1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.08.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay15 Ağustos 2005
https://p.dw.com/p/AbpZ

İsrailli yerleşimcilerin Gazze Şeridi’nden tahliyesi, İran ile ABD arasındaki söz düellosunun sertleşmesi ve anlaşmazlığın Alman seçim kampanyasına yansıması hafta başındaki gazetelerin yorum köşesine alınan başlıca konular. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yer alan Ortadoğu’daki gelişmelerle ilgili değerlendirme şöyle:

“Gazze Şeridi’ndeki yerleşim birimlerinin boşaltılıp askeri birliklerin çekilmesi ve Batı Şeria’nın ücra köşelerindeki dört Yahudi yerleşim biriminin kaldırılması İsrail açısından tarihi bir dönüm noktasıdır. Daha önceki İsrail başbakanları, Ortadoğu anlaşmazlığının en can alıcı noktası olan işgal altındaki Arap topraklarına el atma cesaretini gösterememişlerdi. Ariel Şaron, yüz yıldır geçerli olan, Yahudi topraklarını genişletme şeklindeki siyonist düşünceyi terketmiştir. Şaron’un gerçek niyeti ne olursa olsun bu kararı, Likud Bloku’nu bölmüştür ve İsrail hızla hükümet krizine sürüklenmektedir. İsrail Başbakanı Gazze Şeridi’nin boşaltılması karşılığında Batı Şeria’daki yerleşim birimlerinin genişletileceğini duyurmuştu. Dünyanın dikkati Gazze Şeridi’nde iken Batı Şeria’da sınırı tek taraflı çizme ve ilhak politikası uygulanıyor. Bütün Filistin topraklarının terkedilmesi şeklindeki talep, ABD tarafından desteklenddiği sürece üçüncü İntifada tehlikesi savuşturulamamış olacak ve Şaron’un iktidarı tehlikeye girecektir. İsrail Başbakanı tek taraflı çekilme kararı almakla inisiyatifi ele geçirmeyi denedi ama köşeye sıkışan kendi oldu. Ortadoğu’nun barışa kavuşması için tek bir tarihi dönüm noktası yetmez.“

“Gazze Şeridi’nin boşaltılması büyük bir hamle değildir“ diyen Danimarka’nın Politiken gazetesi de yorumunda şu görüşlere yer vermiş:

„Tahliye sadece, barış yolunda atılmış tek bir adımdır. Kısa vadede Filistinliler’e yarar sağlar, ama uzun vadede yeni patlamalara yol açabilir. Ariel Şaron ve taraftarları Batı Şeria’yı da boşaltmadıkları takdirde, Gazze Şeridi’nin iadesi bağımsız Filistin devletinin başlangıcı olamaz. Radikal Hamas silahlı mücadeleyi sürdürmekte kararlı. Gazze kararı, İsrail’deki aşırı dinci kesime de taraftar kazandırdı. Son yıllarda çok zor şartlar altında uzlaşma yollarını arayan ılımlı siyasilerin geleceği parlak görünmüyor.“

ABD Başkanı George W. Bush’un bir İsrail televizyonuna verdiği demeçte, nükleer anlaşmazlıkta batıya rest çekerek uranyum tesislerini yeniden çalıştıran İran’ı durdurmak için hiçbir ihtimali göz ardı etmediklerini söylemesi Alman basınında yankı buldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Bush’un tehditlerini şöyle yorumluyor:

„Amerikan süper gücü zaaf gösteremez ve hiçbir başkan uluslararası bir anlaşmazlığa çözüm arayışında askeri müdahale opsiyonunu hesaptan düşemez. Ancak Bush’un İran ile ilgili sözleri, bundan üç yıl önce Irak diktatörü Saddam Hüseyin’i muhatap alan tehditlerinden çok farklı. Irak ve Afganistan’da tutunmaya çalışan Amerikan silahlı kuvvetleri üçüncü bir ülkeyi işgal etmekte zorlanır. İran’daki nükleer tesislerin bombalanması da meseleyi çözmez, sadece uzatır. İran müdahaleye, İsrail’e ateş açarak ya da Irak’taki Şiiler’i kışkırtarak mukabelede bulunabilir. Bu nedenle, Bush, anlaşmazlığın diplomatik yoldan çözüme kavuşturulmasını tercih ettiğini dile getirerek İranlılar’a, anlaşmazlığı büyütmemeleri için ihtarda bulunmuş oldu. Bu görev aslında Avrupalılar’a düşmekteydi. Ama Avrupa süper güç olmanın henüz emekleme aşamasında bulunuyor.“

İran’ın nükleer emelleriyle ilgili anlaşmazlıkta Tahran yönetimi, ’sıkılan her silah geri teper’ derken, konu Almanya’daki seçim kampanyasına da malzeme oluşturuyor. Başbakan Schröder’in bir propaganda konuşmasında müdahale opsiyonuna karşı çıkmasını Frankfurter Rundschau gazetesi şöyle yorumluyor:

„İran’daki yeni muhafazakar milliyetçi yönetim ile diyalog bağları kopma raddesinde gergin. Bu bakımdan Başbakan Schröder’in konuya değinmesi gerekliydi. Gerçi söyledikleri seçim ile ilgili çıkarları doğrultusundaydı, ama aynı zamanda doğruydu da.“

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi ise kam aksi görüşü savunuyor:

„Terör çağında kuvvetin ne ölçüde siyasi bir araç olarak kullanılabileceği tartışma götürür. Ama Schröder, İran’a askeri müdahelede bulunulmasının söz konusu olmadığını ve ABD’nin ne siyasi ne de askeri bakımdan böyle bir müdahalenin altından kalkabileceğini biliyor. 11 Eylül’den sonra hiçbir ABD Başkanı’nın yurt savunmasında askeri opsiyonu aklından çıkaramayacağını da. Schröder, buna rağmen Bush’un ifadelerini seçim kampanyasında puan toplayabilmek için istismar ediyor. Böylece batının İran’ı ikna etmek için kurduğu bütünlüğü de bozuyor. Başbakanın aynı zamanda bu konuda Washington ile aynı görüşü paylaştıklarını söylemesi de Beyaz Saray’ı alaya almaktır. Almanya Başbakanı, Bush’un sözlerinden gerçekten rahatsız olduysa o zaman mikrofona değil telefona sarılması gerekirdi.“