1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.02.2007 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey12 Şubat 2007

Alman basın özetlerinin bugünkü konuları şöyle sıranıyor: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’ye yönelik sert çıkışı ve Fransa ile ABD’deki seçimler.

https://p.dw.com/p/AbjO

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Münih’te yapılan 43. Güvenlik Konferansı’nda Amerika Birleşik Devletleri’ni sertçe eleştirdi. Financial Times Deutschland, Putin’in tek yanlı hareket eden Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik bu çıkışının, kamuoyunun onayını alacağını sanmış olabileceğini yazıyor: “Ama işin kötüsü, kendi imajını nasıl zedelediğini farketmedi” diyor gazete. “Petrol ve doğal gazı baskı aracı olarak kullanan ve silahlanmayla tehdit edenler, ne yapacağı belli olmayan bir güç olarak korku salar. Ama ona saygı duyulmaz ve ortak olarak aranmaz.”

NATO-Rusya Konseyi’nin derhal toplanmasını talep eden Frankfurter Rundschau gazetesiyse Putin’in sadece bir noktada haklılık payı olduğunu ileri sürüyor: “Bush’un Amerika’sı kendi anti-terör misyonunu ölçüsüzce abartırken, başkalarına saygı göstermeyi unuttu. Fakat uzun süreden beri dünyada ilerleme ya hep birlikte sağlanıyor ya da hiç.”

Neues Deutschland gazetesi, soğuk savaş endişelerini gereksiz buluyor: “Bush’un Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhaliflerinin söyleyip de, bu sözde dosttan korkan müttefiklerin diplomatik şekilde söylemediğini Rusya Devlet Başkanı sadece açıkça dile getirdi. Fakat eğer Rusya Devlet Başkanı tehdit ettiği gibi sıcak bir silahlanma yarışına girerse, o zaman onun da tarihten Beyaz Saray’daki şahinler kadar az şey öğrendiği ortaya çıkar.“

Liberal eğilimli ekonomi gazetesi Handelsblatt, Fransa’da Devlet Başkanlığı’na aday olan Sosyalist Parti adayı Segolene Royal’in açıklanan programından duyduğu hayal kırıklığını saklamıyor ve „Royal, sosyal devleti sadece daha da yaymak değil, onu hemen Avrupa’ya ve bütün dünyaya ihraç da etmek istiyor“ diyor.

Tagesspiegel ise kampanyada kırdığı potlara ve programındaki anlaşılmayan noktalara rağmen, halka yakınlığı sayesinde, Royal’in Sarkozy karşısında şansının tükenmediğini belirtiyor ve Sarkozy’nin bundan ders almaya başladığını açıklıyor: “O da artık Fransızların tek gerçek sözcüsü olma iddiasında. Ama İçişleri Bakanı olmasının ona getirdiği bir avantaj yok. Çünkü Fransızlar Paris’teki seçkinlere giderek daha kuşkuyla bakıyor. Başkanlık yarışında sonuç belli olana kadar şu kural geçerli: Kendini basit gösteren, ama basit olmayan aday kazanacak.”

Muhafazakar Frankfurter Allgemeine ise “Sayın Royal, danışmanlarının bile görüşüne itibar etmiyor“ diyor: “Onun Fransız demokrasisini halk iktidarı şeklinde yeniden tarif etmesine izin verip vermeyeceklerine seçmenler on hafta sonra sandıkta karar verecek.”

Tageszeitung gazetesi bugün Barak Obama’nın resmen Beyaz Saray’a talip olmasını yorumluyor ve hem Obama, hem de Hillary Clinton’ın eksik yanlarını sayıyor. Gazete şöyle diyor: “İlerde renksiz John Edwards son gülen kişi olabilir. Dengeli ve akıllı eski senatör, Montana ya da Teksas’taki sıradan insan John ve Jane’in kalbini medyanın rock starları Clinton ve Obama’ya göre, daha fazla fethediyor.”