1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak18 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/AboS

Alman ve Avrupa basınında bugün, İstanbul’da oynanan İsviçre – Türkiye maçından sonra çıkan olaylar, AP’den geçen kimyasal maddeler yasa tasarısı, İsrail ve İtalya’da iç politik gelişmeler yorum köşelerinde geniş yer tutuyor.

“Süddeutsche Zeitung”, “İstanbul’daki olaylar Türkiye’nin futbolu ölümüne ciddiye aldığını gösterdi” denilen makalesinde, Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, yazar Orhan Pamuk’a açılan dava ile ilgili bir sözüne atıfta bulunuluyor:

“Türkler’den başka hiçbir ulus, kendi kendine tekrar tekrar çelme takmayı beceremez. Gül’ün, Orhan Pamuk davası ile ilgili bu serzenişi Çarşamba akşamı Kadıköy’de tekrar akıllara geldi. Yine bazı Türkler, Türklüklerinin aşağılandığı hissine kapıldı. Alınganların tepkisi yine Avrupa’ya nahoş sinyaller gönderdi. Ve yine pek çok kişi, ertesi gün bile ne yaptığının farkına varmadı. Türk gazeteleri, şiddeti görmezden geliyor, televizyondaki spor yorumcuları ise arkadaşı ile kavga edip azarlanan çocuklar gibi ‘Ama önce onlar başladı’ diyor.”

“Münchner Merkür” gazetesi ise olaylarla ilgili olarak “Futbol, taraftarların heyecanı ile var olan bir spor türü. Türkler’in kendi kahramanlarını bu kadar ihtirasla desteklemesi takdire şayan. Ama herşeyin bir sınırı var. Ve bu sınır, İsviçreliler’e her saftan saldırılması ile ayan beyan aşıldı.”

“Die Welt” gazetesinde yer alan yazının başlığında “Savaşta mıyız?” cümlesini okuyoruz. “Financial Times” Deutschland’ın yorumu ise şöyle:

“FIFA, yaşanan skandalı ağır yaptırımlarla cezalandırmalı. Ama konunun, Türkiye - AB ilişkileri ile ilgisinin olmadığı unutulmamalı. Holiganlık, tüm kıtada gayet iyi tanınan bir müsibet. Futbol, aslında halkların kaynaşması misyonunu da taşıyan, duyguları doruğa ulaştıran bir spor türü. Misafirperver Türkler’in bile gözünü kör ettiğine göre…”

“Hamburger Abendblatt” ise “Haklı şaşkınlığımızı, biraz olsun üzerimizden atıp hafızamızı zorlayalım. Alman holiganların 1998’deki Dünya Kupası sırasında bir Fransız’ı öldüresiye dövdüğünü hatırlıyor muyuz? Ama o zaman kimse, Almanya’nın 2006 Dünya Kupası’nın ev sahipliği için yaptığı başvuruyu geri çekmesini istememişti“ değerlendirmesini yapıyor.

Futbol dünyasıyla ilgili bir diğer yorum, Almanya’daki şike skandalı hakkında. “Süddeutsche Zeitung”, Hakem Robert Hoyzer’e verilen hapis cezasını şöyle değerlendiriyor:

“İki yıl, beş ay. Sahtekarlığın sahadaki küçük piyonuna verilen bu ceza, gayet yerinde. Hoyzer’in edindiği haksız kazanç, diğer kalantor sahtekarlara göre gülünç düzeyde. Peki ama olay neden bu kadar yankı buldu? Bunun iki nedeni var: Birincisi, Almanya’da hakemlerin kesinlikle satılık olmadığı imajı zedelendi. İkincisi, hayatta, bilindiği gibi, futboldan daha önemli birşey yok.”

Avrupa Parlamentosu’nun dün endüstrinin lehine yumuşatarak onayladığı Kimyasal Maddeler Yasası da yorum köşelerinde geniş yer tutuyor. ”Frankfurter Allgemeine” gazetesinin değerlendirmesi şöyle:

“Brüksel lobisinin bir yasa tasarısı konusunda böyle hummalı biçinde çalışması az rastlanır bir durum. Tartışma, ‘sağlık ve rekabet kabiliyet’ kavramlarına indirgendi. Diğer yandan, Avrupa parlamenterlerinin kimyasal maddelerin kaydının tutulması gibi hayati bir konuda uzlaşması sevindirici. “

“Süddeutsche Zeitung” ise konuyla ilgili olarak şu yorumu yapıyor:

“Avrupa parlamenterleri, her meclisi ikilemde bırakacak bir yasayı kabul etti. Ama Strasburg’daki Avrupa Parlamentosu’na getirilen hiçbir yasa tasarısının bu denli karmaşık olmadığını söylemek gerek. Şimdiye kadar hiçbir yasa, hem ekonomi, hem tüketiciler hem de çevre için bu kadar önemli olmamıştı.”

Hollanda gazetesi “Trouw” ise erken seçim kararı alınan İsrail’deki siyasi gelişmeleri ele alıyor:

“İşçi Partisi’nin yeni lideri Amir Peretz, Başbakan Şaron’u bir karar almaya zorluyor. Şaron, İşçi Partisi ile var olan koalisyonun sürmeyeceğini biliyor, diğer yandan planlarını bloke den Likud üyelerine bağımlı olmak da istemiyor. Şaron’un önündeki birkaç çözüm olanağından biri kendi partisini kurmak.”

İsviçre gazetesi “Tages-Anzeiger”in yorumunda şu satırlar yer alıyor:

“İsrail halkı, Peretz’in İşçi Partisi’nin başına gelmesi ile birlikte, Filistinliler’le sözde barış ile gerçek barış arasında bir şeçim yapma şansına kavuştu. Başbakan, bir yandan Batı Şeria’da yeni yerleşim birimelri inşa ederken, Peretz tüm yasadışı yerleşim birimleri boşaltılırsa barış geleceğine ve bunun da Filistin lideri Mahmud Abbas’ı da güçlendireceğine inanıyor.”

“Frankfurter Allgemeine”, İtalya Parlamentosu’nun kabul ettiği Anayasa değişikliğini konu ediyor. Gazete, yasanın çabucak kabul edilmesini altı ay içinde seçim yapılacak olmasına bağlıyor. “Milletvekilleri seçim bölgelerine geçen beş yıl içinde en azından somut birşeyler yaptık mesajını vermek istiyor” deniyor.

Avrupa basını, ABD Başkanı George Bush’a yönelik desteğin azalmasını da irdeliyor. Avusturya gazetesi “Der Standart” Bush’u, “babasının, Saddam Hüseyin’e karşı başarılı olamamasının öcünü almayan çalışan ama herşeyi yüzüne gözüne bulaştıran zavallı bir aktör” olarak niteliyor.