1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.05.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay12 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/Abqd

Alman ve diğer Avrupa basınında Irak dışında en çok yer verilen konular, AB ülkelerindeki Avrupa Anayasası’nı onaylama süreci, Almanya ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin başlatılmasının 40. yıldönümü ve AB’nin stratejik ortaklık aradığı Rusya’nın demokrasi karnesi. Ayrıca Süddeutsche Zeitung gazetesinin yorum sayfasında, adil yargılanmadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran Abdullah Öcalan’ın portresine de yer veriyor.

Münih’te yayımlanan Abendzeitung gazetesi Irak’taki gelişmeleri şöyle yorumluyor:

“Oysa Ocak sonundaki seçimler umut vesilesi olmuş, terör tehdidi Iraklı seçmeni sandığa gitmekten alıkoyamamıştı. Ama diriliş heyecanından artık eser kalmadı. Uzlaşma arayışının bir türlü sonuç vermemesi yüzünden hükümetin kurulması üç ay aldı. Hayal kırıklığı yayılırken, teröristler otorite boşluğundan yararlanmaya çalıştılar. Devlet düzeninin son kırıntıları da erozyona uğradı. Irak polisi can derdinde. Kısa vadede Irak’ın düze çıkması beklenmemeli.“

Maerkische Oder Zeitung gazetesi de aynı konudaki yorumunda teröristlerin kaos yaratmak istediklerini ancak Irak’ın geleceği için ortak planları olmadığından, Vietkong’un Vietnam’da elde ettiği başarıya ulaşamayacaklarını yazıyor. Yorumda, ABD’nin daha uzun yıllar Irak’a milyarlarca dolar akıtacağına ve bu ülkeye geri dönmemek üzere çok sayıda asker sevkedeceğine de yer veriliyor. Danimarka’nın İyllands Posten gazetesi baş yorumunda, Avrupa’yla bütünleşmeye çalışan Rusya’nın demokrasi açıklarına değiniyor:

“Putin’in Rusyası, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki demokrasi hareketini bastırmak için geçmişin demir yumruk politikasına dönmeye özeniyor. ABD’yi endişelendiren bu gelişmeden AB’nin de tedirgin olması gerekir. ABD’nin Rusya’yı uzlaşmaya yanaşmayan politikasıyla yola getirebileceği kuşkuludur. Umalım, AB işbirliği politikasıyla Rus demokrasisinin güçlenmesine yardımcı olsun.“

Alman Parlamentosu’nda üçte ikilik oy çoğunluğuyla onaylanması gereken Avrupa Anayasası ile ilgili olarak Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi özetle şu yoruma yer veriyor:

“Alman Parlamentosu’nun Avrupa Anayasası anlaşmasını ezici çoğunlukla kabul edeceğinden hiçbir zaman şüphemiz olmadı. Bunun nedeni, Avrupa birleşme sürecinin Almanya’nın devlet itibarı anlayışına uygun olması. İlk adımlar, şimdi muhalefette olan Hristiyan Birlik partilerinden gelmiş ve 1950’lerde Avrupa fikrine karşı çıkan Sosyal Demokratlar da sonradan bu kervana katılmışlardı. Anayasa, genişleme sürecinin olumsuz etkilerini giderme amacını taşıyor. Şimdilik 25 üyeden oluşan AB, mevcut statüsüyle yönetilemezdi.“

Süddeutsche Zeitung gazetesi, Avusturyalı seçmenin son genişleme süreciyle Avrupa fikrinden soğumasına rağmen Avusturya Parlamentosu’nun Avrupa Anayasası’nı hemen hemen oybirliğiyle onaylamasının takdire şayan olduğunu yazarken Stuttgarter Zeitung gazetesi şu yorumda bulunuyor:

“Henüz dört dörtlük olmayan Anayasa’yı engellemeye çalışmak, Avrupa’nın birleşmesini istemeyenlerin ekmeğine yağ sürmek olurdu. Bu Anayasa ile yaşamak zorundayız. Kötü bir Anayasa aynı zamanda, Avrupa’nın ciddiye alınması için bir şans da olabilir. Önemli olan Avrupa’nın inşasına katılmak ve bunu başkalarına bırakmamaktır. Almanlar da böylece yakınlık duydukları ve demokrasiyi günlük hayata taşıyan bir Avrupa yaratılmasında rol oynayabilirler.“

Batı Alman demir-çelik branşındaki toplu sözleşme anlaşmazlığının tatlıya bağlanması bugünkü Alman gazetelerinin ekonomi sayfalarında en çok yer verdikleri konu. Bonn’da yayımlanan General Anzeiger gazetesinde şu satırları okuyoruz:

“Çelik fabrikalarının tam kapasiteyle çalıştığı bir dönemde üretimin grev yüzünden aksamayacak olması sevindiricidir. Ancak dünya çelik piyasasındaki büyüme geride kaldığında ne olacaktır. Sürüm azalacak, ortalamanın üzerindeki ücret zammı kalacaktır. Şirketler geçmişte piyasadaki daralmaya işçi çıkararak tepki göstermişlerdi. Bu branşta ılımlı ücret zammına ilave olar bir kereye mahsus götürü ödeme yapılması daha doğru olurdu.“

Koalisyon hükümetinin nükleer enerjiye son verme politikası doğrultusunda Obrigheim’daki nükleer santralın devreden çıkarılmasını, artan petrol ve doğal gaz fiyatları açısından değerlendiren Rostok’un Ostsee Zeitung gazetesindeki satırlar şöyle:

“Son etüdler santralların yeilenmemesinin enerji darboğazına yol açacağını gösteriyor. Bu bakımdan Almanya nükleer enerji politikasını gözden geçirmelidir. Ham petrol ve doğal gaz artık ucuzlamayacak. Kuzey Denizi’ndeki petrol rezervi tükenmeye yüz tuttu. Rüzgar enerjisinin kapasitesi sınırlı. Berlin yönetimi bildiğini okumakta ısrar etmemeli.“