1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

12 Mart 2012

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı konuları Suriye’deki son gelişmeler ve İran'ın nükleer programı nedeniyle yaşanan gerginlik.

https://p.dw.com/p/14JBu

Suriye’deki şiddetin son bulması için sürdürülen diplomatik çabalar bugünkü Alman gazetelerinde geniş yer buluyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung BM Suriye özel temsilcisi Kofi Annan’ın Suriye temaslarını şöyle yorumluyor:

“Suriye'yi ziyaret eden temsilciler ülkeye özellikle insanî yardım yapabilmek için izin talep ettikleri sürece, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın da çok korkmasına gerek yok. Suriye konusundaki münakaşada, tuzağa düşmüş durumda olanlar, Esad ya da onu koruyan Rusya değil, Arap Birliği ve Batılı ülkeler. En önemli hedefleri gerçekten de bir doğal felaketin ardından olduğu gibi mümkün olduğunca çabuk bir biçimde insan hayatı kurtarmaksa, o zaman süratlice Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la uzlaşmak zorundalar. Ancak Suriye halkını uzun vadede bu zorbadan korumak istiyor ve Şii Suriye-İran eksenini zayıflatmak için bir rejim değişikliğinde ısrar ediyorlarsa, işte o zaman akan kanı durdurmak çok daha zor olabilir.”

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung ise aynı konuyla ilgili yorumunda Suriye ile ilgili kaygılarını dile getiriyor:

“Suriye öngörülemeyen bir zamanda bölgedeki güçlerin savaş olanı olma tehdidiyle karşı karşıya. Her şey böyle gelişmek ve bu aşamaya gelmek zorunda değildi. Uluslararası devletler topluluğunun çok daha önce vereceği somut bir mesaj, Esad’ı muhtemelen etkileyecekti. Esad bu konuda sergilenen tereddütü ve Rusya’nın Suriye’ye verdiği desteği, insanları öldürmek için kendisine verilen bir izin olarak kullandı. İşte bu nedenle Rusya’nın eski ve aynı zamanda yeni Devlet Başkanı Vladimir Putin bu konuda özel bir sorumluluk taşıyor. Müzakere yoluyla şiddetin ve nihayetinde rejimin sona ermesi için Şam yönetimine baskı yapmak zorunda. Şayet Putin’in aklına bunu yapmak gelmezse, işte o zaman Rusya’nın Arap Dünyası’nda zedelenen saygınlığı da kısa süre içinde tamir edilemez.”

Bielefeld’de yayımlanan Neue Westfälische'nin aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Hiç kimse Suriye'ye askerî saldırı düzenlenmesi yükünün altına giremez ve zaten bunu yapmayı da istemiyor. Suriye'de düzenli-tertipli bir rejim değişikliği çıkarına olacak Arap Birliği bile. Annan’ın Suriye misyonu devam etmek zorunda. Bu kurnaz diplomat, Suriye’deki pek de başarılı olmayan görüşmelerden sonra müzakereler yürüttüğü çevreyi genişletmek zorunda. Moskova, Pekin ve Tahran, Annan’ın Suriye konusundaki arabuluculuk görüşmelerinde uğrayacağı duraklar olmalı. Suriye rejimine destek verenlerin azaltılmasına çalışmalı. Ayrıca komşu ülkeler Ürdün, Lübnan ve Irak’ın da, Suriye’de devam edecek bir iç savaşın yol açacağı sonuçların, bu ülkelerde zaten dengesiz ve istikrarsız olan duruma daha da zarar vereceğini idrak etmeleri gerek.”

Alman gazetelerinin yer verdiği bir başka konu ise İran’ın nükleer programı nedeniyle yaşanan gerginlik. Die Welt gazetesinin yorumu şöyle:

“Washington çark etmemesi halinde, Tahran yönetiminin nükleer silahlanmasını, zamanı kendisi belirleyerek (4 Kasım’daki Başkanlık seçimlerinden sonra) ve İsrail’i de tıpkı 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda olduğu gibi dışarıda bırakarak, askerî saldırılarla durdurmak istiyor. İran’a son uyarı yapılıyor, Avrupalılara da durumun ciddiyeti gösteriliyor. Çünkü İran’ın nükleer silahlanmasına müsamaha gösterilmesi ya da engellenme sözkonusu değilse, geriye sadece korunma amaçlı caydırıcı bir saldırı düzenlenmesi ya da İranlılar’ın şu çıkış noktasına dönmesi seçeneği kalıyor: Nükleer enerjinin barışcıl amaçlar için kullanılması ve BM’ye bağlı olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetiminde olması. Üçüncü bir seçenek yok.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Aydın Üstünel