1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

21 Şubat 2013

Alman basınında öne çıkan konular, Suriye'deki durum, siber savaş ve Katolik Kilisesi'nin tecavüz kurbanları için ertesi gün hapına yeşil ışık yakması.

https://p.dw.com/p/17jgJ
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Frankfurter Rundschau gazetesi Suriye'deki iç savaşa ilişkin yorumunda, uluslararası toplumun tutumunu eleştiriyor:

“Suriye'de bir dönemecin eşiğine gelindi. Ya her şey şimdiye kadar olduğu gibi devam edecek; yani uluslararası toplumun üyeleri birbirlerini suçlamayı, Körfez ülkeleri de el altından muhaliflere silah sevketmeyi sürdürecek, Suriye derin bir kaosa sürüklenirken, çatışma komşu ülkeleri de etkisi altına alacak... Ya da uluslararası toplum tutumunu değiştirerek, farklı taraflarla bir ortak paydada buluşacak. Tıpkı eski arabulucu Annan'ın arzuladığı gibi….”

Landeszeitung ise siber savaş alanında atağa geçen Çin'i ele alıyor:

“Yükselen güç Çin, 20'nci yüzyılın başlarında yükselen Almanya ve Japonya'nın hatalarından ders çıkardı. Bu ülkeler tam donanıma sahip olmadan küstah ve çığırtkanca çatışma arayışına girmişti. Pekin ise onların aksine kurnazca hareket ediyor. Çin, Sovyetler Birliği'ni çöküşe götüren, saldırı kabiliyetlerinin açıkça sergilendiği bir silahlanma rekabetine girmektense, savunmada kalan, ancak güç dengesini değiştirme potansiyeline sahip alanlarda silahlanmayı tercih ediyor, tıpkı siber savaşlar gibi. Çin, böylece açık ihtilaflardan uzak duracak kadar geri planda kalmayı, fakat buna rağmen ileride kendi düzenini dikte ettirebilmesi için gereken koşulları oluşturmayı istiyor. Fakat Washington zırhını kuşanmışken, bu hesabın tutması pek de mümkün görünmüyor.”

Almanya'nın Trier kentinde biraraya gelen Alman piskoposlar, Katolik hastanelerinde doktorların tecavüz mağdurlarına ertesi gün hapı vermesine yeşil ışık yaktı. Neue Ruhr Zeitung yorumunda, bu adımın Kilise'nin kadına yönelik bakışını değiştirmeye yetmediğine dikkat çekiyor:

“Köln Kardinali Joachim Meisner, dişlerini sıkarak Kilise'nin hata yaptığını kabul etti, fakat aynı cümle içinde klasik evliliğin ebedî geçerliliğini de vurguladı; ‘bunun için alaya alınsak ve görüşlerimiz kabul görmese de” diyerek… Diğer bir deyişle: Biz bir hata yaptık, ama bundan dönmeyeceğiz. Aşk, mutluluk ve yaşam anlayışı dogmaların gerisinde kalmalı. Peki bu nasıl bir ruhsal endişenin ürünüdür? Doğru, Kilise tavizde bulunmasının mümkün olmadığı temel inanç ilkelerinden hareket ediyor. Fakat Kilise modern dünyaya ayak uydurmak istiyorsa, reform yapmak zorunda. Papa 16. Benedikt tarafından frenlenen bu süreç, çok yavaş ilerliyor. Trier'de toplanan ve ertesi gün hapının kullanılmasına onay veren piskoposlar, kadının rolüne dair çok küçük adımlar attı. Dul kadınların yeniden evlenebilmesi ve kadınların papaz olabilmesi gibi konularda ise hiçbir değişiklik yapılmadı."

Aynı konuyla ilgili olarak Westdeutsche Zeitung'da yer alan yorumda da bu adımın Katolik dünyası açısından anlamına vurgu yapılıyor:

“Katolik hastanelerinde görevli doktorlara, tecavüz kurbanlarına ertesi gün hapı yazma izni çıktı. Gayet olağanmış gibi görünen bu durum Katolikler açısından bakıldığında bir sansasyon. Alman piskoposlar küçük bir çerçevede de olsa korunmanın yolunu açtı. Trier'de alınan karar şunu gösteriyor: Katolik Kilisesi hareket edebilir. Fakat Kilise bunu sadece toplum baskısı dayanılmayacak noktaya geldiğinde, tuttukları yolun çağdışı olmakla kalmayıp, etik de olmadığı tüm açıklığıyla ortaya çıktığında yapıyor. Dikkat çekici olan bir nokta da, muhafazakarlığıyla bilinen Köln Kardinali Meisner'in bu girişimde bulunmuş ve Kilise'nin hatasını teslim etmiş olması. Trier'de Kilise'nin toz tutmuş iç yapıları arasında hafif bir rüzgâr estirildi. Fakat kutsama makamlarında kadınlara yer açan, dul kadınlara yeniden evlenme olanağı veren modern bir Kilise'nin oluşması için hafif bir rüzgâra değil, fırtınaya ihtiyaç var.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Özay

Editör: Belan Kulaksızoğlu