1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

14.08.2009 - Alman basınından özetler

14 Ağustos 2009

Mali kriz döneminde Almanya'da dün açıklanan büyüme rakamları, bugünkü Alman basınında geniş yer tutuyor. Çifte vatandaşlık tartışması ve Neo-Nazi örgütlerle yürütülen mücadele, diğer konu başlıkları arasında yer alıyor.

https://p.dw.com/p/J9TR
Fotoğraf: dpa/PA

Märkische Zeitung, yine de coşkuya kapılmanın anlamı olmadığını vurguluyor:

“Kriz dönemlerinde olumlu bir sürpriz yaşandığında tabii ki sevinilebilir. Ancak son rakamlar, bir umut zerresinden daha fazla bir anlam taşıyor olamaz. Öncelikle, bunların geçici rakamlar olduğunu hatırlatmak gerek. Deneyimler, rakamların değişebileceğini gösteriyor. Ayrıca GSYİH'nın yeniden yükselmesi, ekonomideki gerilemenin sona erdiği anlamına gelmiyor. Konjonktür iyiye gitse de kitlesel işten çıkarmalar yaşanabilir. Özellikle de bu hafif yükseliş, hâlâ kısa mesai uygulamasıyla çalışan personeli tam kapasite çalıştırmaya yetmezse.”

Başkent Berlin'in Tagesspiegel gazetesi ise mali krizde siyasetin rolünü irdeliyor yorumunda.

“Siyasetin en budalaca illüzyonu, mali krizin, vatandaşın devlet ve siyasete karşı güvenini artırdığı düşüncesi. Mali kriz gerçekte ise sadece daha önceden var olan bir kuşkuyu doğrulamış oldu: Eğer ekonomiyi sadece iş dünyasına bırakırsanız, işler iyi gitmeyebilir. ‘Piyasaların serbestliği' sözü, uzun yıllardır Batılı demokrasilerin belirleyici siyasi yaklaşımıydı. Ya da siyasetin, küresel piyasaların baskısı üzerine gönüllü bir şekilde devletleştirilmesi de diyebiliriz. “

Sosyal Demokrat Partili Adalet Bakanı Brigitte Zypries, vatandaşlık yasasında reform yapılarak çifte vatandaşlığa olanak tanınması talebiyle dikkat çekti. Neue Osnabrücker Zeitung’un yorumu şöyle:

“Adalet Bakanı Zypries’in çifte vatandaşlığa destek vermesi, seçim kampanyalarında büyük yankı yaratacak bir konu değil. Sonuçta Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu döneminde bu yöndeki girişimler, acı bir şekilde fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Vatandaşlık yasasının yumuşatılmasına karşı çıkanların öne sürdüğü alışagelmiş tez, 'çifte vatandaşlıkların, sadâkat çatışmasına yol açacağı' yönünde. Kulağa hoş gelse de bu tezin doğruluğunu kanıtlamak imkânsız. Hatta resmî rakamlara bakıldığında, bu tezden kuşkulanmak gerek. Geçtiğimiz yıl Alman vatandaşlığına geçenlerin yüzde 50'sinin bir başka ülke pasaportunu elinde tutmasına izin verildi. Şimdi bu kişilerin hepsi sadâkat çatışması içinde mi? Muhtemelen değil. Bu, daha ziyade yürürlükteki kanunlardaki tutarsızlıkların sonucu. Önyargılardan kaynaklanan bu tutarsızlıklar uyumun önünde de engel teşkil ediyor.”

Almanya’da Nazi sloganlarının kullanılması yasak. Ancak dün Karlsruhe kentindeki Federal Yargıtay'ın, Almanca dışında başka dillere çevrilen slogan ve isimlerle ilgili takibat yapılamayacağına hükmetmesi tartışma yarattı. Tartışma konusu, uluslararası faaliyet gösteren aşırı sağcı "Blood and Honour –Kan ve Onur" adlı örgüt. Söz konusu örgütün, adı "Blut und Ehre" olan ve yine aynı anlama gelen Almanya kolu, Almanya’da yasaklı. Daha önce Gera kentindeki eyalet mahkemesi, örgütün İngilizce isminin yazılı olduğu 100 tişört bulunduran bir kişiye para cezası vermişti. Federal Yargıtay'ın kararı ile bu ceza geçerliliğini yitirmiş oldu. Mahkeme, yabancı dile çevrildiğinde, anlam farklılaşması yaşanabileceğini, kararına gerekçe olarak gösterdi. Frankfurter Rundschau’nun mahkeme kararıyla ilgili yorumu şöyle:

“Blut und Ehre - yani Kan ve Onur'un, İngilizce, Tacikçe ya da Farsça’ya çevrildiğinde, mazisi şanlı geleneksel dernekler ya da yüksek askerî bir nişana gönderme yapıyor olması düşünülebilir. Bu tür derneklerin üyelerini Nazi sempatizanlığıyla suçlamak gibi, ya da yargılayarak cezalandırmaya kalkmak gibi bir niyetimiz yok. Ancak Gera kentindeki davada sözkonusu olan bu tür üyeler ya da başka dile çevrildiğinde anlamı değişebilecek kelimeler değil, aşırı sağcı içeriği açıkça belli olan bir isimdi. Blood and Honour, Almanya’da haklı olarak dokuz yıldır yasaklı, aşırı sağcı bir örgüt. Nazi grubun silahlı kolu Combat -yani Muhabere 18 ise bu aşırı sağcı içeriği daha da güçlendiriyor. Buna izin verilebilir mi?”

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu


Editör: Murat Çelikkafa