1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.07.2011 - Alman basınından özetler

26 Temmuz 2011

Norveç'te 90'a yakın kişinin ölümüne neden olan aşırı sağcı saldırı ve Afrika Boynuzu'ndaki açlık krizi, bugünün Alman basınında öne çıkan yorum konuları

https://p.dw.com/p/123Hz

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Norveç'te köktendinci bir Hrıstiyan'ın düzenlediği saldırının ardından güvenliğin özellikle de internet ortamında sıkılaştırılması önerilerini değerlendiriyor:

“Herkes bu olayı konuşuyor. Almanlar dahil olmak üzere güvenlik birimlerinin görevi, becerilerini ve yapılarını bu tür münferit gibi görünen felaketlerin ardından da sürekli gözden geçirmektir. Ve bu tür çılgınlık karşısında sadece taziyede bulunmakla kalmayıp, çıkarılacak sonuçlar üzerine düşünen politikacıları kimse ayıplayamaz. Sonuçta sorular onlara yöneltiliyor ve yanıtlar onlardan bekleniyor.”

Ludwigshafen kentinden Rheinpfalz gazetesi ise, daha fazla gözetim ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı çıkıyor:

“Dünyanın hiçbir ülkesinde herkesi her tür tehditten korumaya yetecek kadar polis görevlendirilemez. Ki bu bir yana, böyle bir düşünce korkunç bir paradoks anlamına gelir. Özgürlüğün düşmanlarına karşı tamamen güvende olmak isteyen, kendisi artık özgür bir yaşam sürdüremez. Dolayısıyla güvenlik her zaman için görece bir kavram. Bizimki gibi, her bireyin özgürlüğüne büyük önem veren, kendini açık gören bir toplum, bu özgürlüğü öyle kolayca kısıtlayamaz.”

Rhein-Zeitung da özgür toplumlarda tehlikeli düşüncelere de belli bir oranda tolerans gösterilmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:

“İnternet, yedi başlı yılan gibi. Bir sayfayı sildiğinizde, en az iki yeni sayfa açılıyor. Hiç olmadı, hafif değişikliklerle ve yabancı bir sunucu üzerinden. Bu nedenle tüm dünyayı kapsayacak nefret dolu içeriklere yönelik bir filtreyi uygulamaya koymak imkansız. İnterneti bilim, düşünce ve enformasyon alışverişi sağlayan bir kazanım olarak övenler, bu gölgeli yanlarını da kabul etmek zorunda.”

Stuttgarter Zeitung da bazı Alman politikacıların, ülkede mahkemeden dönen, verilerin depolanması yasasını yeniden gündeme getirme çabalarını eleştiriyor:

“Bazı Alman politikacı ve sendikacıların tutumu hiç de övgüye değer değil. Reflekslerinde Pavlov’un köpeğinden farkları yok. Daha saldırı düzenlenmeden takibat önlemleri ile ilgili talepler dile getirilmeye başlandı. Bu, kendi aczinin işaretidir.”

Heidelberg kentinde yayımlanan Rhein Neckar Zeitung'un yorumu ise şöyle:

“Asıl sorun, Avrupa’da aşırı sağın toplumun geniş ve saygın kesimlerinde kabul görebilmesidir. İskandinav ülkeleri, Hollanda, Macaristan…bu ülkelerin hepsi yabancı düşmanı politikalar uyguluyor ya da azınlıkların takibatına göz yumuyor. Asıl konuşulması gereken bu. Ama şimdi önce yas zamanı.”

Berlin’de yayımlanan Tageszeitung gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Breivik’in, güya Hrıstiyan kültürünü harap eden Müslümanlar’a karşı tahrikleri, sapıkça ideolojisini, Avrupa toplumunun orta sınıfıyla bağlayan bir köprü. Kişi olarak bir terörist ile, propagandasını yaptığı düşünceyi birbirinden ayırmak gerek. Çokkültürlü toplumun ölümünü ilan eden mevcut söylem gibi, çocuk doğuran Müslüman’ın Almanya’yı yok ettiği varsayımında da bu düşüncenin izlerini bulabilirsiniz.”

Westfaelische Rundschau gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Tek bir radikalin işi versiyonu, internette yayılan aşırı sağ yapılanmaların önemsizmiş gibi gösterilmesine yol açmamalı. Norveç polisi sınır ötesi bağlantıları araştırıyor. İskandinavya ülkeleri gibi, Doğu Avrupa, Fransa, Belçika ve Hollanda'da da aşırı sağcı hareketler yükselişte. İslam ve demokrasi düşmanlığı ile Avrupa bütünleşmesinin reddini birbirine bağlıyor ve bu noktada Almanya'da nefret ve şiddete kışkırtan Alman aşırılarla da ortak noktada buluşuyorlar.”

Neue Osnabrücker Zeitung ise Afrika Boynuzu'nda yaşanan açlık krizini konu alıyor. Gazete, sorunun yardımlar için para ya da siyasi irade eksikliğinden ziyade koşullar olduğuna dikkat çekiyor.

“Sorun maalesef, mısır, pirinç ve tahıl çuvallarının sayısını artırarak çözülemeyecek kadar karmaşık. Çünkü temel koşulların hepsi eksik. Barış, istikrar ve güvenlik. Bu nedenle yardım malzemelerini gerçekten ihtiyacı olanları kurtarabilmek için ülkenin iç kesimlerine ulaştırabilmek neredeyse imkansız. Düşman aşiretler ve milisler arasında kalıcı ateşkes olmadan açlık krizi de dindirilemeyecektir.”

Bielefeld’de yayımlanan Westfalen Blatt da Somali’de yıllardır işler bir devletin bulunmadığına, zalim savaş ağalarının yıllardır ülkeyi sömürdüğüne dikkat çekiyor ve ekliyor:

“Tüm bunlar yetmiyormuş gibi El Kaide örgütü de açlık krizini kendi iktidar oyunları için kullanıyor. İnsanlara sadece kaçmak kalıyor. Kenya, 90 bin mülteciyi barındırabilecek bir kamp kurdu. 400 bin kişi hâlâ sınırda bekliyor. Komşu ülkeler güçlerinin sınırına geldi. Halbuki açlık krizi bir gecede çıkmadı ortaya. Bugün yağmur yağmıyorsa, yarın felaketin geleceğini kestirmek zor değil. Bu sefer de aynı böyle oldu. Uluslararası topluluk ise her zamanki gibi hayretler içindeydi.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Nihat Halıcı