1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.07.2011 - Avrupa basınından özetler

25 Temmuz 2011

Norveç’te yüze yakın kişinin ölümüne neden olan çifte saldırı ve dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı Amy Winehouse’un evinde ölü bulunması, bugünün Avrupa basınında öne çıkan yorum konuları…

https://p.dw.com/p/122sx

Norveç'te köktendinci bir Hrıstiyan'ın düzenlediği iki ayrı saldırı, İslamcı teröre odaklanan Avrupa'yı şoke etti. Fransız Le Republicain Lorrain gazetesi, Avrupa’da aşırı sağın yükselişine dikkat çekiyor:

“Avrupa’nın kuzeyinde her yerde aşırı sağcılar yükselişte. Bir zamanlar siyasî liberalizmin modeli ve demokrasinin beşiği olan Hollanda’da yabancı düşmanlığı filizleniyor. Finlandiya'da son meclis seçimlerinde güçlü çıkış yapan milliyetçi ‘Gerçek Finler' partisi, AB’de Yunanistan’a yardım paketini zora sokabilecek kadar güç kazanmayı başardı. Ve Danimarka’da hükümet, aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi’nin baskısı sonucu Almanya ve İsveç sınırlarında kontrollere başlayarak utanmazca Schengen Antlaşması’nı ihlal etti. Bir zamanların hoşgörü cenneti refah devletleri, artık Avrupa’nın güneyindeki ülkelerle aynı kuşkuları yaşıyor. Refahın sonunun kaçınılmaz olduğunun farkına varıyorlar.”

Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’dan Hospodarske Noviny gazetesi, 'Bir illüzyon sona erdi' başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Bu korkunç terör saldırısının ardından Avrupa, kendisini sadece dış düşmanlardan koruması gerektiği illüzyonunu bırakmak zorunda. Bunun iki anlamı var. Güvenlik birimlerinin gerçek tehlikeleri yeniden ve daha iyi analiz etmesi gerekiyor. Artık sarı saçlı mavi gözlü hiç kimse, havaalanında ayakkabısının çıkarılması istendiğinde hayrete düşmemeli. Potansiyel teröristleri bulmak için uygulanan ‘etnik profil’ ile ilgili tartışmalarda sona gelindi. Ayrıca siyasî partilerin de Avrupa ve çokkültürlülük projeleri konusunda vatandaşlarının hoşnutsuzluğunu daha iyi oturup düşünmeleri gerek.”

İsviçre’den Basler Zeitung ise olayın hemen ardından ilk değerlendirmelerin hep İslamcı terör yönünde olmasına atıfta bulunuyor ve ekliyor:

“Norveç’te yaşanan şok, özeleştiriyi ve oturup düşünmeyi gerekli kılıyor. Siyasîler, terör uzmanları, gazeteciler… Oslo’daki saldırıyla ilgili ilk haberler geçmeye başladığında hepimiz hemen İslamcılar’ı düşündük. Dürüst olalım: Daha hiçbir şey kanıtlanmamış olmasına rağmen Müslüman fanatiklerin Afganistan savaşı ya da Muhammed karikatürlerine karşı bir intikam eylemi gerçekleştirdiğinden başkası aklımıza gelmedi. Güvenlik ağlarından sızabilen kurnaz suçluların olması, açık toplumun bir bedeli. Bunun sonuçları ise Oslo ve Utöya’daki gibi felaket olabilir. Ama alternatifi, hiçbir boşluğa yer bırakmayan bir polis devleti daha da büyük bir felaket olur.”

Fransız Le Figaro gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Aşırı sağcı terör, toplumlarımız için yeni bir tehdit haline mi geliyor? Adamın birinin iki yıl boyunca hiç rahatsız edilmeden bu eylemi planlayabilmiş olması endişe verici. İstihbarat birimleri ve polis kendisine şu soruyu soruyor: İslamcı teröre çok fazla odaklanıp diğer aşırı hareketleri ihmal etmedik mi? 11 Eylül saldırılarının üzerinden on yıl, ve Usame bin Ladin’in ölümünün üzerinden birkaç ay geçerken, onun mirasını karşı taraftan bir köktendincinin devralması endişe verici. Bu, Avrupa toplumlarının ciddiye alması gereken bir tehlike. Oslo katilinin ölümcül öfkesinin bir kereye mahsus bir trajedi olarak kalabilmesi için.”

Avusturya'dan Der Standard gazetesi, Avrupa genelinde toplumsal havanın son yıllarda köklü bir şekilde değiştiğini belirtiyor:

“Norveçli saldırganın, ülkedeki aşırı sağcı İlerleme Partisi'nin üyesi olması tesadüf değil. Parti Müslümanlar ve yabancılara karşı kışkırtıyor. Bu tür toptan saldırılar, Avusturyalı Özgürlük Partisi'nin etkinliklerinde de alışıldık bir tablo. Kine kışkırtan konuşmalar ve Almanya'da Thilo Sarrazin'in ‘Almanya Kendini Yok Ediyor' adlı kitabıyla yaptığı gibi, tabuların yıkılması diye lanse edilen hesaplarla, aşırıların istediklerini yapabileceklerini düşündükleri bir ortam yaratılıyor.”

Alkol ve uyuşturucu sorunlarıyla gündemden düşmeyen dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı Amy Winehouse'un evinde ölü bulunması da bugünün Avrupa basınında geniş yer alıyor. Hollanda'dan Trouw gazetesi, ünlü şarkıcının kamuoyuna gayet açık bir şekilde yansıyan dramının eğlence kültürü içinde tüketildiğini belirtiyor.

“Acılar içindeki divanın gözler önündeki çöküşünü seyretmeye ne kadar düşkün olduğumuzu kimse itiraf edemeyecektir. Onun sahnedeki rezaletlerini gösteren Youtube videolarını milyonlarca insanın izlemesi başka nasıl açıklanabilir ki? Amy Winehouse'un yaşamı, ünlülere hayran medya toplumunun en tuhaf karikatürlerinden biri haline gelmişti. Gözümüzü alamadığımız, acıklı bir dev aynası. Onun sevgi ve bağımlılığıyla olan savaşı tüm ayrıntılarıyla belgelenmiş ve gece gündüz kapısından ayrılmayan paparazzilerce aşırı bir şekilde sahneye konmuştu.”


© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Nihat Halıcı