1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

29.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Seda Sezer29 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp2

Alman ve Avrupa gazetelerinin bugün, Türkiye’nin AB ile müzakere süreci, Almanya’daki koalisyon öngörüşmeleri ve ABD’nin enerji poltikası ile ilgili yorumlar dikkat çekiyor. Süddeutsche Zeitung’un Türkiye ile 3 Ekim’de başlayacak müzekere süreci ile ilgili yorumu şöyle:

“Strasburg’dan 3 Ekim’de müzakerelere başlanmasına “evet” çıktı. Avrupalı parlamenterler, uzun zaman önce alınan bu kararı durduramazlardı. Bu nedenle de kabul ettiler. Ancak Türkiye tutuklulara işkence yapılmamasını ve Türk yazarlarının fikrini söyleyebilmesini sağlamalıdır. Müzakere sürecinde, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni ve Kıbrıs’ı tanımayı şartsız kabul etmesi gerektiği gibi, işkence olmadığını ve düşünce özgürlüğünün garanti altına alındığını da kanıtlamak zorunda kalacaktır. Birlik üyeleri ve Komisyon da bunu istiyor. Türkiye’nin tam üye olup olmayacağı henüz belli değil. Hem Türkiye hem de Birlik tarafından pek çok engelin aşılması gerekiyor.”

Döbelner Anzeiger aynı konu ile ilgili yorumunda şu satırlar yer alıyor:

“Ankara’ya yıllar önce üyelik sözü verenler, yine boş sözlerle avutmaya çalışıyorlar ve zaman geçtikçe inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Hıristiyan Birlik partilerinin imtiyazlı ortaklık önerisi, tam üyeliğin ikamesi olamaz. Avrupa’nın da Türkiye’ye sadece güvenlik politikası nedeniyle ihtiyacı yok. Avrupa’nın Türkiye ile sıkı ilişkilerden doğacak stratejik çıkarları var. Türkler başka yerde ortak aramaya başlarsa bu Avrupa’nın çıkarına olmayacaktır.”

Almanya’da erken genel seçim sonrası, partiler arasında koalisyon alternatifleri konuşulmaya devam ediliyor. Saarbrücker Zeitung’un yorum sütunlarında, Hıristiyan Birlik partileri ve Sosyal Demokratlar arasındaki müzakereler ele alınıyor:

“Birlik partileri ve Sosyal Demokratlar arasındaki bir koalisyon başarısız olmaz. Bu, dünkü ikinci öngörüşmede de ortaya çıktı. İstihdam, vergi, federalizm reformu, enerji politikası ve bütçe gibi önemli konularda uzlaşma şansı var. Türkiye konusu da sürüncemede bırakılabilir. Sadece sağlık alanında sorun var, ancak bu konuda nasıl bir çözüm bulunacağı ise koalisyon müzakerelerinde en alevli konu olacak.”

Nürnberger Nachrichten aynı konu ile ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Birçok vatandaş, neden bu kadar uzun sürüyor diye soruyor. Bunun bazı önemli nedenleri var: Herkes Dresden’da yapılacak seçimin sonucunu bekliyor. Bu seçim, Federal Meclis’teki dağılımı değiştirmeyecek, ancak iki parti de oylarında bir artış bekliyor. Gerhard Schröder ve Angela Merkel’da iki haftadır birbirlerine şiddetli olarak saldırmadılar, Büyük Koalisyon’a karar verdiler. Şimdi iki parti aralarındaki kimi yapay kimi de mevcut olan bazı karşıtlıkları azaltmaya çalışacaklar. Ancak bu zaman alıyor. Merkel dün akşam bir tür mini hükümet açıklaması yaptı. Ekonomik akıl ve sosyal adalet biraraya gelmek zorunda dedi. Bu karışım tam da seçmenin istediği aslında. Ancak karışımın içeriği önümüzdeki haftadan itibaren belli olacak.”

Westfalen Post gazetesinde yer alan yorum da Büyük Koalisyon’un yolda olduğunu söylüyor:

“İkinci öngörüşmeden sonra Büyük Koalisyon’un yapılacağı şüphe götürmüyor. Parti başkanlarından gelen açıklamalar çok olumluydu. Dresden’daki seçimler dışında, hala kimin başbakan olacağı sorunu çözüm bekliyor. Sosyal Demokratlar, artık Schröder’in başbakanlığında ısrar etmiyor. Geri çekilmenin işaretlerini veriyorlar.”

Almanya’daki koalisyon öngörüşmelerini Zürih’te yayımlanan Tages Anzeiger gazetesi ise şöyle değerlendiriyor:

“Almanya’da politikanın ne kadar zor olduğu geçtiğimiz 10 günde de ortaya çıktı. Bu, iktidar, mevki ve kişilere bakışın daraldığını gösteriyor. Bu durumdan hem siyasetçilerin hem de gazetecilerin canı yanıyor. Partiler seçim kampanyalarında seçmenden yönünü belirlemesini istedi. Ancak seçim gününden beri başbakanın kim olacağı tartışılıyor. Bu eğlence aynaları önünde siyaset yapmaya benziyor. Almanya’da reformlar yapılabilir. Ancak ABD ve İngiltere model olarak alınmamalı, sadece Pazar ekonomisi doktrini değil, sosyal Pazar ekonomisinin gelişimi de göz önüne alınmalıdır.”

Ekonomi gazetesi Haldelsblatt, ABD hükümetinin enerji ve çevre politikasını yorum sütunlarına taşıyor:

“İnsan kulaklarına inanamıyor: ABD Başkanı George Bush, Amerikan halkını daha az enerji kullanmaya çağırıyor. Sanki Bush yönetimi, yeşil çevre politikası hakkında bir kursa gitmiş. Başkan benzin ve gaz fiyatlarının hızla yükselmesinin tehlikesini anladı. Eylül ayında yapılan bir anket birçok Amerikan vatandaşlarının kasırganın sonuçları ve kaynakların azalması konusunda da endişelendiğini gösteriyor. Ancak Bush ‘ceketinizi giyin, kaloriferi kapatın’ emri veremez. Bu ne Teksas’lı petrolcünün ideolojisine ne de Amerikan yaşam tarzına uyar. Amerika’da yüksek enerji tüketimi anayasal bir haktır.”