1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD Başkanı Bush, Çin'in misafiri

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu19 Kasım 2005

ABD Başkanı George Bush, üç günlük bir resmi ziyaret için bugün Pekin’e gidiyor. Çin, küresel bir güç olma yolunda ABD’den destek beklentisi içinde. ABD ise Çin’le ekonomi ve güvenlik alanında işbirliğine önem vermesine rağmen, bölgedeki uzun vadeli çıkarlarını Çin’e kaptırmak istemiyor...

https://p.dw.com/p/AaNv
Çin Devlet Başkanı Bush Hu Jintao ve ABD Başkanı George Bush
Çin Devlet Başkanı Bush Hu Jintao ve ABD Başkanı George BushFotoğraf: AP

Çin’in süper güç olma yolunda hızlı ilerleyişi ve bu ilerleyişin küresel etkileri uluslararası alanda endişe yaratıyor. ABD Başkanı George Bush’un Pekin gezisi öncesinde, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hu Jintao bu endişeleri yatıştırmaya yönelik mesajlar verdi. Asya Pasifik İşbirliği Forumu’nun zirvesinde konuşün Hu Jintao ise Çin’in ekonomik ve küresel bir güç olarak yükselişinin barışçı nitelik taşıdığını ve bu yükselişin hiçkimse için tehdit oluşturmadığını vurguladı.

Bush’un Pekin ziyareti öncesinde bir açıklama da Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. ABD ve Avrupa ülkelerinin Çin’deki insan hakları durumuyla ilgili eleştirilerini geri çeviren Çin Dışişleri Bakanlığı, Çin halkının, siyasi ve dinsel alanda demokrasi ve özgürlüklere tamamen ve yasalar güvencesinde sahip olduğunu belirterek, “Çin Halk Cumhuriyeti insan hakları ile ilgili durumunu karşılıklı saygı ve birbirinin içişlerine karışmama ilkesi çerçevesinde tartışacaktır“ açıklamasında bulundu. ABD Başkanı Bush iki gün önce yaptığı açıklamada Japonya ve Tayvan’ı bölgedeki özgür toplumlara örnek göstermiş, Çin’i ise din alanında vatandaşlarına daha fazla özgürlük tanımaya çağırmıştı.

Karşılıklı beklentiler

ABD, hızla büyüyen Çin’in, Asya-Pasifik bölgesindeki uzun vadeli ekonomik ve güvenlik çıkarlarına zarar vermesinden endişeleniyor. Çin’in endişesi ise ABD’nin şüpheciliği ve uyguladığı baskılar nedeniyle kendi iç sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne yeterince odaklanamamak. Çin tarafının Bush’un ziyaretinden en önemli beklentisi, küresel güç olma çabalarına Amerikan yönetiminin destek vermesi.

İki ülke arasında yeni bir stratejik diyalog, bu yıl ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick’in ziyareti sırasında başlatılmıştı. Bush’un gezisi öncesinde ekim ayında Pekin yine üst düzey Amerikalı yetkililerin akınına uğradı. Hazine Bakanı John Snow, Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in ziyaretleri Çin’de memnuniyetle karşılandı.

Washington temkinli

Ancak Washington, güvence verme konusunda temkinli davranıyor. Ekonomik alanda Çin’i para birimini manipüle etmek ve telif hakları ihlallerinin önüne geçmemekle suçlayan Amerikan yönetimi, Çin ile dış ticarette verdiği açıklardan da rahatsız. Çin’e karşı dış ticarette, 2004 yılında 32 milyar dolar açık veren ABD, bu yılın sadece ilk 10 ayında 80.5 milyar dolara yakın açık verdi.

Çin ihracatındaki patlamanın işsizlik gibi sorunları körüklemesi Bush yönetimin iç siyasette de zora sokuyor. Amerikan Kongresi, konuyu Çin ziyaretinde gündeme getirmesi için Bush’a baskı uyguluyor ve Çin’in, yuanın değerini düşürmemesi durumunda ticari yaptırımlar tehdidinde bulunuyor.

Güvenlik alanında rekabet

İki ülke arasında güvenlik alanında da sıkı bir rekabet yaşanıyor. Çin, Rusya ve dört Orta Asya cumhuriyetinden oluşan Şangay İşbirliği Teşkilatı’nda nüfuzunu giderek artırıyor. Teşkilatın temmuz ayındaki zirvesinde, Özbekistan ve Kırgızistan’daki askerlerini çekmesi için ABD’den takvim istemesi Washington’da büyük rahatsızlık yarattı.

Çin ayrıca Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’ın da üye olduğu, ancak ABD’nin üye olarak çağırılmadığı Doğu Asya Zirvesi’nin kuruluşunu da desteklemişti. Amerikan yönetimi bu adımın, Çin’in gerçek niyetleriyle ilgili endişe uyandırdığı değerlendirmesinde bulunmuş, Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick Çin’i Asya’da egemenliği ele geçirme gibi bir manevraya kalkışmaması için uyarmıştı.

Çin yönetimi ise ABD’nin dünyanın tek süper gücü olma statüsüne meydan okumadıklarını belirtiyor, ancak Çin’den uluslararası sistemin sorumluluk sahibi bir üyesi olması isteniyorsa o zaman daha fazla sorumluluk üstlenmesi ve bölgedeki rolünü artırmasının da kabul edilmesi gerektiğini savunuyor.