1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.02.2011 - Alman basınından özetler

Beklan Kulaksizoglu25 Şubat 2011

Libya’da isyan, Almanya Savunma Bakanı ile ilgili intihal skandalı ve Almanya’da alkollü içkileri raflara yerleştirmeyi reddettiği için işten çıkarılan Müslüman ile ilgili mahkeme kararı, Alman basınındaki yorum konuları

https://p.dw.com/p/10PG5

Mittelbayerische Zeitung, Arap dünyasında yaşananlar ve Batı'nın tutumunu ele alıyor yorumunda:

“Suudi Arabistan güvenli bir şekilde petrol sevkiyatını sürdürdüğü sürece ülkedeki kadınların örtünmeye zorlanması Batı’nın umurunda bile olmaz. Halbuki aynı Batı, Afganistan’daki burkayı ezilmişliğin işareti olarak görür. İsyanın Körfez ülkelerini de sarsmasından korkuluyor. Ama hiç kimse bu devrimci hareketin ne yönde gelişeceğini bilmiyor. Sayıca güçlü gençliğin ne yapacağı, nasıl bir gelecek hayal ettiği kestirilemiyor. Muhtemelen Mısır’ın izleyeceği yol belirleyici olacak. Kalabalık nüfusu, askerî gücü ve coğrafî açıdan merkezi konumuyla Mısır, Arap dünyasında doğal olarak hâkim bir güç. Ancak Kahire'de Nasır gibi bir lider ortada görünmediği için belirsizlik muhtemelen daha bir süre devam edecek.”

Berliner Zeitung ise Obama yönetiminin Arap dünyasında yaşananlara tepkisi ışığında ABD’nin politikasını mercek altına alıyor:

“Amerikan Başkanı'nın Libya krizinde eleştiri için biraz daha fazla beklemesinin, Kaddafi'ye sempati duymakla hiçbir ilgisi yok. Obama takındığı tutumla, Amerika’nın Arap dünyasıyla ilişkilerde izlediği yeni rotayı teyit etmiş oldu. Obama 2009 yılı Haziran ayında Kahire Üniversitesi'nde yüzlerce öğrencinin önünde yaptığı konuşmada karşılıklı saygı, ortak çıkarlar ve güvenden bahsetmiş, Amerika’nın kimseye kendi iradesini ve kendi yaşam tarzını dayatmak istemediğini vurgulamıştı. Bugün Mısır ve Tunus sokaklarına bakan, Obama’nın arka planda kalarak belki de gerçekten Arap dünyasıyla Amerika arasındaki ilişkileri iyileştirdiğini görür. Gösteriler sırasında Amerikan karşıtı sloganlar duyulmaması, Amerikan bayraklarının yakılmaması bunun bir göstergesi.”

Westdeutsche Zeitung ise hızla artan petrol fiyatlarını konu alıyor yorumunda:

“Benzin fiyatlarındaki büyük artış, yine birileri sebepsiz yere ceplerini dolduruyor şüphesinin doğmasına yol açıyor. Ancak çokuluslu petrol şirketlerinin böyle bir şey yaptığına dair henüz kanıt ortaya çıkaran da olmadı. Kuzey Afrika ve Arap dünyasının bazı bölgelerinde durum yatışıncaya ve manzara netleşinceye kadar soğukkanlı olmak gerektiği görüşü ağır basıyor. Korkunun şimdiye kadar yarar sağladığı görülmüş değil. ‘Petrol fiyatı yakında 250 doların üzerine çıkacak’ ya da ‘Benzinin litresi 2 euroya çıkacak’ gibi öngörüler iyi rating getirse de sağlam temele dayanmamaktadır. Dünyanın depresyona girmesi için Kaddafi’nin devrilmesinden çok daha fazlası gerek.”

İntihal skandalı nedeniyle doktor unvanı elinden alınan Almanya Savunma Bakanı Karl Theodor zu Guttenberg ile ilgili tartışmalar da sürüyor.

Süddeutsche Zeitung, siyasilerin Guttenberg olayında sergilediği tutumu ve toplumun bilime bakışını irdeliyor.

“Hessen eyalet Başbakanı Bouffier, ‘Almanya’da dipnotlardan daha önemli şeyler var' dedi. Sanki intihalle dipnot aynı şeymiş gibi! Başbakan Merkel, Guttenberg’i kabineye bilim adamı olarak değil, Savunma Bakanı olarak aldıklarını söyledi. Her ikisi de aslında, akademik sistemdeki hilebazlıkları kabul edilebilir bir günah olarak gören toplumun geniş kesimleri ile aynı bakışa sahipler. Bu sadece, ‘Almanya’da bilimden daha önemli şeyler var' anlamına gelmiyor. Daha ziyade, ‘Bilim o kadar önemsiz ki, burada çarpık işler yapılabilir, bu durum, daha önemli başka alanlarda hesap verilmesini gerektirmez' mantığını yansıtıyor. Bir yandan eğitimin ülkenin en önemli kaynağı olduğunu söyleyen, diğer yandan niteliksel standartları popülizme kurban edemez.”

Hannoversche Allgemeine Zeitung'un yorumu ise şöyle:

“Guttenberg’in imajı giderek daha da kararıyor. Guttenberg’in ailesinin hissedarı olduğu Rhön Klinik A.Ş., 1999 yılından bu yana Bayreuth Üniversitesi’ne yüklü miktarlarda bağışta bulunuyor. Üniversite’nin durumunu tahmin edebilirsiniz. Açıkça görülüyor ki, genç Bay Guttenberg’e sadece doktor unvanı değil, en iyi notları da vermenin üniversitenin yararına olacağı düşüncesi hakimdi. Guttenberg bunları kötü niyetli yakıştırmalar olarak reddedebilir. Ancak aile şirketinin üniversiteye 750 bin euro gibi bir bağış yaptığı bir adama verilen unvan, nahoş bir şüphenin gölgesinde kalmaya devam edecektir.”

Almanya’da süpermarkette çalışan bir Müslüman, inancı gereği alkollü içkileri raflara yerleştirmeyi reddetmesi nedeniyle işten çıkarılmış, konu mahkemeye gitmişti. Erfurt’taki Federal İş Mahkemesi dün konuyla ilgili kararını açıkladı ve işverenin, çalışanı inançlarıyla çakışmayacak bir şekilde istihdam etmek için çaba göstermesi gerektiği, işten çıkarmanın, ancak bunun mümkün olmaması durumunda söz konusu olabileceği hükmüne vardı. İşverenin, söz konusu kişiyi başka bir bölümde çalıştırıp çalıştıramayacağı konusu ise Schleswig-Holstein Eyalet İş Mahkemesince ele alınacak.

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumu şöyle:

“Müslüman bir öğrenci okulda ibadet hakkına sahip, bir bayan satıcı işyerinde başörtüsü takabiliyor. Şimdi de bir süpermarkette çalışan Müslüman yardımcı, raflara alkollü içecek şişelerini yerleştirmeyi reddediyor. Eyalet İş Mahkemesi şimdi bu kişinin marketin başka bir bölümünde çalıştırılıp çalıştırılamayacağını gözden geçirecek. Tüm bunlar Alman mahkemelerinin kararları. Ve Anayasa’nın özgürlük anlayışı çerçevesinde bunu anlamak da çok mümkün. Farklı hak ve çıkarların dengelenebileceği durumlarda bunun yapılması gerek. Yani bir işveren büyük zorluklar yaşamadan, çalışanının inançlarına uygun bir uygulamaya gidebiliyorsa, ondan bunu yapması talep edilebilir.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay