1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.07.2011 - Alman basınından özetler

25 Temmuz 2011

Norveç’te yüze yakın kişinin ölümüne yol açan saldırılar, bugünün Alman basınının başlıca yorum konusunu oluşturuyor:

https://p.dw.com/p/122nO

Süddeutsche Zeitung, ‘Katliam misyonu’ başlıklı yorumunda saldırganın psikolojisini anlamaya çalışmak yerine, katliamın arkasındaki siyasî görüş üzerinde düşünülmesi gerektiğini belirtiyor.

“Saldırganın görüşleri yeni değil. Hepsi, aşırı sağ ve sözde İslam eleştirileri repertuarının parçası. Bu kanaati süsleyen, şövalye ve Haçlı Savaşları gibi ögeler de yeni değil. Bunlar, bir toplumu koyu bir inanç birliğine dönüştürme çabasının dekoru. Kaldı ki bu tür bir toplumu cazip kılmak için ‘Batılı değerler’e yapılan atıf da dikkat çekiyor. İslam köktendincilerinden farklı olarak Batı’da da bir Hrıstiyan köktendincinin böyle bir şey yapabileceğini şimdiye kadar kimse düşünemedi ya da düşünmek istemedi. Terör ve İslamcılık adeta sıkı sıkıya birbirine bağlanmıştı. Saldırgan Anders Behring Breivik’in, mesajını kimsenin göz ardı edemeyeceği şekilde yayabilmesi için kurbanlara ihtiyacı vardı. Şu an önemli olan durumun ciddiyetini kavrayabilmek. Çünkü bu, bir delinin işi değildi.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Norveç'teki katliamın sokulabileceği tek kategorinin çılgınlık olduğunu belirterek, gelecekte bu tür olayların önlenebilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

“Başarı garantisi olmasa da hedefe yaklaşabilmek için iki yol var. Birincisi, katliamı kafaya koymuş çılgınların ilan ve hatta tatbikat alanı haline gelen internetin çok daha geniş bir şekilde takibi. Bunu resmî birimler tek başına yapamayacağı için normal vatandaşların da gözlemlerini bildirmesi büyük önem taşıyor. İkinci yol ise polisin çalışma koşullarının sürekli iyileştirilmesi ve derinleştirilmesi. Oslo merkezindeki saldırıyla başa çıkmaya çalışan Norveç polisi, ikinci saldırının olduğu Utöya adasına daha hızlı varabilseydi belki birkaç çocuğun daha hayatı kurtulabilirdi. Dünyadaki insan sayısıyla birlikte delilik de artıyor. Devletlerin bunu düşünmesi gerek.”

Bild gazetesi ise din adına kan dökmenin en büyük kâfirlik olduğu yorumunda bulunuyor:

“Bu soğukkanlı, zalim olay karşısında söyleyecek söz bulmak zor. Din adına genç, masum insanları öldürmekten daha kötü bir kâfirlik olamaz. Tanrı insana, en kötü suçları işleme ve namusunu lekeleme özgürlüğü de vermiştir. Ama eminim. Tanrı bu suçluya hak ettiği acı cezayı verecektir. Ve kurbanların şu an Tanrı'nın yanında olduğuna da kesinlikle inanıyorum. Bu çılgınlığın bizi yenmesine izin vermeyelim. Teslim olamayız.”

Düsseldorf'ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung'un yorumu ise şöyle:

“Bu tür kanlı saldırılara karşı tam koruma olamaz ve olmayacak da. Tam güvenliğin bedeli özgürlüğün tamamen kısıtlanmasıdır. Bunu kimse istemiyor. Ama internet ve dünya ekonomisi çağında geleneksel alışıldık sınırların artık olamayacağı ve toplumların kendi kültürlerinden vazgeçmeden yabancı kültürlere açılmak zorunda olduğunu açık bir şekilde anlayabilmek, yabancı düşmanlığı ve aşırılıkları kafalara yerleştirmek isteyenlerin kozunu elinden alacaktır. Özgürlüklerin mümkün olduğunca korunduğu bir ortamda güvenliğin artırılmasının başka yolu yok.”

Lüneburg kentinde yayımlanan Landeszeitung'un yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Norveç Kralı Harald önemli bir mesaj verdi: “Özgürlüğün korkudan daha güçlü olduğuna inancımı koruyorum. Açık bir demokrasi ve açık bir topluma inancımı koruyorum” dedi. Bu tür olayların önüne geçebilmek için gereken şey, daha fazla birliktelik ve kimsenin toplumdan dışlanmamasına daha fazla çaba göstermek.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Nihat Halıcı