1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.02.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel25 Şubat 2004
https://p.dw.com/p/Abva

Bu sabahki Alman gazetelerinin yorum sütunlarında ağırlıklı olarak göze çarpan konular, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ülkedeki başkanlık seçimlerine üç hafta kala Başbakan Mihail Kazyanov ve hükümeti görevinden alması ve Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Türkiye gezisi ile alevlenen Ankara’nın AB üyeliği tartışmaları.

Hamburg’da çıkan Financial Times Deutschland adlı gazete, Putin’in kararı ile ilgili şu yorumu yapıyor:

“-Devlet Başkanı, Başbakan ve kabinesi azletti.- Böyle bir haber çoğu Avrupa ülkesinde ciddi bir siyasi kriz doğurur. Rusya’da ise pek büyük şok dalgaları kaydedilmiyor. Ülkede başbakan kim olursa olsun, tek kişinin sözü geçiyor, o da Putin. Kazyanov’un azledilmesi, Rusya Devlet Başkanı’nın kendini koltuğunda ne kadar emin hissettiğini gösteriyor. Petrol milyarderi Mihail Hodorkovski olayında olduğu gibi, Putin artık güçlü oligarşiyi kaale almaya gerek görmediğini sergiliyor.”

Almanya’nın en saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, yorum sütununda şu satırlara yer veriyor:

“Genelde başbakanlar seçimleri kaybettikten sonra koltuklarından olur. Rusya’da ise durum farklı. Ülkede üç hafta sonra devlet başkanlığı seçimleri var ve seçmenin kime oy vereceği şimdiden belli. Ama sandıktan sadece galip çıkmakla yetinmeyen Putin, anlı şanlı bir zafer istiyor. Bunun için de, en popüler ve en inandırıcı rolüne bürünmüş durumda: demir yumruklu lider. Putin istese Kazyanov’u seçimlerden sonra da kapı önüne koyabilirdi, ama o zaman bu adım siyasi otoritenin kimde olduğunu sergileyen bir bomba etkisi yapmazdı.”

Frankfurter Rundschau, yorumunda Putin ile Kazyanov arasındaki ilişki ve güç dengesine değiniyor:

“Putin, dört yıldır işlerini gören, ama yine de en yakın çevresine girmeyi başaramayan başbakanını başından attı. Mihail Kazyanov, daha çok Boris Yeltsin ekseninde dönen isimler arasında sayılıyor. Hükümetin görevden alınması ile, 1999’da Putin’i siyaset meydanına süren Yeltsin ve çevresindekilerin siyasi nüfuzu daha da azaldı. Şimdi artık Rusya’da Putin’in dümen suyunda giden başka isimler, başka işbirlikleri kendini göstermeye başlıyor.”

Almanya Başbakanı Schröder’in dün sona eren Türkiye gezisi ve reformlar başarıya ulaştığı takdirde Ankara’ya AB üyeliği yönünde destek vereceği yolundaki açıklamalarının yankıları sürüyor. Bu sabah çıkan Hamburger Abendblatt adlı gazetenin yorum sütununda kısaca şöyle deniyor:

“Eğer bir politikacı tutmak zorunda olmadığı bir söz veriyorsa, bir diğeri de, zaten engelleyemeyeceği birşeye karşı çıkıyorsa, bilin ki işin içinde seçim kampanyası vardır. Aynı Türkiye’nin AB üyeliği konusunda, Başbakan Schröder ve Hristiyan Demokrat Birlik lideri Merkel arasında yaşanan tartışmada olduğu gibi. Ancak bu karar Berlin’de değil, Brüksel’de verilecek. Yılsonunda AB devlet ve hükümet başkanları Türkiye ile üyelik müzakereleri için yeşil ışık yakılıp yakılmayacağını belirleyecek. Bu karar için de, tüm olumlu ve olumsuz unsurlar masaya gelecek. Örneğin Türkiye’deki insan hakları ve ekonomik durum. Ama bunun yanında genişleyen AB’nin de mali kapasitesi gözden geçirilecek. AB, adaylık başvurusunda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilme süreci öncesinde karşılamaları gereken Kopenhag Kriterleri ile kendini zor duruma soktu. Kriterler yerine getirilirse, Brüksel hayır diyemeyecek, ama yerine getirilemez ise de evet diyemeyecek.”

Märkische Oderzeitung adlı gazeteye geçiyoruz:

"Türkiye’nin üyeliği ciddiye binince, belki de birçok kişi Türkiye’nin ne coğrafi, ne de kültürel açıdan Avrupa’nın bir parçası olmadığının farkına varacak ve belki de üye sayısının 25’e çıkacağı 1 Mayıs’ta yeni bir döneme girecek AB’nin, Türkiye’yi mali açıdan kaldırıp kaldıramayacağı sorusu tartışılacak. Aslında 1963 yılında verilmiş bir sözün, aradan geçen süre içinde siyasi koordinatların değişmesi nedeniyle, hala geçerli olup olmadığını düşünmek gerek.

Son olarak Fuldaer Zeitung adlı gazeteden bir yoruma yer veriyoruz:

“Alevlenen AB üyeliği tartışmalarını duyan Türkiye kapıya geldi dayandı sanır. Ama bu saçmalık. Önce AB devlet ve hükümet başkanları yıl sonunda Ankara’ya müzakere tarihi verilip verilmeyeceğini karara bağlayacak. Başbakan Gerhard Schröder’in izlediği yol doğru. Schröder, Türkiye’de bugüne kadar yapılan reformları övdü, ancak aynı zamanda da bu yolda kararlı bir şekilde devam edilmesi gerektiğini vurguladı. Almanya Başbakanı’nın Türkiye ziyareti Ankara hükümetine şu mesajı vermeli: ‘Bir yıldan az bir süreniz kaldı, rotanızdan vazgeçmeyin’ Müslüman bir toplumu, AB’nin demokratik değerleri ile birleştirme fırsatı hiç olmadığı kadar büyük. Bu fırsatı elden kaçırmak, ciddi bir ihmalkarlık olur.”