1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.12.2010 - Alman basınından özetler

28 Aralık 2010

Milyarder Rus işadamı Mihail Hodorkovski’nin devleti dolandırmaktan mahkum edilmesinin yankıları, Kore krizi ve Fildişi Sahili’ndeki gelişmeler, bugünkü Alman gazetelerinden aktaracağımız yorum konuları.

https://p.dw.com/p/zqbH

Nürnberger Nachrichten gazetesi, Batı’da büyük yankı uyandıran Hodorkovski davasını konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“2012 yılında devlet başkanlığı seçimi yapılacak. Putin’in iktidarı Medvedev’den geri almak istediği anlaşılıyor. Ve tabii rakipsiz kalmak istediği de. Yıllardır tutukluluğa sabırla katlanarak popülaritesini artıran, demokrasi, hukuk devleti ve ekonomik açılmayı teşvik eden karizmatik Hodorkovski’nin kendine çok ciddi bir rakip olabileceğinin pekalâ farkında. Putin’in iktidarı sağlamla alabilmesi için Hodorkovski’nin cezaevinde yatması gerekiyor. Açılmaktan bu kadar çekinen bir devlet, polis, asker ve adaleti elinde bulundurduğu için gerçi güçlüdür. Ancak bu aynı zamanda onun en büyük zaafını da gözler önüne seriyor: Rusya, Hodorkovski’den esirgediği özgürlükten korkuyor.”

Die Welt gazetesinin yorumunda işe su satırlar gözümüze çarptı:

“Rus adaleti bir kez daha, 2005 yılındaki hükme ters düşen mahkumiyet kararıyla demir yumruğunu kullanmış oldu. Bu kararın siyasi olduğu da kuşku götürmez. Rusya’nın gerçek güçlü adamı Putin daha karar açıklanmadan önce, ‘hırsızın yeri kodestir’, dememiş miydi? Mazlumun üzerine böylesine acımasızca giden bir rejimin son derece zayıf olduğu, düşünülebilir. Ama bu kez durum farklı. Adaleti Hodorkovski’ye böylesine katı davrandırtan, Rus despotizmidir. Rejimin kimseden ve Hodorkovski’yi destekleyen kitlelerden korkusu yok.”

Basın özetlerine Süddeutsche Zeitung'un Kore krizini konu alan yorumuyla devam ediyoruz. Yorumda Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung Bak’ın saldırgan tutumu eleştiriliyor:

“Güney Kore savurduğu savaş çığırtkanı ifadelerle Kuzey Kore’ye benzemeye başladı. Aradaki fark, kuzeydeki Komünistlerden bu tür mesajlardan başkasının beklenemeyeceği. Ama G. Kore’nin seçilmiş devlet başkanına bu yakışır mı? Stratejisi tuttuğu için, K. Kore’li diktatör Kim Jong İl memnun olsa gerektir. Güney Kore’nin askerî tatbikatları ve ABD’nnin Çin tarafından iç deniz olarak kabul edilen sulara uçak gemisi göndermesi, Pekin ile Washington arasında yeni bir uyuşmazlık çıkardı. G. Kore’nin bir zamanlar izlediği kuzey ile yakınlaşma politikası noksanlarına rağmen olumluydu. Ama şimdiki kuzeye meydana okuyuş tarzı, G. Kore’nin zikzaklı dış politikasının son derece acıklı bir noktaya dayandığını gösteriyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumunda da Seul hükümetinin kuzeyden gelen tehdit karşısındaki tutumu analiz ediliyor:

“Kore’de savaş çıkarsa, muhtemelen güneyin daha güçlü olduğu ortaya çıkacaktır. Ama askeri zaferin bedeli savaştan caydıracak kadar yüksek olur. K. Kore ordusu nispeten zayıf da olsa, gücü sınır yakınlarındaki G. Kore başkentinde büyük tahribat yaratmaya yeter. Seul yönetimi bunu göze alamaz. Pyöngyang yönetimi işte bu zaafı başarıyla suiistimal ediyor. Seul’dan yükselen savaş tiratları G. Kore iç politikası açısından önemli olabilir. Ama istikrar getirmez. En kötüsü de, diğer devletlerin, asıl tahrikçinin Seul’da aranması gerektiğini düşünmeye başlaması olur.”

Neue Osnabrücker Zeitung, Batı Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili’ndeki devlet başkanlığı çekişmesini konu alan yorumunda, Birleşmiş Milletlerin Afrika’da izlediği tutumun yan etkilerine dikkat çekiyor:

“Fildişi Sahili yeniden, Afrika’ya özgü çocuk askerler, katliamlar, tecavüzler ve mülteci kervanları gibi yan belirtileri olan bir iç savaşa mı sürükleniyor? Yoksa taraflar milli birlik hükümeti formülü üzerinde mi anlaşmalılar? Bu durumda, seçimin galibi Ouattara mağdur edilmiş olur. Oysa, Birleşmiş Milletlerin protestolarına rağmen bu yöntem barışı kurtarmak için Zimbabwe ve Kenya’da da uygulanmıştı. Ama bu çözüm aynı zamanda Afrika’nın despotlarına, muhalefetin seçim kazanması durumunda orduyu harekete geçirmeleri için davetiye çıkarmak olur. Hele Gbagbo’nun seçimi kazanan Ouattra’dan mutlaka daha kötü olmasının gerekmediği düşünülecek olursa.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa