AB Zirvesi krizi derinleştirdi
18 Haziran 2005Brüksel’de düzenlenen Avrupa Birlği zirvesi bütçe ve anayasa konuları nedeniyle girilen çıkmazı aşmak amacıyla düzenlendi. Ortak para birimi euronun bile öneminin ve güncelliğinin yeniden tartışıldığı bir dönemde böylesi bir zirvenin önemi açıktı. Ama ne oldu? Zirve uzlaşma sağlanamadan sonuçlandı ve Avrupa tarihine kara bir gün olarak geçti. Avrupa Birliği Dönem Başkanı Lüksemburg’un Başbakanı Juncker, Birlik üyesi gelişmiş ülkelerin kendi çıkarlarını savunmada inat ettikleri ve yeni üyelerle dayanışma göstermekten uzak oldukları için utandığını söyledi.
Yaşanan krizin tek sorumlusu, yararlandığı bütçe payına katkı indiriminin dondurulmasına karşı çıkan İngiltere değil. İngiltere dışında Hollanda ve İsveç de bütçeye ödedikleri payın azaltılmasını talep etti. Fransa ve İspanya ise her ne sebeple olursa olsun dediğim dedik tavırlarını sürdürdü ve uzlaşma yönünde çaba harcamadı.
Oysa zirve öncesinde ortak Anayasa'nın Fransa ve Hollanda’da reddedilmesinin ardından yeni atılımlar beklenmişti. Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları, Anayasa'nın kabulü sorun yaratsa da, Birliğin hala önemli ve politik işleyişi yerinde olan bir kurum olduğu sinyalini vereceklerdi. Peki ne oldu? Umulanın tam tersi yaşandı. Hükümetler vatandaşın güveninin böyle kazanılmayacağını anlamalılar.
Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, zirvenin dışarıya çok kötü bir biçimde yansıdığını söyleyerek doğru bir tespitte bulundu. Nitekim, Fransa ve Almanya ikilisinin, İngiltere’yi, yaşanan ekonomik kirzden sorumlu tutma taktiği işe yaramadı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, kendisine atılan suçlama topunu, Fransız çiftçilerine verilen subvansiyonların çağdışı olduğunu söyleyerek geri fırlattı. Böylece maçtan iki taraf da mağlup ayrılmış oldu.
Peki bundan sonra ne olacak? Brüksel'in yaşadığı kriz ağır, ancak herşeyin sonu geldi anlamına da gelmiyor. Bütçe tartışmaları yetmezmiş gibi bir de Anayasa krizi durumu daha da zorlaştırdı. Bundan sonra yapılması gereken, ortak Anayasa'nın bir biçimde yürürlüğe girmesini sağlamak, genişleme işinin maddi planlamasını yapmak ve tüm bunları 2006 yılı Mart’ına kadar tamamlamak.
Ama aslında bu kriz belki de Tony Blair’in söylediği gibi ortalığı temizleyen, birliğin hedefleri ve çıkarları üzerinde açıkça tartışılması ortamını yaratacak bir fırtına. Eski yapılanmadan kopup, yenilenme ve modernleşme için bir fırsat!
İngiltere 1 Temmuz’da Birliğin Dönem Başkanlığı'nı üstlenecek. Başbakan Tony Blair bunu fırsat bilip, Avrupa Birlği’ne yeni bir çehre kazandırabilir ve Avrupa Birliği’ni, talep ettikleri gibi politik uyumun sağlandığı bir bölge yerine serbest ticaret bölgesi olmasına ağırlık verir.