1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1901 Presseschau 1

19 Ocak 2011

Bugünkü Alman gazetelerinde Tunus'ta protestoların hız kesmemesi ile Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun ABD ziyaretiyle ilgili yorumlar dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/zzUl

Tunus'ta Yasemin Devrimi ile Zeynel Abidin Bin Ali'nin devlet başkanlığından indirilmesinin ardından ülkede protestolar sürüyor. Başbakanlık görevini geçici bir süreliğine üstlenen Muhammed Gannuşi'nin kurduğu hükümette Bin Ali döneminden isimlerin yer almasına tepki gösteren dört bakan, dün istifa etti.

Frankfurter Allgemeine Zeitung konuyu şöyle yorumluyor:

"Tunuslular Yasemin Devrimi'ni bunun için mi yaptı? Devlet Başkanı Bin Ali'nin gidişinin ardından kurulan geçici hükümet birçok kesim tarafından eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriliyor: Sendikalar üç bakanını hükümetten çekti. Muhalif güçler o kadar zayıf temsil ediliyor ki, Bin Ali döneminde giderek güçlenen yönetimin sadece etkisini sürdürmeyi garanti altına almaya çalıştığı şüphesi akla geliyor. Elbette böylesine derin bir krizin aşılmasında politik tecrübe önemli, ancak yeni bir gelişme, yeni bir hareket, bundan farklı görünmeli. Devlet Başkanı Fuad Mebazza ve Başbakan Muhammed Gannuşi birçoklarınca sevilmiyor, çünkü Bin Ali'nin eserinin, en yakın yardımcılarıydılar. Tunuslular ülkedeki yabancı gazetecilere yaptıkları açıklamada, 'Onlar gibi yaşamak istiyoruz' diyorlar. Bununla, yeni bir Anayasa'nın çıkarılacağı, ikinci bir cumhuriyeti kastediyorlar. Ülkede şimdiye dek geçerli olan başkanlık anayasası, 50 yıllık ve güdümlü bir demokrasiye uygun bir yapıya sahip. Tunus sokaklarında protesto gösterileri düzenleyenler ise doğru düzgün bir anayasa istiyor."

Stuttgarter Zeitung ise aynı konuyla ilgili yorumunda, Tunus'ta olup bitenin komşu ülkelere de sıçrayıp sıçramayacağı sorusuyla meşgul oluyor:

"Tunus devrimi bir başka ülkede daha tekrarlanabilir mi? Bu konuya şüpheli yaklaşılmalı. Kuzey Afrika'daki bu küçük ülkede eğitimli, Batılı düşüncelerden etkilenen, geniş bir tabaka devrim yaptı. Diğer birçok Arap ülkesinde ise kitleler daha az bilgiye sahip, itaatkâr olmayı öngören, İslâm'ın muhafazakâr bir modelinin ardı sıra gidiyor, ona bire bir uyuyorlar. Bunun yanı sıra Tunus'u diğer Arap ülkelerinden ayıran bir başka faktör daha var: O da Tunus ordusunun temkinli davranıp, olaylardan uzak kalması."

Bugünkü gazetelerin yer verdiği bir başka konu ise Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun resmi bir ziyaret için Washington'da bulunması. Berliner Zeitung konuyla ilgili yorumunda, ABD ile Çin arasındaki dengenin zaman içinde nasıl değiştiğini analiz ediyor:

"Richard Nixon 1972 yılında, iki ülke arasında tam 20 yıl süren konuşamama sorununu sona erdirdiğinde, Çin, Amerikan ekonomisinden yararlanmıştı. Günümüzde ise durum tam tersi. ABD, Çinlilerin teveccühüne muhtaç. Çünkü sonuç olarak Çinliler Amerikan devlet tahvillerinin büyük bölümünü ellerinde bulunduruyor. Bu durumun Amerika'nın ruh halini nasıl etkilediğini, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton kısa bir süre önce sorduğu bir soru ile göstermiş oldu: Kendi bankalarınla ne kadar eleştirel konuşabiliyorsun?"

Süddeutsche Zeitung ise 'Dost ya da düşman' başlığını attığı yorumunda, ABD- Çin yakınlaşmasının, her iki ülkenin de yararına olacağı görüşünü savunuyor:

"Soğuk Savaş ardında Batı için önemli ve mantıklı birkaç öğretiyi bıraktı. En önemli tecrübe, bilgi, tartışma ve sorunların, bir çerçeve belirlenmesi halinde yönlendirilebileceği ve kontrol edilebileceği. Çin ve ABD bunu yapmayı şimdiye dek ihmâl etti. Stratejik bir dialog sürdürülmesi meşakkatli. Her iki ülkenin Devlet Başkanları şimdi buluşuyorsa, o zaman inanılmaz önemli bir şansı yakaladılar: Bu yeni ilişkinin boyutunun grafiğini çıkarmak ve iki taraf arasında ilişkiyi gözlemleyecek birkaç ekibin oluşturulması onların elinde. Burada devlet işleri ve ilişkilerindeki bilinen klasikler sözkonusu: Güven ve içtenliğin, samimiyetin inşa edilmesi."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Beklan Kulaksızoğlu