1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.01.2006 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap18 Ocak 2006
https://p.dw.com/p/Abnm

Avrupa basınında bugün iki konuya ağırlık verliyor: Birincisi, İran’ın tetiklediği nükleer kriz, ikincisi ise Alman İstihbarat Servisi ajanlarının Irak Savaşı sırasında Amerikan askerlerine aktif destek vermelerinin yarattığı skandal.

İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak Danimarka’nın sağ liberal yayın organı Jyllands Posten’ın yorumu şöyle:

„Tahran yönetiminin nükleer faaliyetlere yeniden başlama kararı, pek yakında yeni bir nükleer gücün doğacağına işaret ediyor. Şimdiye dek yürütülen diplomasi işe yaramadı. Avrupa üç yıl boyunca çabaladı. Anlaşılan doğru yöntem diplomasi değil. İran, ABD ile çatışmanın kaçınılmaz olduğuna inanıyor; bu nedenle de atom silahlarına sahip olmak istiyor. Meselenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne havale edilmesi de İran’ı pek etkilemeyecektir. Ancak Rusya ve Çin baskı yaparsa, -ki bu zayıf bir ihtimal,- durum değişebilir. Şimdilik yeni bir nükleer gücün doğuşuna tanıklık etmek zorunda kalacağız.“

Almanya’da yayımlanan yerel ölçekli Hannoversche Allgemeine Zeitung gazetesinde aynı konuya ilişkin olarak şu yorum yer alıyor:

„Sağı solu belli olmayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad liderliğindeki Molla rejimi, ekonomik yaptırımlar karşısında yola gelirmiş gibi durmuyor. Peki ekonomik yaptırıma alternatif çözüm ne? Kriz uzadıkça, Avrupa Birliği ve ABD’nin eli zayıflıyor: Dünya ekonomisi krizden kötü etkileniyor ve her geçen gün İranlılar atom bombasına bir adım daha yaklaşıyor. Zaman daralıyor, sinirler geriliyor. Batı ne yapacak?“

Avusturya’nın sol liberal gazetesi Der Standard ise olaya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Gazete, İran’ı askeri nükleer programından vazgeçirmek için, yaptırım dışında başka çözümler aranması gerektiği üzerinde duruyor:

“İlk bakışta pek de elverişli görünmeyen alternatifleri iyi tartıp biçmek gerek. Örneğin İran’a “Saldırı olursa, koşulsuz şartsız biz seni koruruz,“ denilebilir. Ya da diyelim ki, İran atom bombası sahibi oldu. Ne olur o zaman? Hindistan ve Pakistan’ın elinde de atom bombası var ama iki ülke de bu silaha bugüne kadar hiç başvurmadı. Ayrıca Batı, başka bir ülkenin inanırlılığını, güvenirliliğini sorgulama hakkını nereden buluyor? Belki biz de kendimizi sürekli tehdit altında hissetsek, silahlanma gereği duyarız… İsrail bu konuda en iyi örnek. Kaldı ki, kendini güvende hissederse, belki İran da daha sakin ve soğukkanlı davranmaya başlar… Tüm bu seçenekler değerlendirilmeli.“

Irak Savaşı sırasında Alman ajanlarının Amerikan askerlerine yardım etmeleri, günlerdir Batı kamuoyunu meşgul ediyor. Dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’e ağır eleştiriler yöneltiliyor. Alman Federal İstihbarat Servisi’nin soruşturulması için bir komisyonunun kurulması gündemde. Belçika’da yayımlanan La Libre Belgique gazetesi “Schröder ikili mi oynuyor?“ diye soruyor?

„Merkel hükümeti, Alman vatandaşı El Masri’nin CIA tarafından kaçırılıp sorgulanmasıyla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulmasını son anda engelleyebildi. Ancak Alman ajanlarının savaş sırasında Irak’taki faaliyetleri, bardağı taşıran son damla oldu. Eğer iddialar doğrulanırsa o zaman Schröder ve kabinesinin üyeleri, tüm güvenirliliklerini yitirir.“

Financial Times Almanya’da konuyla ilgili olarak şu yoruma yer verilmiş:

„Komisyon, taktiklerin uygulanacağı, oyunların oynanacağı bir yer değil. Ayrıca artık yönetimde olmayan bir hükümeti yargılamaya kalkışmak da olacak iş değil. Mesele bunu aşıyor. Devlet ve devlet politikasıyla ilgili yeni soruların yanıtlanması ve gerekirse yeni ölçütlerin getirilmesi söz konusu. Ve bu eski bir hükümeti yargılamaya çalışmaktan çok daha önemli.“

Yüksek tirajlı Alman yayın organı Süddeutsche Zeitung’da şu satırlar dikkat çekiyor:

„Gizli servis ve demokrasi birbiriyle çelişen iki kavram. Ancak ne var ki, gizli servisler olmadan işler yürümüyor. Bu durumda yapılması gereken, gizli servislerin faaliyetlerini elden geldiğince şeffaflaştırmak ve denetlemek. Parlamentodaki denetim kurulları bunun için var! Bu denetim kurulları, demokrasi ve gizli servisler arasında bir köprü vazifesi görüyor. Ne var ki bu kurulların görevlerini layıkıyla yapabilmeleri, doğru dürüst bilgilendirilmelerine bağlı! Sağolsun Schröder hükümeti bunu yapmadı…“

Alman Handelsblatt gazetesinin konuyla ilgili yorumu:

„Adı üstünde, gizli servislerin faaliyetleri gizlidir! Şimdi herkes bu faaliyetlerin açığa çıkmasını istiyor. Ama bu istek, gizli servislerin gelecekte işlerini yapmalarına engel olabilir. Bunu da düşünmek gerek! Ama bu tabii ki, istihbarat örgütlerinin faaliyetleri denetlenmesin anlamına gelmiyor. Bunun için parlamentoda denetim mekanizmaları var!“