1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB Komisyonu'nun Türkiye tavsiyesi

Bernd Riegert / DW30 Kasım 2006

AB Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili tavsiye kararının ardından tartışmalar sürüyor. Kıbrıs Rum kesimi, Komisyon’un müzakerelerin sekiz başlığını askıya alma tavsiyesini ‚zayıf’ bulduğunu belirterek veto tehdidinde bulundu. Türkiye’nin AB sürecinde gelinen nokta ile ilgili DW’den Bernd Riegert’in yorumu…

https://p.dw.com/p/AZn6

“AB, tartışmalı Kıbrıs konusunda bir uzlaşma sağlayabilmek, Türkiye’ye altın köprü uzatabilmek için her yolu denedi. Sonunda sabırlı Dönem Başkanı Finlandiya da sinirli bir şekilde geri çekildi ve vazgeçti. Krizin yeniden tırmanmasında suç, Türk hükümetinindir. Türkiye, koşulları yerine getirmeyerek Avrupa Komisyonu’nun, müzakereleri kısmen dondurma tavsiyesini hak etmiştir. Ama tavsiye, AB ile Türkiye arasındaki yorucu yakınlaşma sürecinin sonu anlamına da gelmiyor.

Türkiye ek protokolü imzalayarak AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıma yükümlülüğü altına girmesine rağmen şimdiye kadar bu yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu nedenle Komisyon’un tavır koymaktan başka seçeneği yoktu. İki tarafın da birbirine ihtiyacı olsa da AB, Türkiye’nin kendisiyle oynamasına izin veremez. O zaman inandırıcılığı kalır mı?

Türk hükümeti, AB’nin müzakerelerin devamına hala istekli olduğunu görmelidir. Geri adım atmak ve Kıbrıs gemilerine limanlarını açmak için Türkiye’nin 11 Aralık’a kadar zamanı var. Komisyon müzakereleri askıya almayı hiçbir şekilde istemiyor, olsa olsa kısmen donduracaktır. Bu yakınlaşma iradesinin sürdüğüne dair Türkiye’ye yapılan bir jesttir.

1 Ocak’tan itibaren Dönem Başkanlığı’nı devralacak olan Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel, sürecin nasıl devam edebileceği ile ilgili işaretleri verdi. Merkel, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda koşulları yerine getirip getirmediğinin 18 ay sonra denetlenmesini istedi. Yani Türkiye’deki seçimlerden sonra. Böylece Türk hükümetinin, halkı Kıbrıs’ta çözüme hazırlaması mümkün kılınmaya çalışılıyor.

Doğru olan, AB’nin 2004 yılında Kıbrıs’ı üyeliğe kabul etmeden önce sorunu çözmesiydi. Ama artık geri dönülemez. Avrupa’da Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan çevrelerin zafer havasına girmesi için bir neden yok. Türk hükümetinin de kışkırtıcı milliyetçi söylemlerden kaçınması gerek. AB’de çıkarların karşılıklı tavizlerle uyumu ve dayanışma esastır. Türkler, Komisyon’un tavsiye kararını uzlaşma talebi değil de milli duygularının rencide edilmesi olarak algılarsa bu, muhtemelen Birlik’e dahil olmak için yeterli siyasi olgunluğa henüz ulaşamadıklarının göstergesi olacaktır.

AB Dışişleri Bakanları toplantısına ya da en geç 14-15 Aralık’taki liderler zirvesine kadar sükunetle düşünmek için zaman var. Ankara’nın AB içindeki mevcut görüş ayrılıklarına bel bağlaması riskli bir diplomatik oyun olur. İngilizler müzakerelerin dondurulmasına karşı. Fransa tam tersi görüşte. Türkiye’nin üyeliğine karşı olan muhafazakarlarla üyeliği destekleyen Sosyal Demokratlar’dan oluşan Alman koalisyon hükümeti ise tarafsız davranmaya çalışıyor. Türkiye’nin son anda karar verdiği çok durum yaşadık. Heyecan sürüyor.“