1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11.01.2010 - Alman basınından özetler

11 Ocak 2010

Gazetelerde, Başbakan Angela Merkel’ın liderlik anlayışı ve yönetim tarzına eleştirilerle saldırıya uğrayan Togo futbol milli takımının Angola’daki Afrika Uluslar Kupası’ndan çekilmesiyle ilgili yorumlar ağırlıkta.

https://p.dw.com/p/LQGa
Fotoğraf: dpa

Almanya Başbakanı Angela Merkel’e partisinden gelen baskı giderek artıyor. Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi’nden bazı politikacılar hafta sonunda yaptıkları açıklamalarda Merkel’in liderliğini eleştirerek, ikna edici bir strateji izlememekle suçladılar. Partinin, Hessen, Saksonya, Thüringen ve Brandenburg Eyalet Parlamentoları Grup Başkanvekilleri yaptıkları açıklamada, Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi'nin Eylül ayındaki seçimleri Merkel başarılı bir lider olduğu için değil, tamamen şanslı olduğu için kazandığını ileri sürdüler. Ekonomi gazetesi Financial Times Deutschland, Merkel’in eleştirilere vereceği tepkiyi yorum sütunlarına taşıyor:

„Angela Merkel aldığı bu eleştirilerin ardından büyük olasılıkla yapabildiği en iyi şeyi yapacak: Değişmeden öylece oturup bekleyecek. Şimdiye kadar hep böyle yaptı. Kendisini ‚Bütün Almanlar’ın Başbakanı’ diye nitelendiren Merkel ülkeyi yönetmiyor, sadece başkanlık ediyor. Uzaktan durup, başkalarının kendisini nasıl paramparça ettiğini seyrediyor.“

Bulvar gazetesi Bild ise Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi içinde Merkel’ın yönetim tarzıyla ilgili tartışmaları, şu günlerde Almanya ve Avrupa’da hayatı felç eden kötü hava dalgası Daisy'e benzetiyor.

„Daisy ile Hrıstiyan Demokrat Birlik arasındaki fark ne? Daisy ülkeyi felç ediyor, Hrıstiyan Demokrat Birlik ise kendisini. Kardeş Hrıstiyan Sosyal Birlik (CSU) şoke olmuş,olup bitenleri izliyor. (…) Angela Merkel partisindeki politikacılar tarafından ağır eleştirilere maruz bırakılıyor. Bundan daha da kötüsü, Hrıstiyan Birlik Parti'nin etkili eyalet Başbakanlardan hiçbiri, ne Rüttgers, ne Wulff ne de Koch ona destek çıkıyor. Partililer haklı olarak, kendilerine başkanlık eden kişiden onları yönetmesini istiyor. Eğer Merkel bunu yapmazsa, o zaman parti içinde başka biri yönetimi eline alacaktır.“

Aynı konuyla ilgili olarak Mannheimer Morgan gazetesinde şu satırlar göze çarpıyor:

„Hem halk, hem de onu temsil eden politikacılar liderlik bekler. Burada ön plana çıkan soru, Başbakanın bunu yapıp yapamayacağı? Bu konuda bir fikri var mı? Peki bunu kamuoyuna açıklayabilir mi? Angela Merkel’in masaya yumruğunu vurup, ‚yeter artık’ diye bağıracağını tahayyül etmek bile aşırı bir beklenti gibi görünüyor.“

Bugünkü Alman gazetelerinin yer verdiği bir başka önemli konu ise Angola’daki Afrika Uluslar Kupası’na katılmak üzere karayoluyla Angola'ya giden Togo Milli Takımı’nın gerillaların saldırısına uğraması. Üç kişinin öldüğü saldırıyla ilgili olarak Dresdner Neuste Nachrichten’in yorumu şöyle:

„Cabinda’da ölümlere neden olan kurşunlar sadece Togolu millileri taşıyan otobüsü değil, Afrika Kıtası'nın kalbini hedef aldı. Şimdiye kadar herkesin sevinçle beklediği, yılın en önemli spor etkinliği, Güney Afrika’nın ev sahipliği yapacağı Dünya Futbol Şampiyonası, kolay kolay etkisini yitirmeyecek bu saldırı ile ile birden bire gölgelendi. Şimdi Güney Afrika’ya gidecek en iyi futbol takımları, kalacakları yerleri güvenlik açısından incelemeye alacaktır. Bu, dünyaya Afrika Kıtası’nın güçlü ve kaliteli yüzünü gösterecek, sportif ve barışcıl bir turnuva için düşünülebilecek en kötü koşul.“

Ulm’de yayımlanan Südwest Presse’nin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

„Angola’daki Afrika Uluslar Kupası, Dünya Futbol Şampiyonası’na altı ay kala, Afrika’nın sadece kriz, savaş ve felaketler kıtası olmadığını göstermeliydi. Ancak şimdi turnuva bir futbol şenliği yerine kâbusa döndü, özellikle de 2010 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika için. Güney Afrika’daki siyasiler ve spor otoriteleri, Dünya Kupası’nın fiyaskoya dönüşmesi, futbolseverler ya da futbolcuların şiddet olaylarına kurban gitmeleri halinde bunun bütün Kıta’nın imajını olumsuz etkileyeceğini çok iyi biliyor. Bu nedenle Dünya Kupası’nın sorunsuz biçimde geçmesi için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar; Polis sayısını artırdılar ve polis daha iyi donatıldı, uluslararası alanda onaylanan bir güvenlik planı oluşturdular ve milyonlarca dolar tutarında bir reklam kampanyası yürüttüler. Ancak bütün bunlara rağmen bugünden yarına Afrika, Avrupa ya da dünyanın herhangi bir yerinde herşeyin yolunda gideceğinin garantisi yok.“

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay