1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

27.07.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı27 Temmuz 2004
https://p.dw.com/p/Abtu

Amerika Birleşik Devletleri'nde Kasım ayında yapılacak başkanlık
seçimlerinde Demokratları temsil edecek John Kerry'nin durumunu ele alan Handelsblatt, Kerry'nin, Amerikan kamuoyunda oluşan Bush karşıtı havaya fazlaca bel bağladığını ileri sürdü. Gazete yorumuna şöyle devam etti:

"Kerry Bush karşıtı harekete fazlasıyla güvendi. Bu hareketin onu Beyaz
Saray'a taşımasını umdu. Kerry, bu umudu taşırken, hem kişisel hem de
seçmene sunduğu vaatlerin cılızlığını gözden kaçırdı. Kerry, hala birçok
seçmenin gözünde takır tukur ve ulaşılmaz bir imaja sahip. Anlaşılan
Cumhuriyetçilerin Kerry'nin dış görünümüne ilişkin yürüttükleri kampanya da seçmen nezdinde izler bıraktı. Cumhuriyetçiler Kerry'e yönelik ataklarını
vaad ve hedeflerini derli toplu şekilde sunarak puan toplamayı başarıyorlar. Buna karşılık Kerry hala Amerikalılar'ın gözünde bir alternatif konumuna ulaşabilmek için gereken mesaji dile getirebilmiş değil. Bill Clinton 1992 yılında bunu ekonomiye odaklanarak başarmıştı. Ronald Reagan'sa 1980 yılında Carter döneminin karamsar havasını bertaraf eden mesajlarla seçmenin gözüne girmişti."

John Kerry'nin yürüttüğü kampanyanın cılızlığına değinen Neue Osnabrücker, Demokratlar'ın başkan adayının Amerikalı seçmene sorunları nasıl çözeceğini somut ifadelerle söylemesi gerektiğini kaydetti. Irak ve Afganistan'da hala süren çatışmalardan sağlık sistemi, istihdam piyasası ve çevreye dek uzanan çok geniş yelpazede birçok sorunun bulunduğunu vurgulayan gazete, Vietnam gazisi başkan adayının halen yeterince seçmen güvenini temin edemediğine işaret etti. Yazıda, ekonomide olumlu havanın yoğunlaşması ve Irak'ın istikrara kavuşması durumunda Bush'un Beyaz Saray'da ikinci görev dönemine
başlayabileceği belirtildi.

Almanya'da ana muhalefetin Meclis Grup Başkan Vekili Friedrich Merz'in iş
güvencesinin kaldırılmasını savunan çıkışı üzerine başlayan tartışmalar
devam ediyor. Hristiyan Birlik içinde Merz'in sözcülüğünü yaptığı çevrenin,
istihdam piyasasında, toplu sözleşme hukukunda köklü değişiklikler yapmayı tasarladığına dikkat çeken Frankfurter Allgemeine, Merz ve arkadaşlarının sosyal devleti tamamen tasfiye etmeyi hedefleyen vizyonunun, parti içinde de rahatsızlığa neden olduğunu yazdı. Gazetedeki yorum şöyle devam ediyor:

"Hristiyan birliğin içinde çalışanların haklarını savunan kesim ve ılımlı
kanat, bu keskin çıkışlardan dolayı büyük rahatsızlık içinde. Kuşkusuz,
sertlik yanlısı grup bu sıkıntıyı hiç umursamayacaktır. Hristiyan Demokrat
Parti'nin Genel Başkanı Angela Merkel, partinin her kafadan bir ses çıkan
örgüt izlenimi vermemesi için bu duruma eninde sonunda el koymalıdır."

Neues Deutschland, is güvencesi tartışmalarına sayfalarında yer veren bir
başka Alman gazetesi. Gazete, iktidardaki Sosyal Demokratların, muhalefet tarafından bu yönde bir teklifin gündeme getirmelerinden dolayı memnuniyet duyduklarını yazdı. Gazete, Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Franz Müntefering'in öneriyi "insanı umursamayan soğuk kapitalist düşüncenin ürünü" diye değerlendirdiğine dikkat çekerek, oysa milyonlarca Alman vatandaşının yoksul durumuna düşmesine mevcut iktidarın uygulamaya koyduğu politikaların neden olduğu görüşünü dile getirdi.

Almanya'da yoksulluk temasını işleyen Ostsee-Zeitung, şu değerlendirmeyi yapmış:

"Birleşmis Milletler Çocuklara Yardım Teşkilatı (UNICEF) belki pek çok
kişiye garip gelecek bir karşılaştırma yapmış: Almanya'nın birçok kentinde
otomobil ve otopark sayısı, çocuk ve kreş sayısından daha fazlaymış.
Almanların çocuk yerine otomobil edinmesini doğal karşılamak lazım. Bir
arabanın harcamalarını hesaplayabilmek, bakımını yapabilmek bir çocuğa
kıyasla çok daha kolaydır. Bu gerçeği gözden kaçırıp yine de bir çocuk
edinme yoluna gidenler, yoksullar kesimine dahil olma riskiyle yüz yüze
kalıyor. Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü'nün geçtiğimiz günlerde
kamuoyuna açıkladığı bir rapor, Almanya'da yoksulluğun en büyük nedeninin çocuk sahibi olmaktan kaynaklandığını bir kez daha ortaya koydu. Aile, Yaşlılar, Kadın ve Çocuktan Sorumlu Federal Bakan Renate Schmidt konuşuyor:

"Almanya'da çiftlerde artık çocuk sahibi olma eğilimi varmış! Ülke çapında
yaklaşık 3 milyon çocuğun yoksul sınıfına sokulabileceği gerçeğine rağmen böyle bir tesbit yapılabiliyor ya, pes doğrusu."

Yoksulluk konusu, General Anzeiger'in sayfalarında başka bir açıdan yer
bulmuş. Gazete, Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily'nin, "Afrika'nın
kuzeyinde mülteci kampları" inşa etme önerisini, "meselenin özünden
uzaklaşma" olarak değerlendiriyor. Gazete, her yıl, denizin müsait hale
geldiği yaz aylarında çok sayıda Afrikalı'nın Avrupa yollarına düştüğüne
dikkat çekerek, insanları yoksulluğun mülteci konumuna düşürdüğünü
belirtiyor.

Afganistan'daki mevcut durumu mercek altına alan Süddeutsche'nin görüşleri ise özetle şöyle:

"İstanbul'da geçtiğimiz ay yapılan NATO Zirvesi'nde, Afganistan'a toplam 3
bin 500 kişilik ek askeri gücün gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Böylece bu
ülkede görev yapan Uluslararası Güvenliğe Destek Gücü (ISAF), toplam 10 bin kişiye ulaşacaktı. ISAF askerleri, Hamit Karzai'nin başkanlığını yaptığı
merkezi Kabil hükümetine seçim hazırlıkları sırasında güvenlik desteği
sağlayacaktı. Oysa Afganistan'a şimdiye kadar ulaşan ek asker bin 900'de
kaldı. NATO sözünü yine tutamadı."