1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

30.03.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar30 Mart 2005
https://p.dw.com/p/Abr8

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün, Güney Asya’daki son sarsıntılar geniş yer tutuyor. Ayrıca Kırgızistan’daki durum ve BM’deki yardım programı skandalına ilişkin ara rapor da ön plana çıkan konulardan.

Die Welt gazetesinin depremle ilgili yorumu şöyle:

“26 Aralık depremine bakıldığında, insan aynı anda hem umut hem de utanç duyuyor. Sismologlar, Hint Okyanusu’nda olası deprem ve tsunami hareketlerini bildirecek vericileri yerleştirmeden tüm bölgede erken uyarı sistemi işledi. ABD’deki bilim adamları, yaptıkları ölçümler sonucu bu kez bölge halkını bilgilendirdi. Tamam, belki depremin zamanlaması tam olarak doğru değildi. Ama depremi dakikası dakikasına önceden haber verecek teknoloji henüz mevcut değil zaten. Verilen alarm, milyonlarca kişi için bir tatbikat alarmı niteliğinde idi ve gayet iyi işledi. Anlaşılan geçen Aralık ayında yaşananlar, uyanık olunması gerektiği bilincini doğurdu.”

Nürnberger Nachrichten gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Afet riski yüksek olan Güney ve Güneydoğu Asya’da erken uyarı sitemi, kurmak kaçınılmaz bir gereklilik. Felaketten etkilenen ülkelerin bu sistemi tek başlarına oluşturmaya yetecek ne mali güçleri ne de niyetleri var. Şimdi, batının desteği ile bu çok değerli sistem oluşturuluyor. Paskalya Yortusu’na denk gelen deprem, bize ilgili ülkeleri zamanında bilgilendirmenin yararını gösterdi. Bazı terslikler de yaşandı tabii. Ama önemli olan herkesin artık bu konuda uyanık olması.“

Thüringer Allgemeine gazetesi ise konuyu başka bir açıdan ele alıyor:

“Zaman işliyor. ‘Geç kalan yardım, yardım değildir’ prensibi de geçerli aynı zamanda. Güney Asya’da deprem öncesinde tsunami tehlikesine karşı, kıyıdakiler yüksek yerlere götürülmüş de olsa yaşananlar, bir an önce erken uyarı sistemi oluşturulmasını gerekli kılıyor. Almanya’nın Hint Okyanusu’nda kurma sözü verdiği sistem, en erken önümüzdeki yıl hazır olacak ve hemen tam kapasite ile işlemeye başlamayacak. Bu sefer yetkili makamlar, verdikleri alarm ile halkı uyardı. Dev dalgaların ne zaman geleceğini ve hangi yöne doğru ilerleyeceğini ise erken uyarı sistemi olmaksızın kimse söyleyemiyor.”

Dresden’de yayımlanan Saechsische Zeitung’un yorumu:

“Güney Asya’da 13 hafta sonra meydana gelen ikinci deprem felekati, bölge insanının ne kadar büyük bir tehlike altında yaşadığını ortaya koydu. Geçen Aralık ayındaki afet, Hint Okyanusu’nda kıyısı olan ülkelerdeki makamların, olası tehlikelere ve sonuçlarına karşı hassasiyetini arttırdı. Bu sefer sorumluluklarını yerine getirerek kıyı bölgelerindeki halkı alarma geçirdiler. Pek çok Avrupalı turist muhtemelen Güneydoğu Asya’yı tatil rotasından çıkaracaktır. Bunun bölge açısından sonuçları inanılmaz boyutlarda olur. “

Berliner Zeitung’un Kırgızistan’daki gelişmeler hakkındaki yorumu şöyle:

“Önemli olan, Rusya’nın komşusu Kırgızistan’daki iktidar değişimine nasıl yaklaştığı. Moskova, Gürcistan ve Ukrayna’daki iktidar değişimlerini, ABD ve batılı ülkelerin desteklediğini öne sürmüştü. Rusya’nın Kırgızistan konusundaki tutumunun ise daha sakin ve polemikten uzak olduğu görülüyor. Bu muhtemelen bir politika değişikliğine işaret ediyor.”

Süddeutsche Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Eisenhower’ın domino teorisi, komunist bir ülkenin devrilmesi ile diğer tüm Komünist ülkelerin devrileceği düşüncesine dayanıyordu. 34 Amerikan Başkanı’nın yarım yüzyıl önce dile getridiği bu teori, eski Sovyet cumhuriyetlerinde şimdi rönesans devrini yaşıyor. Bu teorinin bugünkü ifadesi şöyle: Sistemi rüşvete dayalı, otoriter bir devlet eninde sonunda demokrasiye geçer. 2003’te Gürcistan’da, 2004’de Ukrayna’da ve 2005’te Kırgızistan’da yaşananlar bu teoriyi doğruluyor. Bu durum, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya’daki tüm otoriter rejimelerin korkulu rüya görmesine, muhaliflerin ise umutlanmasına neden oluyor.”

Aynı gazetedeki bir diğer yorum, BM’deki Gıda karşılığı Yardım skandalını araştıran komisyonun, dün açıkladığı ara raporla ilgili:

“Irak’a yönelik yardım programına ilişkin son ara rapor, BM Genel Sekreteri Annan için iyi bir haber içeriyor. Raporda ‘Genel Sekreter’in programla ilgili skandala kişisel olarak karıştığı ya da maddi menfaat elde ettiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmuyor’ deniyor. Ama bu, Nobel Barış Ödülü sahibi Annan için aklanma anlamına gelmiyor. Çünkü zanlılar arasındaki Kojo Annan’ın, programı denetleyen firmada çalışabilmek için babasının otoritesinden yararlandığı iddiası henüz çürütülmedi.“

Fransız gazetesi Liberation’da ise “Oğlunun Petrol Karşılığı Gıda Programı’ndan haksız menfaat eden bir firmada çalışmış olması, Kofi Annan’ın otoritesini zayıflatacaktır” deniyor.