1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.06.2010 - Alman basınından özetler

17 Haziran 2010

Alman basınında Kırgızistan’daki durum, kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili tartışmalar ve tarihinin en büyük çevre felaketini yaşayan ABD’de Başkan Obama’nın yaptığı ulusa sesleniş konuşması, öne çıkan yorumlar.

https://p.dw.com/p/Nsnt

Stuttgarter Zeitung, Kırgızistan'daki durum karşısında Rusya ve ABD'nin konumunu ele alıyor:

"Kırgızistan'a gereken aciliyette yardım edebilecek tek ülke olarak Rusya'nın harekete geçmesi talep edilse de Moskova da desteğe ihtiyaç duyuyor. Hem de ABD'nin desteğine. ABD'nin de Orta Asya'da çıkarları var. Örneğin bölgeyi Afganistan'daki askerî faaliyetlerine turnike olarak kullanabilmek için. Amerika da önce kendini düşünüyor; ikmal yollarına evsahipliği yapan ülkelerin yararını değil. Kırgızistan'daki insanlara yardım etmek için bu durumun değişmesi, Moskova ve Washington'ın gayriresmî de olsa kendi çıkarını düşünmeden işbirliği yapması gerek.”

Yunanistan krizi nedeniyle gündeme gelen ve eleştirilere neden olan kredi derecelendirme kuruluşları ile ilgili bir yorum var sırada. Süddeutsche Zeitung, kredi derecelendirme kuruluşlarının gücünün kısıtlanması tartışmalarıyla ilgili şu değerlendirmede bulunuyor:

“Yatırımcılar, devletler ve şirketlerle ilgili kendi fikirlerini oluşturursa kredi dercelendirme kuruluşlarının etkisi azaltılabilir. ABD'deki emlak krizinin bu derece yayılmasının nedeni de yatırımcıların körü körüne kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarına güvenmeleriydi. Yasal bazda önemli düzenlemelerin de bu kuruluşların değerlendirmelerine dayanması, kredi derecelendirme kuruluşlarının gücünü daha da artırıyor. Belli bir notun altına düşen sigorta şirketlerinin değerli kağıt satın alması gerekiyor. Avrupa Merkez Bankası bile kısa bir süre öncesine kadar, bankaların hangi kağıtları kefalet olarak bırakabileceğini kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerine göre belirliyordu. Bu sistemi değiştirmek kolay. Ama bunun için bankacı, yatırımcı ve düzenlemecilerin, risklerin değerlendirmesi sürecine daha fazla enerji, zaman ve para harcaması gerekecek. Ama gerçek görevleri de bu değil mi zaten?”

Tarihinin en büyük çevre felaketini yaşayan ABD'de Başkan Obama ulusa seslenerek, fosil enerjilere bağımlılığın sona erdirilmesi gerektiğini yineledi ve enerjide yeni bir sayfa açılacağını ilan etti. Berliner Morgenpost gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Obama, çevre felaketinin ABD için ikinci bir Sputnik şoku olmasını umuyor. 1957 yılında Sovyetler uzaya ilk uyduyu göndermeyi başardığında, bu o güne kadar kendini dünyada bilimsel ilerlemenin lideri olarak gören Amerikalılar için kötü bir uyanış oldu. Sputnik şokunun ardından Amerikalılar sadece ileri teknolojide değil, aynı zamanda eğitimde de dev yatırımlar yaptı. Tüm bu yatırımlar, ülkenin geleceğe yönelik pek çok teknolojide bugünkü önder konumunun zeminini hazırladı. Obama, ABD'nin yenilenebilir enerjiler alanında da öncü rol üstlenmesini istiyor. Sonuçta enerjiye aç Batı ülkeleri, Suudi Arabistan'dan Venezuella, İran ve Rusya'ya sorunlu rejimleri ya da stratejik rakiplerini finanse etmek zorunda kalıyor.”

Financial Times Deutschland gazetesi ise Obama'nın çevre felaketinin tazmini için bir fon oluşturulacağı yönündeki açıklamasını mercek altına alıyor. Obama, felaketin sorumlusu İngiliz petrol şirketi BP'nin bağımsız bir tazminat fonuna 20 milyar dolar ödeyeceğini bildirmişti:

“Bazı siyasi talepler kulağa makul gelse de hayata geçirilmesi çok zor olabilir. Obama'nın oluşturmak istediği tazminat fonu da böyle bir durum oluşturabilir. Özellikle de üzerinde karara varılan 20 milyar dolarlık tazminat miktarı, mutlak sınır olarak anlaşılır ve siyaset bunu istediği zaman rahatça ulaşabileceği bir garanti olarak görürse. Tazminat talepleri ve kefalet konularında karar bağımsız mahkemelerin olmalıdır. Aksi takdirde devlet, kendisine ait olmayan bir parayı bol keseden dağıtır konumuna gelir, ki bu da hukuk devletinin sınırlarını zorlar. Ayrıca petrol şirketi, ödeme kararı mahkeme kararıyla zorlanmadığı halde tazminat fonlarına milyarlar yatırınca hissedarların haklı olarak açtığı davalarla karşı karşıya kalabilir.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Murat Çelikkafa