1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.11.2003 - Alman basınından özetler

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu12 Kasım 2003
https://p.dw.com/p/Abwg

Alman basınında bugün yer alan yorumlarda, devlet okullarında Müslüman bayan öğretmenlerin derslerde başörtüsü takıp takamayacakları konusundaki tartışmalar ön plana çıkıyor. Alman Anayasa Mahkemesi bu konuda topu eyaletlere atmış, gerekli yasal düzenlemelerin eyalet parlamentolarında yapılması gerektiğini bildirmişti. İlk harekete geçen Baden Württemberg ve Bavyera eyaletleri oldu ve başörtüsüne yasak getiren yasa tasarısı onaylandı. Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinde konuyla ilgili çıkan yorum şöyle:

‘’Baden Württemberg eyaleti Kültür Bakanı Schavan, başörtülü öğretmenlerin okul kariyerinin önünü tıkamak için hemen harekete geçti, aksi takdirde bunlardan birini memur olarak işe almak zorunda kalacaktı. Bakan, böylelikle topu yeniden Anayasa Mahkemesi yargıçlarına attı. Yasanın burada onaylanması durumunda, bunu diğer eyaletler takip edecek. Tüm eyalet kültür bakanlarının ortak bir çizgide uzlaşmaları iyi olurdu. Şu anki durumda bir okulda başörtüsü takılabilirken birkaç kilometre uzaktaki okulda niçin takılamadığını anlamak zor olacak. Anlaşılması güç olan tek nokta bu değil. Schavan, haç, papaz kisvesi ve Yahudi sembolleri ile başörtüsü arasında ayrım yapıyor gerçi. Başörtüsünü özgür olmamanın ve Batı ile arasına sınır çekmenin sembolü olarak ayırıyor. Ancak Müslüman çevrelerden gelen tepki, mesajın yerini bulmadığını kanıtlıyor. Kaldı ki İslami görüş açısından bakıldığında devlet ile din birbirinden ayırılamaz. Küçük kumaş parçası daha çok tartışılacak görünüyor.’’

Münchner Zeitung gazetesinin yorumunda da şu satırlar yer alıyor:

‘’Müslüman bayanların başındaki kumaş aynı zamanda kültürel izolasyon ve baskının sembolü karakterini taşıdığından başörtüsü bir inanç savaşı haline geldi. Müslüman bayan öğretmenlere derslerde başörtüsü takmaları yasaklanırsa-ki yedi eyalet bunu planlıyor- Alman halkının büyük bölümü bunu memnuniyetle karşılayacaktır. Müslümanlar arasında da tartışmalı bir anlam taşıyan başörtüsünün okullarda yeri yoktur. Aksi takdirde, bir yandan tek bir kişinin hassasiyeti nedeniyle tartışmasız Hristiyanlık sembolü haçın duvardan indirilmek zorunda kalınması, diğer yandan bir kişi istedi diye tartışmalı Müslümanlık sembolü başörtüsünün takılabilmesi tuhaf bir gelişme olacaktır. Bu din özgürlüğünün saptırılmasıdır.’’

Hamburg’da yayınlanan Financial Times Deutschland gazetesi ise AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana’nın İran ile ilgili nükleer anlaşmazlığın çözümünde AB’nin oynadığı rol ile ilgili açıklamalarını yorumluyor:

‘’Javier Solana haklı: İran’ın nükleer anlaşmazlıkta geri adım atması Avrupa dış politikasının bir başarısıdır. Ekim ayında Tahran’a giden Almanya, Fransa ve İngiltere Dışişleri Bakanları, molla rejimini geri adım atmaması durumunda çok önemli bir ticaret ve işbirliği anlaşmasını imzalamamakla tehdit ettiler. Ancak Solana, ABD’den gelen baskı ve tehditler olmasaydı İran’ın geri adım atmayacağı gerçeğini görmezden gelmemeli. İran, Amerikalılar önünde boyun bükmektense ticaret ortağı ılımlı Avrupalılar karşısında taviz vermeyi tercih etti.’’

Braunschweiger Zeitung gazetesi ise Afganistan’daki gelişmeleri değerlendiriyor:

‘’Afganistan’da da işgal güçlerine direniş yoğunlaşıyor. Radikallik konusunda Taliban’dan farkı olmayan Gülbeddin Hikmetyar gibi isimler ülkede Batı karşıtı havayı körüklüyor. Hikmetyar’ın, ISAF’ın görev alanının genişletilmesine karşı tehditleri sadece siyasi ajitasyondan ibaret değil. Bu tür İslamcıların akılları günümüzün çok uzağındaki zaman dilimlerinde. Buna karşı ISAF’ın görevinin birkaç ayla sınırlı olarak uzatılması, ülkede barışın sağlanması hedefine ulaşmak için aceleci bir deneme olarak kalıyor.’’

Yahudi karşıtı ifadeleriyle Almanya’da skandal yaratan ve partisinden ihraç edilen Hristiyan Demokrat politikacı Martin Hohmann ile ilgili yorumlar da Alman basınında yer almaya devam ediyor. Süddeutsche Zeitung gazetesinde şu satırları okuyoruz:

"Parti Genel Başkanı Angela Merkel, baskı altında aceleyle hareket etti. Hohmann’ın partiden ihracı ne planlanmıştı, ne de kararlaştırılmıştı. Daha geçtiğimiz hafta Hohmann’ın bu tür ifadeleri tekrarlamaması koşuluyla partide kalabileceği söyleniyordu. Hohmann’ın partiden ihracı bir hafta önce düşünülmüyordu da niye şimdi ihraç ediliyor? Hristiyan Demokrat Parti bunu açıklamalıydı ama parti yönetimi bunu başaramadı. Merkel’in yönetim çevresi yuvarlak açıklamalarla kekeliyor, daha da kötü duruma düşüyor. Çünkü gerçeği söylemeye cesaretleri yok. Hohmann’ın partiden ihracı partinin kendi içinden gelen derin düşüncelerle değil, dışarıdan gelen baskılarla gerçekleşti."