1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

16.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu16 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/AbpB

Bugünkü Avrupa basınında ön plana çıkan konular, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın Türkiye Başbakanı Erdoğan’a, ülkesinin nükleer teknojisini başka Müslüman ülkelere vermek istediğini söylemesi, Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili tartışmalar, Almanya ve Afganistan’daki seçimler ve Berlin’de bir namus cinayetine kurban giden Hatun Sürücü’nün görülmeye başlanan cinayet davası.

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın, New York’taki BM zirvesi sırasında, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yaptığı sürpriz bir açıklamaya yer veren Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinin manşetten duyurduğu konuyla ilgili haberde, İran’ın New York’ta yapılan BM Genel Kurulu’nda nükleer programlarına destek arayışı içine girdiği, bu çabanın Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın, Türkiye Başbakanı Erdoğan’la yaptığı görüşmesinde iyice su yüzüne çıktığı belirtiliyor:

„Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, New York’ta sık sık ülkesinin nükleer teknolojisini barışçıl amaçlar için kullanacaklarının altını çizdi. Ahmedinecad, bu konuda özellikle üçüncü dünya ülkelerinden destek almayı umut etti. Bu arada Cumhurbaşkanı, Türkiye Başbakanı Erdoğan’la yaptığı görüşmede, İran’ın nükleer teknolojisini başka Müslüman ülkeleriyla paylaşmak istediğini de dile getirdi. ABD ve Avrupa Birliği şimdi, İran’ın barışcıl amaçlar için ihtiyaç duyduğunu söylediği nükleer programını, silah yapımında kullanmasından korkuyor. Bu teknolojinin İslam dünyasında yayılması, Batı’nın Tahran’la ilgili şüphelerinin daha da artmasına neden olabilir.“

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi’nde Matthias Rüb imzasıyla yayımlanan yorumda, New York’ta yapılan BM zirvesinin başarısız olduğu belirtiliyor ve bunda Genel Sekreter Kofi Annan’ın payının da olduğu savunuluyor:

„BM’de reform tartışmaları yıllardır sürüyor. Ancak bu başarısızlıkta Annan’ın da payı var. BM tarihine en büyük yolsuzluk skandalı olarak geçen Irak’a Petrol Karşılığı Gıda Programı’nda yapılan hatalar buna bir örnek. Saddam Hüseyin BM’in gözü önünde, 1996 ile 2003 yılları arasında bu program sayesinde 64 milyar dolar kazandığını itiraf etti. BM’de yıllardır böylesi yolsuzluk skandallarının olduğu konuşuluyordu, ama Annan’ın atadığı bağımsız komisyonun sunduğu raporla bu gerçek aydınlanmış oldu. Annan durumdan duyduğu üzüntüyü dile getirip sorumluluğu üstlendi. Ancak Annan, bunu geçmişte başka olaylar sonrasında da yapmak zorunda kalmıştı. Örneğin, BM barış gücü birliklerini denetleme bölümünün başındayken de kendisine uyarıda bulunulmasına rağmen, Ruanda’da 800 bin insanın katledilmesini engelleyememişti. 1995’de ise Srebrenitza’da 7000 Müslüman erkek BM barış gücü askerlerinin gözü önünde öldürülmüştü. Ağustos 2003’te ise Bağdat’taki BM merkezine düzenlenen, Annan’ın yakın dostu BM’in Irak temsilcisi Sergio de Viero’nun yaşamını yitirdiği saldırı öncesinde de BM’e bu konuyla ilgili uyarılar gelmişti. 1962 yılından beri BM’de çalışan Annan’ın Çarşamba günü BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada baskı altında olduğu anlaşılıyordu. Konuşması vedayı andırıyordu.“

Avrupa basınında Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili tartışmalar da yer alıyor. Alman Süddetusche Zeitung gazetesinin yorumu:

„Avrupa, Almanya’daki seçimleri bekliyor. Çünkü Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili tavır, Berlin’de kimin başbakan olacağına bağlı. Avusturya, Hristiyan Birlik partilerinin iktidara gelmesine hazırlık yapıyor. Böyle olması halinde, Türkiye’ye tam üyelik dışında başka alternatiflerin de sunulmasını kağıda dökmek istiyor. Birçok ülke, Türkiye’nin tam üyeliği konusuna mesafeli yaklaşmak istiyor, ama burada kötü rolünü oynamaktan da korkuyorlar. Türkiye konusunda sinyal, bu konudaki tavrı seçimler sonrasında belirlenecek olan Berlin’den gelmeli.“

Aynı gazetede göze çarpan bir başka yorumsa, şiddet maruz kalan kadınlarla ilgili. Cathrin Kahlweit imzasıyla yayımlanan yorum, „Şiddet hoşgörüyü haketmiyor“ başlığını taşıyor. Yorumda, Almanya’da yaşayan, ailesi tarafından zorla evlendirilen, eşi tarafından şiddete maruz kalan ya da sünnet edilen kadınların durumuna dikkat çekiliyor. Yorum şöyle devam ediyor:

„Erkek kardeşi tarafından namus gerekçesiyle öldürülen Hatun Sürüca davasının görülmeye başlaması, Almanya’da İslam dünyasının uzun süredir görmezlikten gelindiğini bir kez daha ortaya çıkardı. Türk kadınları, Alman kadınlarına oranla şiddete daha fazla maruz kalıyor. Kadın sığınma evindeki kadınların üçte biri, Müslüman ülkelerden geliyor. Zorla evlendirme Almanya’da artık gündelik yaşamın bir parçası haline geldi. Afrika kökenli birçok kız çocuğunun Almanya’da sünnet edildiği de biliniyor. Şiddet, hoşgörüyü hak etmemeli.“

Almanya’da Pazar günü yapılacak genel seçimler, Avrupa basınında yer bulan bir başka önemli konu. Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort gazetesi, seçim kampanyalarının mali konulara kilitlendiğini belirttiği yorumuna şöyle devam ediyor:

„Seçimlerin son aşamasında seçmenler başbakan adaylarına değil, vergi ve maliye politikaları gibi konulara konsantre oldu. Schröder, Mayıs ayında erken genel seçimlere gidileceğini duyurduğunda, birlik partilerinin başbakan adayı Merkel ‚dürüst bir seçim programı’ hazırlayacağını duyurmuş ve hemen ardından da katma değer vergisini arttırmak istediklerini söylemekten çekinmemişti. Burada şimdi ön plana çıkan soru, seçmenlerin Pazar günü Merkel’ın bu cesaretini ödüllendirip ödüllendirmeyeceği.“

Alman Financial Times gazetesi ise seçimin son aşamasında Schröder’le Merkel’ın birbirlerini mali konularda seçmenleri yanıltmaya çalışmakla suçladığının altını çiziyor ve „Kim ne söylerse söylesin, seçmenler uzun süredir devletin bütçesindeki büyük delikler olduğunun farkında“ diyor.

Basın turumuzda yer vecereceğimiz son konuysa Afganistan’daki devlet başkanlığı seçimleri. Ostthüringer Zeitung gazetesinin yorumu:

„Afganistan’da şu sıralar merkezi hükümet birçok bölgede etkisini yitirmiş durumda. Seçimler işte bu yüzden çok önemli. Çünkü ancak seçimlerle ülke adım adım demokratikleşmeye doğru ilerleyebilir.“