1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1201 Presseschau II

Meltem Karagöz12 Ocak 2009

Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz kriziyle İsrail’in Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü askeri operasyon ve Alman hükümetinin mali krizi aşma çabalarına ilişkin yorumlar bugünkü Avrupa basınında geniş yer tutuyor.

https://p.dw.com/p/GWSL

İspanya’nın El Periodico de Catalunya gazetesi, Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz kriziyle ilgili şu yorumu aktırıyor:

“Rusya Başbakanı Vladimir Putin, savaşı kazandı. Doğalgazı, AB’yi isteği dışında Ukrayna ile yaşadığı anlaşmazlığa dâhil etmek için kullandı. Ukrayna’da doğalgaz denetçilerinin olması, Kiev yönetimini aşağılamak anlamına geliyor. Ukrayna’daki mevcut siyasi kaos yüzünden buradaki politikacılar da krizden nispeten sorumludur. Ancak krizin asıl sorumlusu tehditkâr tavırlarıyla Rusya yönetimidir. Rus iktidarı bir kez daha Avrupalıların enerji politikasındaki açığını ortaya çıkarmış oldu. AB, kendisini tamamen Rus doğalgazına bağımlı kılmakla yanlış hesap yaptı. Rusya, Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği gibi bir süper güç değil. Ancak 90’lı yıllardaki dejenere olmuş bir oyuncak olmadığı da kesin.”

Avusturya’da yayımlanan liberal Der Standard gazetesi aynı konuyla ilgili yorumunda AB’den etkin bir enerji politikası yürütmesini istiyor:

“Fransa, İspanya ve İngiltere Rus doğalgazına neredeyse hiç bağımlı değilken, Slovakya’da sinirler alt üst olmuş durumda. Slovakya yönetimi AB’de daha önce benzeri görülmemiş bir uygulamayla, AB Üyelik sözleşmesini ihlal ederek Çernobil inşaat serisi içinde yer alan köhne Bohunice nükleer santralini devreye soktu. Küresel mali kriz kadar tehlikeli olan Rusya’dan enerji bağımlılığı azalmadığı sürece bu durum değişmeyecektir. Şayet bankaları kurtarmak için yüzlerce milyar euro yatırım yapılabiliyorsa, benzer büyüklükteki yatımlar enerji alanına da yapılabilmeli.”

Paris’te yayımlanan Liberation gazetesinin baş yorum konusuysa İsrail’in Gazze Şeridi’nde dam ettirdiği askeri operasyon:

“İsrail ordusu bu savaşı kazanabilir ve yenilmezlik unvanını yeniden ele geçirebilir. Zira operasyonun stratejik hedeflerinden biri de bu. Bu sayede yara almış Hamas bir daha siyasi ve askeri faaliyetlerde bulunacak durumda olmayan bir örgüt olabilir. Peki ya sonra? Her verilen kayıp ve yaralı, milisler için yeni kaynak, yeni yandaşlar anlamına geliyor. 60 yıldan beri süre gelen bu savaşı sona erdirmek için İsrail’in görüşebileceği bir tarafa ihtiyacı var. Hamas’ın yok edilmesi ya da geleceği olmayan bir zafer, ancak kanla yazılmış bir gelecek olur."

İtalya’da yayımlanan Corriere della Sera gazetesiyse Ortadoğu krizinde yeni çözüm yolu arayışlarına girilmesi gerektiği görüşünde:

“Filistin’de Hamas’ın ya da Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesi siyasi çerçeveyi radikal bir biçimde değiştirdi. Bir de buna, tüm bu gruplanmaların benzer anlayış ve kimliğe sahip dünyanın dört bir ucuna dağılmış kocaman bir radikal İslamcı galaksinin parçası olduğu gerçeği ekleniyor. Yani aynı kimliği paylaşıyor ve ılımlı Müslümanlar, materyalist Batı dünyası, Yahudiler ve inançsızlar diye sıraladıkları grupları düşman olarak görüyorlar. Bu gerçekler ışığında Oslo barışı gibi bir barış sağlanması düşünülemez. Çünkü gerçek bir anlaşmada aktörlerin sadece siyasi hedefleri olmalıdır.”

Alman hükümeti mali krizi aşma çabaları çerçevesinde hazırlıklarını sürdürdüğü ikinci ekonomiyi teşvik paketinin detaylarını görüşmek üzere bugün toplanıyor. Polonya’da yayımlanan Rzeczpospolita gazetesi yorumunda Almanya Başabaknı Angela Merkel’in kriz yönetmini eleştiriyor:

“Angela Merkel başını kuma gömüyor. Beyanları renksiz ve sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlıyor. Merkel, uluslararası mali piyasaların kontrolünün gerektiğini, Alman ekonomisinin devlet kasasından akacak milyarlarla düzlüğe çıkacağını söylüyor. Diğer bir iddiası da Almanya’daki sosyal piyasa ekonomisinin Avrupa’nın geri kalanına örnek niteliği taşıması gerektiği yönünde. Bu tutum Almanya’yı önümüzdeki yıllarda yönetme amacında olan bir politikacı için yetersiz kalıyor.”