1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.10.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar20 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Absx

Alman basınında bugün, Almanya’da kitlesel işten çıkarma tehlikesi altında bulunan Opel işletmelerindeki son durum, dün yayımlanan Göç Komisyonu raporu ve Alman İçişleri Bakanı Otto Schily’nin, siyasi mülteciler için Kuzey Afrika’da toplama merkezleri oluşturulması önerisine ilişkin yorumlar göze çarpıyor...

Almanya’daki Opel otomobil işletmelerinde kitlesel işten çıkartma tehlikesine karşı protesto eylemleri dünden beri genişliyor. Merkezi ABD’de bulunan General Motors’un tasarruf planları sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da onbinlerce kişi tarafından protesto edildi. Financial Times Deutschland gazetesinin konuya ilişkin yorumunda şu satırlar yer alıyor:

"Sinyal doğru zamanda, hatta son dakikada geldi denebilir. Zira Opel çalışanları, protestolarını daha büyük bir eyleme dönüştürme hazırlığı içindeydiler. Detroit’daki General Motors merkezinin sorumlusu olduğu yönetim hataları yüzünden, Alman kamuoyuna tehlikeli bir görüş hakim olmaya başladı: Kötü niyetli Amerikan patronları, namuslu Alman emekçilerin sırtından otomobil sektörünü sağlığına kavuşturmaya çalışıyor, deniliyordu. Opel yönetimi şimdi ilettiği müjdeli sinyalin ciddiliğini kanıtlama yükümlülüğü altında bulunuyor.”

Handelsblatt

gazetesinin yorumu ise şöyle:

"Günlerden beri Opel’de kıran kırana bir mücadelenin başladığı izlenimi doğmuştu. Ama şimdi centilmence bir çözüm olanağı ortaya çıktı. Opel yönetimi ile işyeri temsilciliğinin ortak açıklamasının taktiksel bir yan da var: Bochum Opel işletmelerinde başgösteren protesto yangınının söndürülmesi gerekliydi. Ancak, işyeri temsilciliği ile sektörde faaliyet gösteren IG Metal Sendikası, tüm branşı kapsayan toplu iş sözleşmelerine geri dönecek. Ayrıca izin ve noel ikramiyelerinde taviz koparmaya çalışacak olursa, o durumda Opel’in istediği yılda 500 milyor Euro tutarındaki tasarrufun sadece bir bölümü gerçekleştirilmiş olacak.”

Alman hükümetine bağlı Göç Komisyonu’nun Hristiyan Demokrat Birlik partili Başkanı Rita Süssmuth dün yayımlanan yıllık raporda, gelecek yıl Almanya dışından 25.000 yüksek vasıflı eleman getirilmesini tavsiye etti. Süssmuth’un tavsiyesi bugünkü Alman gazetelerinde farklı biçimde yorumlanıyor. Stuttgarter Nachrichten’ın yorumu şöyle:

"Bunlar gerçekten de göç olgusuyla başetmek için gerek duyduğumuz tavsiyeler mi? Eğer öyleyse, o durumda buraya yatıracağımız paraları boşuna harcamayıp, tasarruf etmemiz daha iyi olur. Süssmuth, Yabancılar Yasası‘nın daha liberalleştirilmesini, cömert ve açık kalpli olmasını hedefliyor. Ama bunun, kime yüklenerek yapılacağını hiç söylemiyor. Bundan etkilenecek olan, Almanya’da sayıları gittikçe artan yüksek vasıflı işsizler olacaktır. Bundan etkilenecek diğer bir kitle de kendilerine kıskançlık beslenecek ve iyi gözle bakılmayacak olan yeni göçmenlerin bizzat kendileri olacak. Topluma uyum, herhalde bu yolla sağlanamayacaktır.”

Neue Osnabrücker Zeitung

gazetesi ise bu konuda tamamen farklı görüşte:

"Sert tepkilerin gelmesi bir anlamda otamatiğe bağlanmış oluyor. Ancak bu, Göç Komisyonu’nun son tavsiye kararında haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü dar boğazları aşmak ve dünya çapında rekabet edebilmek için Almanya’daki çok sayıda işletmenin bir an önce daha fazla sayıda vasıflı elemana ihtiyacı var. Bu alanlardan biri de enformasyon teknolojeleri branşı. Enformasyon ve telekomünikasyon branşında çalışan neredeyse her üç üreticiden biri, Almanya’da vasıflı eleman sıkıntısı çekildiğinden şikayetçi oluyor.”

Alman İçişleri Bakanı Otto Schily’nin, siyasi mülteciler için Kuzey Afrika’da toplama merkezleri oluşturulması ve ilk işlemlerin burada yapılması önerisi, önceki gün Floransa’da yapılan AB’ye bağlı beş ülkenin içişleri bakanları buluşmasında kabul görmemişti. Ama Alman Bakan önerisine yandaş bulmak üzere ikna faaliyetlerini sürdürüyor. New York Times gazetesinin online sayfasında bu konuda şu eleştirel yorum dikkat çekiyor:

"Yasadışı mültecilerin ABD’de olduğu gibi Avrupa’da da ciddi bir sorun yarattığı aşikar. Ancak bu sorun, Avrupa sınırları dışına atılarak çözümlenemez. Yabancı ülkelerin geçiş bölgelerindeki kamplarda toplanacak olan mültecilerin buralarada uzun süre kalmaları gerekecektir ki, bu mültecilerin –çok kötü şartlar altında- gözaltında tutuldukları anlamına gelir. Özellikle Libbya gibi ülkelerin, mülteci adaylarını şiddet kullanarak, zorla Eritre ve Sudan gibi –takibatın bir anlamda garanti olduğu- ülkelere gönderme uygulamaları endişe uyandırıyor. Transit geçişlerin doğru plan ve uygulama ile kontrollü bir biçimde yapılması belki çözümün bir parçası olabilir. Ancak Avrupa’nın çok daha önemli görevi, -haklarında karar çıkana kadar- mülteci adaylarına geniş bir himaye hakkı tanıyacak olan ortak bir mülteci politikasında geliştirmektir."