1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.02.2011 - Alman basınından özetler

17 Şubat 2011

Alman gazetelerinde bugün Arap dünyasındaki değişim dalgası ve Avrupa’nın alması gereken siyasi tutuma ilişkin yorumlar dikkat çekiyor. Ayrıca Türkiye'deki "Balyoz" soruşturması ile ilgili bir değerlendirme de bulunuyor.

https://p.dw.com/p/10IGa

Süddeutsche Zeitung’da yer alan, yazar Stefan Kornelius’un “Kurtuluş Mesajı” başlıklı yorumunda, Arap dünyasının Batı'ya önemli mesajlar verdiği belirtiliyor:

“Tahrir Meydanı’ndaki göstericiler Batı'ya şunu söylüyorlar: Sizin sisteminiz doğru olabilir, ama buna bizim karar vermemiz ve kendi gücümüzle hedefe ulaşmamız gerekiyor. Geçmişte Batı'nın vesayeti, tüm bölgeyi felce uğratan baskı sisteminin ortaya çıkmasına meydan vermişti. Batı, Arap dünyasındaki demokratik hareketlere yardım etmek istiyorsa, doktrin önerisinde bulunmasın! Önce beklesin ve ancak ondan yardım rica edildiğinde, o zaman yeni demokratlara destek versin.”

Der Neue Tag adlı gazete, Arap dünyasındaki gelişmelere değindiği yorumunda, Avrupa’nın tavrını mercek altına alıyor:

“2011 yılı gerçekten de Arap dünyası için önemli bir kilometre taşı olma yolunda. Ama Arap ülkelerinin demokratik sistemlere geçiş döneminde ekonominin de yeniden inşasına katkıda bulunmak ve yardımcı olamak üzere Avrupa’dan belirgin bir işaret bugüne kadar gelmiş değil. Bunun dışındaki her türlü seçenek, çok daha pahalıya mal olurdu.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yayınlanan Günter Lerch imzalı haber-yorumda, Arap dünyasındaki protesto dalgasının şimdi Libya’ya da sıçradığını ve Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’ye yöneldiği belirtiliyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Tunus ve Mısır’daki Arap devrimlerinin dalgaları Libya’ya kadar ulaştı. Doğu Libya’daki liman kenti Bingazi’de rejim karşıtı avukat Fethi Terbil’in gözaltına alınmasını protesto etmek üzere iki bin göstericinin sokaklara döküldüğü haber verildi. Görgü tanıkları, avukat Terbil’in daha sonra serbest bırakılmasına rağmen göstericilerin hükümetin istifasını talep etmeye devam ettiklerini ve eylemlerini sürdürdüklerini bildiriyorlar. Bundan 2,5 yıl önce de Bingazi’de Tubu kabilesi ile dayanışma amacıyla protesto gösterileri düzenlenmişti. Bu kabilenin oluşturduğu Ulusal Tubu’yu Kurtarma Cephesi, daha o zaman rejime karşı ayaklanmıştı. Kaddafi bunların üzerine askeri birlikler ve helikopterler yollamış, çatışmalarda çok sayıda ölen ve yaralanan olmuştu. Yolsuzlukların dev boyutlarda olduğu Libya’da Devlet Başkanı Kaddafi, Tunus’daki olaylar sırasında da Tunus'da devrilen Devlet Başkanı Bin Ali’ye arka çıkmış ve ‘kimse Tunus’u Bin Ali’den daha iyi yönetemez, neden ülkedeki herşeyi tahrip ediyorsunuz?” diye muhalif kitlelere yüklenmişti.”

Süddeutsche Zeitung'un Türkiye muhabiri Kai Strittmatter'in Türkiye'deki son tutuklamalar kapsamında kaleme aldığı “Çekiç ve Örs” başlıklı yorumda yazar, Türkiye’de siyasetle askerler arasındaki iktidar mücadelesinin kapandığını, bunun da bir dönemin noktalanması anlamına geldiğini belirtiyor. Yorumda özetle şu görüşler yer alıyor:

“Türkiye'de kimse şu anda Genelkurmay Başkanı’nın yerinde olmayı istemez herhalde. Çünkü ordu şu sıralar gücünü, itibarını ve üst kademedeki önemli personelini yitirmekte. Her dört amiralden ve görevdeki her 10 generalden biri cezaevinde. Başsavcılık, generallerin 2003 ile 2004 yılları arasında darbe yapmak istedikleri suçlamasında bulunuyor. Ülkedeki kamplaşma dev boyutta ve seçimlere kadar daha da büyüyecek gibi görünüyor. Birçokları generallere yönelik davanın göstermelik olduğu görüşünde. Oysa ki Erdoğan hükümetinin ilk yıllarında darbe yapmak isteyen subayların o zamanki demokrat Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından engellendiği yönündeki işaretler de çok güçlü. Ama aynı zamanda şu anki yargılamaların da adil olması gerekiyor. Hükümetin yargıya her türlü müdahalesi çok olumsuz sonuç verirdi. Öte yandan hukuk merciileri de davanın kapsamı açısından işin içinden çıkamaz durumdalar ve kimi zaman hedefi aşan kararlar verebiliyorlar. Sonuçta bir dönemin kapanması söz konusu olduğu için, bazı gözlemciler Güney Afrika’daki gerçeği bulma komisyonu tarzında başka bir seçenek öneriyorlar. Tarihi anlamı açısından böyle bir seçenek uygun olurdu.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Çelik Akpınar

Editör: Hülya Köylü