1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

27.12.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak27 Aralık 2004
https://p.dw.com/p/AbsC

Güney Asya’da dün meydana gelen depremin neden olduğu yıkıcı dalga, bugünkü Alman gazetelerinin ilk sayfalarında geniş kapsamlı olarak yer alırken, yorumların önemli bir bölümü de bu üzücü olaya ayrılmış.

Berlin’de yayınlanan Die Welt gazetesi, depremin neden olduğu dalganın dünyayı bir anda Noel uykusundan uyandırdığını öne sürüyor ve binlerce kişinin dalgaların altında kalarak yaşamını yitirdiğine dikkat çekiyor. Yorumda yer alan satırlar kısaca şöyle:

“Bu felaketin büyüklüğünün yanı sıra, bu tür felaketler karşısındaki çaresizliğimiz bizi korkutuyor. Bu doğal afette ne insanların hatası, ne binaların sağlam inşa edilmemesi ne de düşmanca bir saldırı sözkonusu. Bu deprem ve neden olduğu dev dalga, dünyamızın insanların kontrol edemediği dinamik güçlere sahip olduğunu gösteriyor.”

Leipziger Volkszeitung ise bu afetlerin uyarı sistemleriyle de önüne geçilemeyeceğini öne sürüyor. Yorum şöyle:

“Bir uçak hızıyla sahillere yaklaşan dev dalga karşısında erken uyarı sistemleri de çaresiz kalacaktır. Dolayısıyla Hint Okyanusu’nda yeterli derecede uyarı sisteminin kurulmamış olması, sismografların yerleştirilmemiş olması, afet bölgesinden uzakta edilen laflardan başka bir şey değildir. Almanya’da 2002 yılında meydana gelen sel felaketini de hatırladığımız zaman, modern sanayi toplumlarında bile doğal afetlerin tümüyle kontrol altına alınamayacağını öğrenmiş bulunuyoruz.”

Kölner Stadtanzeiger gazetesinde yer alan yorumda, Maldiv adalarında sahillere otel inşa ettirenlere yöneltilen eleştirilere değiniliyor. Yorum kısaca şöyle:

“Bu suçlamaları yapanlar, buradaki hemen tüm otellerin kuzey yarımkürenin tatil ihtiyacı için inşa edildiğini unutmamalılar. Ancak bu bölgedeki doğal güzelliklerin yanısıra, insanlar tehlikelerin de bilincinde olmalı. Turistler bu tehlikeleri genellikle unutuyor.”

Yine Köln’de yayınlanan bulvar gazetesi Express de insanoğlunun çaresizliğine değiniyor:

“İnsanoğlu hemen herşeye ulaştı. En yüksek dağlara tırmandı, en derin noktalara seyahat etti. Teknolojimiz bizi hatasız kılıyor, bilgimiz eksiksiz. Gerçekten böyle mi? Hayır! 40 kilometre derinlikte meydana gelen depremi kimse önceden bilemezdi. Kimse bu depremi engelleyemez, kimse bu depremin neden olduğu dev dalgayı durduramazdı. Tahminlere göre dev dalga binlerce insanın canına mal oldu, hem de birkaç saniye içinde. Teknolojimizin ne değeri kaldı? İnsanoğlu herşeyi kontrol edemez, özellikle doğa insanın denetimi dışında. Yapabileceğimiz iki şey kalıyor: Birincisi hemen bu insanlara yardım etmeliyiz. İkncisi ise, kibirimizi yenip, doğayı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Herşeyi kontrol etmek, her felaketin önüne geçmek mümkün değil. Bu acı bir gerçek olsa da bu alışmalıyız.”

Ukrayna’da yapılan seçimler de, bu sabah yayınlanan Alman gazetelerinde yorum konusu olmuş. Münih’ta yayınlanan Süddeutsche Zeitung, Ukrayna’daki seçimlerle ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Eğer her şey yasalara uygun yapıldıysa, o zaman Ukrayna Yüksek seçim Kurulu’nun bugün muhalefet lideri Viktor Yuşçenko’yu seçimlerin galibi ilan etmesi gerekiyor. Seçimlerden önce yapılan tüm anketler Yuşçenko’nun önde gittiğini gösteriyordu. Turuncu reng, kendine sembol seçen muhalefetin seçimleri kazanması. Buysa bir ay önce düşünülemeyecek bir durumdu.”

Dresdner Neueste Nachrichten ise Ukraynalılar’ın Kuçma ya da Putin yönetiminde olduğu gibi uzaktan kumandalı bir demokrasiyle yönetilmek istemedğini öne sürüyor. Gazetede konuyla ilgili yayınlanan yorum kısaca şöyle:

“Ukraynalı seçmenler dün üçüncü kez sandık başına giderek devlet başkanını seçtiler. Şiddet kullanılmadan gerçekleştirilen bu devrim, bu halkın kendine olan güvenini arttırdı. Halk artık demokrasinin ne anlama geldiğini biliyor, demokrasiyle nelere ulaşılabileceğini tattı. Ve artık geriye dönüş olmayacağının da farkında. Ukrayna’nın gerçek bir hukuk devleti olması için daha katetmesi gerekn önemli bir mesafe bulunuyor, ancak yüksek mahkemenin seçimleri tekrar kararı alması, Ukrayna’nın doğru yolda olduğunu gösteriyor.”