1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.05.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar28 Mayıs 2004
https://p.dw.com/p/AbuZ

Almanya'da faaliyetleri yasaklanan İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği’nin lideri Metin Kaplan’ın hakkında önceki gün verilen sınırdışı edilebileceği kararı, daha sonra kararın durdurulması ve polisin aramalarına son vermesi Almanya’da ateşli bir biçimde tartışılıyor.

Mannheimer Morgen gazetesinde Kaplan'la ilgili yaşanan gelişmeler şöyle değerlendiriliyor:

"Önce ‘Köln Halifesi’ yeraltına girdi. Sonra, Köln kenti yönetimi, ev ödevlerini iyi yapmadığı için adalet makamları Kaplan hakkında çıkardığı tutuklama emrini kaldırmak ve arama işlemlerini durdurmak zorunda kaldı. Kaplan’ın ne zaman sınırdışı edileceği konusu bir yana, vurdumduymazlığın gözler önüne serildiği bir gerçeği yeniden yaşıyoruz: Almanya’da sert yasalar eksik değil, ama bunları uygulayan yok! Sorumlu makamların ve güvenlik güçlerinin Kaplan örneğinde sergiledikleri adamsendecilik, saflık sınırlarını aşan nitelikte.”

Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesinin konuya ilişkin yorumunda da şu satırlar göze çarpıyor:

”Hukuk devleti, elinde bulunan mekanizmaları kullanmasını bilmedikten sonra, ihtiyati hapis önlemi konusunda ahkam kesmeler, biyometrik güvenlik özellikleri taşıyan pasaportlar ve diğer yöntemlerin hiçbir işe yaramayacağını herhalde ‘Köln Halifesi’ bize ispatlamış oldu. Köln’de yaşadığımız rezalet, uyanık olmamızı engelleyen mantalitemizi sorgulamamız için de belki bir fırsat olabilir. Anlaşılan o ki, en geç 11 Eylül terör olaylarından sonra, öyle tehlikesizce, rahat rahat oturma zamanın çoktan geçtiğini bazı çevreler hala kavrayamamışlar!”

Frankfurter Rundschau gazetesinin konuya ilişkin yorumu:

”Mahkemenin Kaplan hakkındaki sınırdışı kararını onaylamasına rağmen, soruşturmayı yürütenlerin, aşırı dinci örgütün liderini neden tam bir gün boyunca izlemedikleri merak konusu. Bu ihmalin siyasi sonuçlarının doğuracağı tahribat büyük olacak: Çünkü, sadece ‘Köln Halifesi’nin lideri olduğu örgütün Avrupa’daki Müslümanlar arasında kışkırtıcı nefret kampanyalarını daha yoğun bir biçimde devam ettirmesine yol açmakla kalmayacak. Kaplan skandalı, suç işleyen en berbat yabancıların bile -köylü kurnazlığı ile kitabına uygun davrandıklarında- sınırdışı edilmelerinin mümkün olmayacağı gibi bir izlenim de kamuoyunda yerleşmiş olacak.”

Metin Kaplan skandalına ilişkin son yorumu, Düsseldorf’ta yayımlanan Rheinische Post gazetesinden seçtik:

”Metin Kaplan ortadan kayboldu. Büyük bir olasılıkla Almanya dışında bulunuyor. Bu anlamda, zor kullanarak sınırdışı edilmesi hedefine ulaşılmış demektir. İşin siyasi espirisi bir yana, Kaplan’ın kaçışının açtığı siyasi zarar gerçekten çok büyük. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti açısından, güvenlik birimleri açısından ve herşeyden önce Eyalet İçişleri Bakanı Fritz Behrens açısından.”

Londra’da yayımlanan muhafazakar Times gazetesi, radikal İslamcı Ebu Hamza’nın İngiltere’de yakalanması ve hakkında dava açılması konusunda şu yorumu yapıyor:

”Ebu Hamza, şimdiye dek Britanya’nın hukuk sisteminden yararlandı. Bu sistemin temel maddeleri, düşüncenin özgürce açıklanması ve bir kişinin suçu ispat edilene kadar suçsuz olduğundan yola çıkılması ilkesidir. İngiltere, vatandaş haklarını sonuna kadar savunmaya devam etmelidir. Ancak, İngiltere’nin kurnaz avukatlar tutan teröristleri savunduğu yönündeki söylentilerden de kurtulması gereklidir. Gerçek olan şu ki, artık yeni bir alana ayak basmış bulunuyoruz: Batı hukuku sürekli yeniden formüle edilmek durumunda. Ebu Hamza hakkında karar sonuçta nasıl çıkarsa çıksın, önemli olan adaletin yerini bulmasıdır.”

Hollanda’da yayımlanan De Volkskrant gazetesi, Irak Savaşı’nın Amerika’daki başkanlık seçimlerine olası etkileri konulu yorumunda şu görüşleri savunuyor:

”Seçmen gözünde Başkan Bush’un puanlarının düşüşe geçmiş olması, Demokrat rakibi John Kerry’nin otomatikman yükselişe geçtiği anlamına gelmiyor. Anketler, Bush ile Kerry’nin şu an başabaş gitmekte olduğunu gösteriyor. Bunun sebebinin de Amerikalı seçmenin, Kerry’nin Irak sorununa hangi alternatif çözüm önerileri sunacağını bilmemesinden kaynaklandığı belirtiliyor. Bu da Kerry’nin seçeneğinin gittikçe daha fazla seçeneksizliğe dönüşmesinden kaynaklanıyor. Demokratların adayı Kerry, geçen sonbahardan bu yana konunun enternasyonal hale getirilmesine çaba gösteriyor. Çıkmaz sokaktan dönüşün tek yolu olarak BM görülüyor. Başkan Bush’un şu sıralar yaptığı da tam bu! Bu durumda Kerry’i Başkan Bush’dan ayıredecek başka bir alan da bulunmuyor. Kerry, Başkan Bush’a görevini iyi yapmadığı suçlamasında bulunabilir. Bunu da söylediğine göre, Kerry’nin elinde daha fazla koz da kalmıyor.”

Son olarak İngiliz Financial Times gazetesinin yaklaşan Avrupa seçimlerine ilişikin bir yorumunu özetle aktarıyoruz:

”AB, tuzunun kuru olması ve aşırı bürokrasisi nedeniyle her zaman eleştiriye maruz kalmıştır. 25 üyesi, birlik ile genelde kavgalı olmasalar da, karar mekanizmasına fazlaca dahil edilmedikleri duygusu içindedirler. Kısacası, sistemin demokrasisi az, bürokrasisi çok fazla. AB’ye bağlı ülkelerin seçmeni, işte bu demokrasi eksikliğini azaltma yönünde, 13 Haziran’da doğrudan seçme hakkını kullanacak. Düzenlenen son anketler, sadece her iki AB vatandaşından birinin sandık başına gitme eğiliminde olduğunu ortaya çıkarttı. Ancak şu da bilinmeli ki, seçmen Avrupa Parlamentosu’na ne kadar fazla meşruluk kazandırırsa, parlamento da o oranda sorumluluk almayı öğrenecektir.”