28.11.2011 - Alman basınından özetler

Mısır'da düzenlenen parlamento seçimlerini Süddeutsche Zeitung şöyle değerlendiriyor:

"Ülkede yaşanan karmaşa karşısında bu ülkenin seçimlerden daha fazlasına ihtiyacı olduğu görülüyor. Yetkinin askeri rejim yerine sivil bir hükümete devredilmesi gerekiyor. Hem de hemen. Generaller, bütün güçlerin söz hakkına sahip olduğu bir kabinenin önünü açmalı. Bu kabine, Mübarek rejiminin izlerini yok edecek gerekli tüm yetkilerle de donatılmalı. Tahrir Meydanı'ndaki insanlar süreli bir devrim istemiyor, ordunun sivillere yol açmasını istiyor."

Financial Times Deutschland da Arap Birliği'nin Şam yönetimine karşı aldığı yaptırım kararlarını değerlendiriyor:

"Suriye'nin üyeliğinin askıya alınmasının ardından Esad rejimine nihayet en azından ek birkaç zorluk daha geliyor: Hükümetin yurtdışındaki varlıkları dondurulacak ve hükümet üyelerine seyahat yasağı uygulanacak, ayrıca Suriye Merkez Bankası'nın Arap ülkeleriyle arasındaki para trafiği de durdurulacak. Tüm bunlar, Suriye politikasının nasıl bir çıkmaza sürüklendiğine dair Esad rejimi ve Arap dünyasına yönelik güçlü işaretler. Acı verici, ama Esad ve adamlarına kaçacakları kapı henüz tam olarak kapanmadı."

NATO birliklerinin hafta sonu Afganistan'ın Pakistan sınırına düzenlediği operasyon Tagesspiegel'de şöyle yorumlanıyor:

"Afgan Taliban üyelerinin saklandığı Pakistan'ın sınır bölgesine ABD'nin insansız uçaklarla sürdürdüğü saldırılar, uluslararası birliklere karşı direnişçileri desteklediği söylenen Pakistan gizli servisi ISI'ye karşı artan güvensizlik, El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in İslamabad ile hiçbir bağlantı kurulmadan öldürülmesi... Batı ile Pakistan arasındaki ilişkiler bu hafta sonundan çok daha önce kopma noktasına gelmişti. Bonn kentinde önümüzdeki hafta düzenlenecek Afganistan Konferansı öncesinde NATO savaş helikopterleriyle düzenlenen saldırı sonucu 24 Pakistan askerinin öldürülmesi, Hindukuş'ta barışçıl bir gelecek hazırlanması çabalarını hayli zorlaştıracak."

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya’daki nükleer atıkları hedef alan protesto gösterilerini şöyle yorumluyor:

“Birçok bakımdan bu kadar pahalıya mal olmasa, sık sık tekrarlanan nükleer atık nakliyatı Almanya’nın tuhaflıklar tarihine geçerdi. Pahalıya gelmesi sadece nükleer enerji karşıtlarının, ‘bu külfete değmez’ dedirtmek için direnmelerinden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda demokratik kararların ve sözleşmelerin yerine getirilmesine çalışan siyasi otoritenin ve polisin siyasi suçlu sandalyesine oturtulmak istemesi de büyük bedel doğuruyor. Bunda, sivil itaatsizliğin, gaddar nükleer enerji lobisinin parmağında oynattığı baskıcı devleti hedef aldığı havasını yaratmaya çalışanların da büyük payı var.”

Maerkische Allgemeine gazetesinin konuyla ilgili yorumu ise özetle şöyle:

“Ne zaman nükleer atıkları geçici deposuna taşıyan trenler yola koyulsa, ayni ritüel sergilenir. Nükleer karşıtları gösteri yapar, hattı bloke eder ve trenin önünü kesmek için kendini raylara bağlatır. Ama yük eninde sonunda hedefine ulaşır. Olay yerinden ekranlara yansıyan görüntülerin hoşa gittiği söylenemez. Ama açık toplumlar gösterilere ve şiddetin karışmadığı diğer protesto yöntemlerine tahammül eder. Protestolar yüzünden masrafların katlanarak artmasından şikayet edenler, nükleer atıklarının nihai deposunu bulmak için şimdiye kadar 1,6 milyar euro harcandığını, daha doğrusu, yanlış yerde arandığı için,sokağa atıldığını unutmamalıdırlar.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Köylü/Ahmet Günaltay

Editör: Beklan Kulaksızoğlu