yeni müttefik arayışına girdi; Kremlin yeni müttefiklerini Washington’un etki sahasından uzak duranlar arasında buldu. Petrol ve doğal gaz satışından elde edilen muazzam gelir, Rusya’nın BM’de Washington’a muhalif bir tutum izlemesini kolaylaştırdı. Moskova, İran’ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerde de bunu somut olarak ortaya koydu. Kremlin, diplomatik ve siyasi alandaki varlığını, şimdi askeri alanda da pekiştirmeyi hedefliyor: Rusya, askeri gücüne önümüzdeki süreçte 50 adet yeni stratejik uzun menzilli bombardıman uçağı, 50 adet çoklu nükleer başlık taşıyabilen “Topol- M” balistik füzesi, 17 adet kıtalararası füze, sekiz adet nükleer denizaltı ve 31 adet kruvazörü katmaya hazırlanıyor.

Amerika, Rusya’nın attığı adımları eleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu adalet ve inandırıcılığı çoktan yitirdi. Avrupa ise Moskova ile askeri alanda rekabet etmek istemiyor. Üstelik Avrupa bunu istese de yapamaz, çünkü Rusya’ya enerji açısından bağımlı. Batı’ya bir tek Rusya’nın bir zamanların askeri devi Sovyetler’e nasıl benzemeye başladığını seyretmek kalıyor. Yalnızca samimi diyalog kanallarının tıkanması değil, ekonomik çıkarlar gözetilerek ya da hafife alınarak birtakım olumsuzluklara göz yumulması da bu noktaya gelinmesinde etkili oldu. Rusya’nın yeterince ciddiye alınmaması, bugün Moskova’nın izlediği siyasete biçim veren faktörler arasında yer aldı.