1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

14.10.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa14 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Abt2

Türkiye eksenli haber, yorum ve değerlendirmeler Alman ve Avrupa basınında bugün de geniş bir şekilde yer almaya devam ediyor. Metin Kaplan’ın Türkiye’ye iadesinden, Hristayan Birlik Partileri’nin ortaya attığı Türkiye karşıtı imza kampanyasına ve Fransız Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili özel oturumuna kadar...

Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild’e konuşan İngiltere Başbakanı Tony Blair, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Almanya’da başgösteren tartışmada meslektaşı Gerhard Schröder’e arka çıkıyor. Blair, Türkiye’nin AB’ne üye olmasının Almanya’nın çıkarına olduğu yönündeki Schröder’in görüşüne katıldığını vurguluyor. İngiliz Başbakan, Türkiye ile sıkı ekonomik ve kültürel ilişkileri olan Almanya’nın, Ankara’nın Birliğe katılmasından, AB’nin her üyesi kadar yararı olacağı görüşünü savunuyor. Tony Blair, Aralık ayındaki AB Zirvesi’nde de Türkiye ile üyelik müzakerelerine geçilmesi için yeşil ışık yakacaklarını ve kendisinin bu çerçevede olumlu oy kullanacağını da kaydediyor. İstikrar içindeki demokratik bir Türkiye’nin, bölgesel istikrar ve güvenlik için büyük önem taşıdğını belirten İngiltere Başbakanı, bu şartlar altındaki bir üyeliğin AB için de büyük bir kazanım olacağını savunuyor.

Birlik Partileri tarafından gündeme getirilen ”Türkiye karşıtı imza kampanyası” önerisi ve yine bu çerçevede gündeme gelen referandum tartışmaları da gazetelere geniş bir şekilde yansıyor. Berliner Zeitung’a konuşan Federal Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, referanduma soğuk baktığını, halen uygulanmakta olan temsilî demokrasinin en ideal sistem olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin AB üyeliği aleyhine bir imza kampanyası ya da bu konuda referanduma gidilmesine de karşı olduğunu ifade eden Fischer, tüm önemli kararların halkın oyuna sunulması durumunuda sistemin tıkanacağını savunuyor.

Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Başkan Vekili Christian Wulff ise Hannover’de çıkan Neue Presse adlı gazeteye verdiği demeçte, Hristiyan Birlik partilerinin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı başlatmak istediği imza kampanyasına karşı olduğunu açıklıyor. Ankara’ya tam üyelik yerine ”imtiyazlı ortaklık” statüsü verilmesi yönündeki görüşe ise katıldığını kaydeden Wulff, ancak bu işin sokaklara dökülmesinin doğru olmadığını belirtiyor.

Bu demeçleri aktardıktan sonra geçiyoruz, bugünkü gazetelerin yorum köşelerinde yeralan Türkiye ile ilgili değerlendirmelere. Münih’te yayımlanan Abendzeitung, Almanya Başbakanı Schröder’in Türkiye’ye verdiği açık desteğe ilişkin şu yorumu yapıyor:

"Schröder, Türkiye’ye destek verirken aldığı tüm risklerin bilincindeydi. Onun Ankara’ya her fırsatta verdiği olumlu karne, aynı zamanda 1999’dan bu yana sonuçlandırmak istediği tank sevkiyatı için önemli bir önkoşulun yerine getirilmesi niteliğinde. Nefret hatibi Metin Kaplan’ın Türkiye’ye iade edilmesi de bu mevcut tabloyla örtüşüyor. Ankara, ne denli Avrupai bir olgunluğa eriştiğini, ‘dehşet halifesi’ Kaplan’a karşı uygulayacağı hukuki muameleyle ispat etmek zorunda. Bu bakımdan Schröder’in tutumunun, yerinde olduğunu söylemek mümkün.”

Ana muhalefet konumundaki Hristiyan Birlik Partileri’nin ortaya attığı Türkiye karşıtı imza kampanyası önerisi, Avrupa basınında da yorum sütunlarına taşınıyor. Avusturya’nın başkenti Viyana’da yayımlanan Der Standart’ın konuya ilişkin yorumu şöyle:

”Kardeş Parti Hristiyan Sosyal Birlik’le kavgayı önleyemeyen Angela Merkel’in kendi başbakanlık şansını tehlikeye sokan bir diğer hatası da Türkiye aleyhine imza kampanyası fikrine destek vermesi oldu. Merkel böyle bir kampanya sonucu sadece kaybenlerin saflarında yeralabilir. Böylesi popülist bir eylemle siyasi hiçbir kazanım ele edilemeyeceği gibi, Almanya’nın dış politikasına zarar vermek ve Türk kökenli potansiyel seçmenleri kaçırmak gibi olumsuz sonuçlara da neden olunabilir.”

Sırada Fransız basınıda bir alıntı var. Orleans kentinde çıkan La Republique du Centre adlı gazete, Fransız Parlamentosu’ndaki Türkiye özel oturumunu ele aldığı yorumunda şu değerlendirmeyi yapıyor:

”Fransız Parlamentosu’ndaki Türkiye tartışmasının, hiç kimseyi memnun etmeyeceğini peşinen söylemek mümkün. Hükümet, kendi saflarından gelen yoğun baskılar sonucu konuyu parlamentoya taşımayı kabul etse de bu konuda bir oylama yapılması önerisini reddetti. Bu da demek oluyor ki, boşuna konuşulacak ve hiçbir karar alınmayacak. Daha ziyade, kamuoyunda Türkiye konusunda hâkim olan karmaşayı daha da artırma ihtimali var. Anlaşılan Türkiye konusu, Cumhurbaşkanı Chirac’ın daha epey bir süre başını ağrıtacak gibi.”

Başkent Berlin’de basılan Die Welt’in Metin Kaplan ile ilgili yorumu ise şöyle:

”Şimdi Türk hükümeti, hukuk devleti ilkelerine ne kadar bağlı oludğunu göstermek zorunda. Yargı sürecinin yeni ceza kanuna göre yapılacak olması ve DGM’lerin artık geçmişte kalması umut verici. Türkiye’nin, AB olgunluğuna erişip erişmediğine ilişkin test safhası başladı.”