1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

16 Nisan referandumu AİHM'e taşındı

28 Nisan 2017

16 Nisan referandumuna yönelik AİHM’e ilk bireysel başvuru CHP'den geldi. Başvuruyu yapan CHP’li vekil Musa Çam gerekçe olarak, "tüm ulusal yargı yollarının kapalı olmasını" gösterdi.

https://p.dw.com/p/2c5Qp
Istanbul Fahne Logo CHP
Fotoğraf: Imago/L. Berg

Türkiye'de 16 Nisan'da gerçekleşen anayasa değişikliği referandumuna yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyu yapan CHP İzmir milletvekili Musa Çam, şikayetinin "acilen” işleme konulmasını istedi.

Musa Çam, başvurusuna gerekçe olarak öncelikle Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararlarına karşı her türlü ulusal yargı yolunun kapalı olmasını gösterdi.

Referandum sırasında Evet kampanyasının "kamu kaynakları ile karşılandığını” öne süren Çam, “devlete ait televizyon ve radyo kuruluşu olan, kamu ve yurttaşlardan çeşitli şekillerde zorunlu kesintilerle finanse edilen TRT’nin neredeyse tüm kanallarında ağırlıklı olarak Evet oyu verilmesinin gerekliliği yönünde programlar yapıldığını” belirtti.

“Havuz medyası” olarak adlandırılan medya ağının Evet kampanyası yürüttüğünü savunan Çam, Hayır oyu verecek olanların terör örgütü olan PKK'ya mensup ya da onun politikalarına hizmet eden kişiler olarak gösterildiğine” işaret etti.

Çam, tüm bunların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 9'uncu (düşünce ve vicdan özgürlüğü) ve 10'uncu (bilgiye erişim ve ifade özgürlüğü) maddelerinin 14’üncü maddeyle (ayrımcılık yasağı) bağlantılı olarak "ihlal edildiği” anlamına geldiğini kaydetti.

Hayır, tercihinde bulunan bir kişi olarak TRT'nin finansmanı dolayısıyla kendisinden doğrudan ve dolaylı olarak yapılan mali kesinti/ödentiler nedeniyle AİHS’e ek 1 numaralı Protokol’ün 1'inci maddesinin (mülkiyet hakkı) ayrımcılıkla ilgili maddeye bağımlı olarak ihlal edildiği” yakınmasında bulundu.

"Cumhurbaşkanına tanınan geniş yetkiler”

CHP milletvekili, anayasa değişikliği paketinde cumhurbaşkanına verilen, “tek başına çıkaracağı kararnameler ile kural koyma”, “belirsiz sayıda cumhurbaşkanı yardımcısı tayin etme”, “bütçenin hazırlanması”, “bakanları bizzat ve TBMM dışından belirleme” ve “TBMM’yi tek taraflı ve gerekçesiz biçimde feshetme” gibi yetkileri temel alarak, bu değişikliklerin mahiyetini de gündeme taşıdı. 16 Nisan referandumunun AİHS'e ek 1 numaralı Protokol'ün “serbest seçim hakkı”yla ilgili 3'üncü maddesi kapsamına girdiğini savundu.

Bu maddenin, AİHS'in 6 (adil yargılama), 13 (mahkemeler önünde etkili başvuru hakkı) ve 14'üncü (ayrımcılık yasağı) maddeleriyle bağlantılı olarak ihlal edildiğinden yakındı.

AİHS ve AİHM'in yerleşik içtihadına göre, sadece “yasama organı”yla ilgili seçimler AİHS'in “serbest seçim hakkı” maddesi kapsamına giriyor. AİHM, 1975 yılından bu yana açıkladığı kararlarda, referandumlar konusunda yapılan tüm başvuruları sistematik olarak geri çeviriyor.

Buna karşılık, kimi hukukçular AİHS'in “yaşayan bir enstrüman” olduğunu belirtip AİHM'in bu konudaki içtihadını değiştirebileceğini düşünüyor.

YSK kararlarına itiraz imkânı

Musa Çam, referandumla ilgili usulsüzlük iddiaları konusundaYSK'ya yapılan itirazların redddine karşı ulusal yargı önünde başvuru mekanizmasının mevcut olmaması ve referandum öncesi propaganda ve bilgilendirme sürecinin “demokratik değerlere uygun olarak gerçekleşmesini sağlayacak, bizzat devlet kurum ve kuruluşlarının tarafsız faaliyet göstermesini sağlayacak bir başvuru ve denetim mekanizmasının bulunmaması” nedeniyle AİHS'in 6’ıncı maddesinin 1'inci fıkrasının (mahkemeye erişim hakkı) ve 13'üncü maddesinin “ayrı ayrı ihlal edildiği” tezini de savundu.

Çam, AİHM iç tüzüğünün 40'ıncı maddesi uyarınca şikayetin Türk hükümetine “acilen bildirilmesini ve AİHM iç tüzüğünün 41'inci maddesi uyarınca başvuruya “öncelik verilmesini” istedi.

AİHM'in başvuruyu ne zaman işleme koyacağı henüz bilinmiyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Kayhan Karaca / Strasbourg