1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2511 Presseschau 2

25 Kasım 2011

Mısır'daki seçim, El Fetih - Hamas yakınlaşması ve Avrupa borç krizine çare aramak için düzenlenen Strasbourg'daki üçlü zirve, bugünkü Avrupa gazetelerinden seçtiğimiz yorumların konuları.

https://p.dw.com/p/13H5u

Danimarka’nın liberal Politiken gazetesi parlamento seçimleri öncesinde gerginliğin tırmandığı Mısır’daki gelişmeleri analiz ediyor. Gazeteye göre eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından yönetimi devralan Yüksek Askerî Konsey, eline geçen şansı iyi değerlendiremedi:

 “Ordunun yeni seçilecek parlamentoda sivil otoriteyi tanıyıp tanımayacağı, Mısır'ın geleceğinde önemli rol oynayacaktır. Yine ordunun önümüzdeki yıl bağımsız bir sivilin yeni Devlet Başkanı seçilmesini kabul edip etmeyeceği de bir diğer belirleyici faktör olacaktır. Ordu kendisini Mısır’daki Arap toplumunda istikrarın sağlanmasının tek güvencesi olarak görüyor. Birçok Mısırlı da bunu onaylıyor olabilir. Mısır’da birçok vatandaş Tahrir Meydanı’nda düzenlenen protestoların müdavimi değil. Ancak ordu son 60 yılda ülkede asıl güç olarak, sosyal ve ekonomik gelişmelerin ve özgürlüklerin artmasının güvencesi olduğunu gösterme şansına sahipti. Ancak bunda başarısız oldu.”

Paris Normandie adlı Fransız gazetesinin Kahire’deki El Fetih – Hamas buluşmasına ayırdığı satırlar özetle şöyle:

“Geçmişte öyle hayal kırıklıkları oldu ki, Hamas ile El Fetih zirveleri arasında yeni bir anlaşmaya varıldığı haberini son derece temkinli değerlendirmek gerekir. Güvensizlik ağır bassa da Kahire’den yapılan açıklamaya kulak vermek gerekir. Taraflar, İsrail işgaline barışçı direniş gösterilmesi hususunda anlaştı. Bu ifadede ‘barışçı’ sözü dikkat çekiyor. Bunu, Hamas’ın şiddete tövbe etmesi olarak değerlendirmek mümkün müdür? Metinde, Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasında ateşkesten söz edilmekle birlikte, şiddetin geride kaldığını söylemek için henüz çok erken.”

Fransa'dan muhafazakâr Le Figaro gazetesi ise bugünkü sayısında Avrupa’daki borç krizi ışığında Almanya ve Fransa’nın Avrupa Merkez Bankası’nın rolü konusunda sahip olduğu görüş ayrılıklarını masaya yatırıyor:

“Fransa artık kaçınılmaz hale gelen uzlaşma arayışında ilerlemeler kaydetti ve Avrupa Birliği antlaşmaları üzerinde değişiklikler yapılmasını kabul etti. Berlin ise buna karşın dik başlı bir tavırla, Fransa ve diğer bazı ülkelerin, borç piyasasına müdahale edilmesi yönündeki isteklerine karşı çıkarak, Avrupa Merkez Bankası’nın bu konudaki rolünden taviz vermiyor. Avrupa Merkez Bankası’nın yönetmelikleri ve Almanya’nın dik başlı tavrı nedeniyle eli kolu bağlı. Kuşkusuz yıllar içinde ihmalkârlık nedeniyle kırılgan bir yapı haline gelen Avrupa, daha sıkı kurallarla sağlamlaştırılabilir, ancak düzenleyici tedbirler hayata geçirilinceye kadar durumun ciddiyeti nedeniyle çok daha acil önlemlerin alınması gerekli. Dediğim dedik Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sorumluluk almasının zamanı geldi.”

Paris’te yayımlanan Le Monde gazetesi, kredi itibarı yüksek ülkelerin de devlet tahvili faizlerinin yükselmesini şöyle değerlendiriyor:

“Acaba euro lanetli bir para mı? Mutlaka öyle olmalı. İngiltere ve ABD’de merkez bankaları son kredi kapısı sayılıyor. Milli borçlanma maliyetinin başını alıp gitmemesi için her iki merkez bankası da piyasaya doğrudan müdahale edebiliyor. Avrupa Merkez bankası ise böyle bir şey yapamıyor. Almanların parasal tutuculuğundan etkilenilerek hazırlanan tüzüğü müdahaleciliği yasaklıyor. Euro’nun bu yapısal zaafı piyasaları evhamlandırıyor. Sarkozy, Merkel ve Monti Strasbourg buluşmasında muazzam bir formül üzerinde anlaştılar. Avrupa Merkez Bankası’nın müdahale yetkisi güneydeki ülkelerin arzusu doğrultusunda genişletilecek, ama karşılığında da milli bütçeler Almanya’nın istediği gibi federal denetim altına alınacak.”

İtalyan La Repubblica gazetesi yorumunda, üçlü zirvede yeni bir Avrupa üçgeninin temellerinin atıldığını yazıyor:

“İtalya başbakanının Fransız-Alman karmasına dahil edilmesi Avrupa’nın karar alma sürecini etkileyecektir. Sarkozy, Merkel ve Monti’nin, üçlü zirvenin ardından katıldıkları basın konferansında, görevin zorluğunun ve sorumluluklarının bilincinde oldukları gözden kaçmadı. Bu manzara karşısında, Avrupa'daki büyük güvensizlik havasının dağılmış olması temenni edilebilir. Çünkü Fransız – Alman çift kutupluluğunun, derin karşılıklı güvensizlik kusuru vardı. İtalya'nın bu gruba dahil edilmesi umalım yeni itirazlara gerekçe olmasın ve kördüğümlerin çözülmesine yarasın. Strasbourg randevusunun ilk sonucu, Avrupa Merkez Bankası üzerindeki Fransız baskısının azalması oldu.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: A. Günaltay