Presseschau

Bugünkü Avrupa basınında 20'ler Grubu'nun Pittsburgh buluşması, BM Güvenlik Konseyi'nde yapılan Silahsızlanma Zirvesi, Almanya'da pazar günü yapılacak genel seçimler ve seçimlerin ardından terör saldırısı düzenleneceği tehdidiyle ilgili yorumlar ön planda.

Önde gelen sanayi ülkeleri ile gelişmekte olan ülkelerden oluşan G 20 Grubu'nun ABD'nin Pensilvanya Eyaleti'ndeki Pittsburgh kentinde düzenlediği zirve, Avrupa basınında geniş yer buluyor. Roma'da yayımlanan La Repubblica, zirveyi şöyle değerlendiriyor:

"Pittsburgh'da başlayan G 20 Zirvesi, küresel kapitalizmde temel reformlar yapılması için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak dünya genelini etkisi altına alan ekonomik krizin kritik dönemi aşılmış görünüyor. Böylece yeni kurallar, düzenlemeler getirilmesi yönündeki baskı da azaldı. Şu an çok acil olarak çözümlenmesi gereken konu, işsizlik ve daha dengeli bir kalkınma politikası izlenmesidir. Çünkü sonu yaklaşsa bile kriz dünya genelinde binlerce işyerini yoketti. Yardım kuruluşları krizin güney yarım kürede dakikada 100 yeni yoksul yarattığına dikkat çekiyor."

Madrid'de yayımlanan sol liberal El Pais gazetesi ise BM Güvenlik Konseyi'nde düzenlenen, ABD Başkanı Barack Obama'nın Başkanlık ettiği Silahsızlanma Zirvesi'ni yorum sütunlarına taşıyor:

"BM Güvenlik Konseyi'nin oturumu, ABD dış politikasında bir dönüm noktası anlamına geliyor. Başkan Obama selefi Bush'un izlediği çizigiyi değiştirerek, Washington'un gelecekte uluslararası alanda çok taraflı ilişkilere ağırlık vereceğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi'nin konuyla ilgili olarak aldığı karar, umutları yeşerten bir sinyal. Karar sadece iyi amaçlar gütse de uygulamaya geçirilmesi zor görünüyor. Sonuçta yeni bir başlangıç. İran BM Genel Kurulu'nda nükleer programı konusunda harekete geçmeyeceğini gösterdi. Ancak BM'in silahsızlanma konusundaki kararının sonuçları olmayacağı şüphesine kapılmak, bir hata olur."

İsveç'in liberal Dagens Nyheter gazetesi, Almanya'da pazar günü yapılacak genel seçimleri mercek altına alıyor:

"Almanya ilginç bir seçim kampanyasının ardından seçime gidiyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier şimdiye kadar izlenen kriz politikasının iki baş aktörü olarak ortak sorumluğu taşıyor. Merkel'in, Hristiyan Birlik Partileriyle Hür Demokrat Parti'nin kurduğu koalisyonda Başbakanlığa devam etmesi en iyisi olur. Bu, Almanya'yı pazar ekonomisinin daha liberal olduğu, hükümetin sübvansiyonlara daha az ağırlık verdiği, muhalefetin de kendisini daha iyi gösterdiği bir Almanya'ya dönüştürür. Alman seçmenlerin de bir sonraki seçimlere kadar hükümet konusunda iki alternatifi olur."

Almanya'da pazar günü yapılacak genel seçimler öncesinde tartışılan konulardan birisi de El Kaide örgütünün terör saldırısı düzenleme tehdidi. Mainz'da yayımlanan Allgemeine Zeitung, 11 Eylül saldırısından bu yana dünya genelinde güvenlik konusunda değişen anlayışı masaya yatırıyor:

"11 Eylül saldırılarından bu yana dünya, daha önce kimsenin aklına gelmeyen, tahayyül edilemeyen saldırıların günün birinde gerçeğe dönüşebileceğinin farkında. O saldırılardan beri hiçbir şey eskisi gibi değil. Ancak bunun olumlu bir tarafı da var. Dünya genelinde hükümetler bu büyük baskı nedeniyle yeni stratejiler geliştirdi. Güvenlik güçleri kimsenin düşünemediği, aklına getirmediği saldırıları önlemek için, World Trade Center'e düzenlenen saldırılar öncesinden farklı olarak bir standarda kavuştu. Olası saldırılara karşı herkes dikkatli, uyanık olmalı ama paniğe kapılmak kötü olur. Bu nedenle bulvar gazetelerinin korku senaryolarını dile getirmeleri sorumsuzca davranmaktır. Bundan çok daha önemli olan, Almanya Müslümanları Merkez Konseyi'nin üyelerini teröre karşı harekete geçmeye çağırmasıdır. Bu, gerçekten cesur bir davranış."


Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Murat Çelikkafa