1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB daha hızlı koşmalıdır

28 Nisan 2004

AB’nin tarihi genişlemesine artık gün sayılıyor. Eski Doğu Bloku ülkeleri Polonya, Çekoslavakya, Macaristan ve Slovakya ile eski Sovyetler Birliği’ne bağlı Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya’nın yanısıra Slovenya ile Akdeniz adaları Malta ile Kıbrıs üç gün sonra resmen AB üyesi olacak. Kıbrıs’ta 24 Nisan’da gerçekleşen ve Rum kesiminin yeniden birleşmeye hayır dediği referandumun ardından sadece Kıbrıs Rum kesimi AB’ye dahil olacak. On ülkenin katılımı, AB’nin 50 yıllık tarihindeki en büyük genişleme. Genişlemeyle birlikte Avrupa kıtasının Doğu-Batı şeklindeki bölünmesi de tarihe karışıyor. Bernd Riegert’in yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa47

"25 üyeli AB’nin doğumgünü olan 1 Mayıs tarihi için söylenebilecek çok şey var. 450 milyonluk nüfusla dünyanın en büyük iç pazarı doğmuş olacak. Sekiz Orta ve Güney Avrupa ülkesi ile Kıbrıs ve Malta adalarının katılımıyla, 1958 yılında altı üyeyle yola çıkan Avrupa Topluluğu tarihinin en büyük genişlemesini yaşıyor. Olayın önemi ekonomi birliği, teşvik paraları, vergilerin uyumlu hale getirilmesi ya da ortak para birimi gibi konulardan ibaret değil. Burada sözkonusu olan, olayın tarihi boyutu. ‘Tarihi’ kelimesi enflasyonunda bugünlerde patlama yaşansa da 1 Mayıs tarihi için bu tam da uygun bir sıfat.

Dünya Savaşları’nın gölgesinde geçen bir yüzyılın ardından Avrupa’da Almanya’dan kaynaklanan bölünme, faşizm ve komünizmin yol açtığı bölünme artık aşıldı. Avrupa’nın tarihinde ilk kez neredeyse tüm ülkeler dünyada benzeri görülmemiş bir ittifaka gönüllü olarak dahil olmak istiyor. Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan ve bunları diğer Balkan ülkeleri de izleyecek. Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, ‘’Avrupa Topluluğu’nun kurucu babalarının büyük barış projesi tamamlanmıştır’’ demekle abartmış olmuyor. Fransa ve Almanya arasındaki barışma süreciyle başlayan gelişme, komünizmin çöküşünün ardından bizim ve çocuklarımızın barış içinde yaşaması anlamına gelen yeni bir Avrupa düzeni oluşturdu. AB üyeleri arasında savaş çıkması bugün düşünülemez bile. Barış, refah çabalarının ilk koşulu ve AB’nin en büyük iki temelinden biridir.

Tabii ki kaynaşma sürecinde, önceden kestirilemeyen sorunlar olacaktır. Şimdiye kadar hiçbir genişleme dalgası bu kadar itina ile hazırlanmadı. Bu maalesef beyinsel hazırlık için geçerli değil. Almanya’da genişleme ile ilgili yapılan kamuoyu yoklamaları endişe ve cesaretsizliğin hüküm sürdüğünü gösteriyor. Ancak bunun için hiçbir sebep yok. 1 Mayıs neşe dolu bir gün olmalıdır. Birlik’in yığılmış sorunlarıyla uğraşmaya 2 Mayıs’tan itibaren devam edilebilir. Şampanya kadehleri tokuşturma havası sona erdiğinde Avrupa Anayasası konusundaki çözüm arayışlarına bir an önce yeniden başlanmalıdır.

Bu genişleme sonuncu olmayacak. Avrupa daha da hızla koşarak şu anki Güneydoğu Avrupalı adayların yanında Türkiye’yi de 10 ya da 15 yıl içinde üyeliğe kabul edebilecektir. Avrupa bu aşamada coğrafi sınırlarını terkedecektir. İslami bir ülkeyi kabul ederek Birlik’in entegrasyon sürecini zorlama tehlikesi doğacaktır. Beyaz Rusya, Ukrayna, Azerbaycan ya da Ermenistan gibi kendisini Avrupalı olarak gören ülkeler muhtemelen daha uzun bir süre dışarıda kalacaktır. Onlara özel bir ortaklık önerilmelidir. AB yeni komşu ülkeler politikasıyla entegrasyon, demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisi gibi değerleri sadece Doğu’ya değil, Akdeniz’in güneyine de ihraç etmeye çalışmak zorundadır."