1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2007 Presseschau 1

20 Temmuz 2011

Bugünkü Alman basınının ağırlıklı konuları Türkiye ile AB arasında Kıbrıs ile ilgili yaşanan gerginlik ve İngiltere’deki telekulak skandalı.

https://p.dw.com/p/11zyL

2012 yılının ikinci yarısında Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığı görevini devralacak olmasını eleştiren Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye’nin oyalanmaya çalışıldığını iddia etmesi, basında geniş yer buluyor. Hrıstiyan Birlik Partileri’nin Federal Meclis’teki uyum çalışmaları grup başkanı Stefan Müller (CSU) Rhenische Post gazetesine verdiği demeçte, Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirerek, “AB üyesi bir ülke ile müzakereler yapmaya yanaşmayanlar, AB’nin tamamına meydan okuyor demektir” dedi. Müller, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin ve AB’nin Türkiye‘ye yaptığı sübvansiyonların altı aylığına dondurulmasını talep etti.

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, ‘Baskı aracı olarak Kıbrıs’ başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“AB’nin geçtiğimiz on yılda yaptığı en büyük hatalardan biri kamuoyunda neredeyse unutulmuş durumda. O da Kıbrıs’ın 2004 yılında AB’ye alınması. O zaman bölünmüş Ada’nın fiilen sadece Rum kesimi AB'ye alındı. Yani AB, Kıbrıs konusunda ihtilâf içinde olan taraftarlardan sadece birini üye yaptı. Bu da AB ve NATO’nun o zamandan şimdiye dek birçok cephede izlediği politikayı zehirledi; bilhassa da Türkiye ile olan ilişkileri…Şimdi yeni zararların oluşması tehdidi belirdi. Ankara, Rum kesiminin AB Dönem Başkanlığını üstlenmesi halinde, 2012 yılı ortasından itibaren AB ile ilişkilerini altı aylığına dondurmak istiyor. Belki de bu ültimatom o kadar da kötü bir durum değil. AB ve Türkiye nihayet birbirlerinden ne istedikleri konusuna açıklık getirirler. Ankara AB’ye üyelik sürecinde hâlâ ciddi mi? O zaman bu sürecin ilerlemesi için bir iyi niyet sinyali verebilir. Bunu da limanlarını Rum kesimine açarak yapabilir. Peki ya Brüksel Türkiye’nin üyeliği konusunda ciddi mi? O zaman AB üyesi büyük ülkeler Kıbrıs sorununun arkasına saklanmaya bir son vermeli. Sonuç olarak Kıbrıs konusundaki tartışma, tıpkı boksörlerin ayna karşısında bir rakipleri olduğunu varsayarak boks antrenmanı yapmasından başka bir şey değil. Yani Kıbrıs, Türkiye karşıtlarının, Ankara’yı AB’den uzak tutmak için kullandıkları elverişli bir bahane.”

Karlsruhe merkezli Badische Neuste Nachrichten ise aynı konuyla ilgili yorumunda Türkiye’yi sert bir dille eleştiriyor:

“Türkiye’nin şimdiki haliyle AB’ye ait olmadığı konusunda yeni bir kanıta ihtiyaç duyuluyorsa, o zaman bu bulundu. Türk hükümeti aslında ait olmak istediği AB'nin oyun kurallarını, küstahça sorguluyor.”

Bugünkü gazetelerde geniş yer bulan bir başka konu ise İngiltere’deki telekulak skandalı. Nürnberger Nachrichten her geçen gün yeni bir boyut kazanan skandalı şöyle yorumluyor:

“Politikacılarla polislerin de içinde olduğu skandalı gün ışığına çıkaran, Observer ve Guardian’da çalışan şerefli gazetecilerdi. Tıpkı Telegraph’ın geçen yıl İngiliz milletvekillerinin masrafları konusunda yaptığı yolsuzluk skandalını ortaya çıkarması gibi. İngiliz basını, Murdoch’a rağmen, Birleşik Krallığın bir muz cumhuriyetine dönüşmesini engelleyecek durumda.”

Bavyera eyaletinde çıkan gazetelerden Mittelbayrische Zeitung’da ise aynı konuyla ilgili şu satırları okuyoruz:

“Halkın temsilcileri birden bire kralın çıplak olduğunu idrak etti. Dokunulmazlığa sahip, herkesin önünde titrediği, korktuğu Rupert Murdoch, şimdi onların karşısına çıkıp soruları yanıtladı. Murdoch’un siyasiler üzerindeki gücü geçmişte kaldı.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Gezal Acer