1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

16.06.2009 - Avrupa basınından özetler

16 Haziran 2009

Avrupa basını bugün ağırlıklı olarak İran'da seçimlerin ardından patlak veren olayları masaya yatırıyor. Yorumlarda İran'ın geleceği analiz ediliyor.

https://p.dw.com/p/IAaA
Fotoğraf: AP

Fransa'nın bağımsız Le Monde gazetesi, İran'ı bekleyen tehlikelere işaret ederek, seçim sonucuna iyimser yaklaşanları eleştiriyor:

“İran'daki seçim sonucu, Ortadoğu'nun geleceği açısından en kötüsü oldu. Ülkenin nükleer programı konusunda rejim lideri Ayetullah Ali Hamaney söz sahibi olsa da, Ahmedinejad'ın bütün rakipleri ABD Başkanı Barack Obama'nın diyalog önerisine olumlu yanıt vermişti. Ahmedinejad dışındaki adayların tümü, İran'ın küresel açılımını destekliyordu. Ahmedinejad ise bu konuda hiçbir şey yapmadı. ABD ile yeni ilişkiler kurulması söz konusu olduğunda tartışmalara başka bir açıdan bakan iyimserler, Ahmedinejad tarafındaki radikallerin doğru bir tutum içinde olduklarını söyleyeceklerdir. Ancak bununla birlikte rejimin eskiden olduğu gibi baskı yapmayı ve İran'ın kapılarını dış dünyaya kapatmayı sürdüreceği gözleniyor.”

İtalya'nın Milano merkezli muhafazakar gazetesi Corriere della Sera ise Tahran'daki olayları “bir devrimin başlangıcı” olarak değerlendiriyor:

“İran'da belki de gerçek bir devrim başlıyor. Pazartesi günü Tahran'da olup bitenler, on yıl önce üniversitelerde yaşanan ayaklanmadan daha fazlasıydı. Öncelikle çok daha geniş bir katılım söz konusu. Ayrıca o zamanlar sadece öğrenciler sokaklara dökülmüştü, şimdi ise herkes. Bir milyon ya da belki de çok daha fazla insan sözkonusu. Tahran sokaklarına dökülen muazzam kalabalık, geçen Cuma günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin iptal edilmesi için kurumları harekete geçirmeye çalışıyor…”

Almanya’nın ulusal gazetelerinden Berlin merkezli Tageszeitung da İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in gücüne işaret ediyor:

“Aslında herkes yaşanan seçim rezaletinin sorumlusunun Hamaney olduğunu biliyor. O işin içinde olmasaydı, seçimlere usulsüzlük kesinlikle karışmayacaktı. Onun tarafından atanan Anayasayı Koruyucular Konseyi üyelerinin büyük bir kısmının, ona bağlı olduğu biliniyor. Konsey, incelemesinde seçimlerde hile yapıldığı sonucuna varırsa, Hamaney tamamen gözden düşecektir. İran'daki huzursuzlukların devam edip etmemesi ya da daha da yayılıp yayılmamasında ise Musevi ya da selefleri Hatemi ve Rafsancani'nin rolü hiç de az değil. Nitekim ülke yönetiminin iki önemli gücü Ayetullah Hamaney ve ordu tarafından daha önce olduğu gibi yine sindirilmeleri durumundaya Musevi'ye oy verenler trajik bir şekilde hayal kırıklığına uğrayabilirler.”

Avrupa gazetelerinde yer ayrılan bir diğer konu da Yemen'deki kanlı kaçırma olayı. İtalya'nın sol – liberal eğilimli gazetesi La Repubblica'nın konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Yemen'deki vahşi katliamın ardından dünyanın gözü Yemen'e ve aynı zamanda her zaman katil olmaktan hoşlanan çöl haydutları, Şii isyancılar ya da El Kaide teröristlerine çevrildi. Herkes bu cinayetin işleniş şeklini ve kurbanların orada ne yaptığını konuşuyor. Ancak asıl mesele, Devlet Başkanı Saleh'in ülkenin güvenlik ve asayişini kontrol altına almakta zorlandığıdır. Bu kötü koşullar altında Batılı yabancıların katledilmesi, Yemen'in geleceği için verilmiş karanlık bir mesajdır.”

Schwäbische Zeitung'da da Yemen'deki olaya ilişkin bir yorum göze çarpıyor. Gazete, ülkede El Kaide'nin güçlendiğine işaret ediyor:

“Yemen hükümeti, bu vahşi cinayetlerden hemen Şii isyancıları sorumlu tuttu. Ancak Sanaa'daki merkezi Yemen hükümetine karşı yıllardır mücadele eden Şii isyancılar, şimdiye dek hiç yabancı kaçırmadı. Terör uzmanlarına göre, hükümet tarafından dile getirilen iddia kulağa inandırıcı gelmiyor. Bölgedeki yabancı muhabirlere göre, terör örgütü El Kaide, orta ve güney Yemen'in yanı sıra artık kuzeyde de varlık gösteriyor ve bu, Yemen hükümeti için büyük bir tehlike. Bu nedenle de cinayetleri Şii isyancıların üzerine atmış olabilirler.”

Derleyen: Hülya Köylü

Editör: Hülya Topcu