1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

11 Eylül saldırısının dördüncü yıldönümü

Peter Philipp10 Eylül 2005

11 Eylül 2001’deki terör saldırılarının yıldönümü bu kez biraz Katrina kasırgasının yol açtığı felaketin gölgesinde kaldı. Bundan dört yıl önce Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulleleri ile Amerikan Savunma Bakanlığı’nı hedef alan inttihar saldırılarında en az üç bin kişi ölmüştü. Başkan George W. Bush bu emsalsiz meydan okumaya uluslararası terör ile global mücadele başlatarak karşılık vermiş, Afganistan ve Irak savaşları yaşanmıştı. DW’den Peter Philipp, 11 Eylül’den dört yıl sonra terör ile mücadelenin ara bilançosunu şöyle çıkarıyor:

https://p.dw.com/p/AZts

‘Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı’, 11 Eylül’ün ardından en çok sarfedilen cümleydi. Bu saptamada gerçek payı yok değil. Gerçekten dünyamızda çok şey değişti. Bütün dünyanın televizyon ekranlarında tanık olduğu New York’un merkezindeki korkunç katliam ABD’ni, dünyanın başka birçok yerinde cereyan etmiş olup ta Amerikalılar’ın o tarihe kadar kendi ülkelerinde yaşamadıkları dehşetle yüz yüze getirdi.

Terörizm 11 Eylül 2001’de icat olunmadı. Sapık ve fanatik siyasi fikirlerin aracı olarak kullanılan terör daha önce de masumların canını almıştı. Ama o tarihe kadar hiç bir devlet terör ile mücadeleyi öncelikli milli politika haline getirmemiş, kimse terör ile mücadeleden global savaş şeklinde söz etmemişti. Sanki teröristler klasik yöntemlerle saf dışı edilibilirmiş gibi.

Gözü dönmüş militanlar tank, top ve roketle pes ettirilemez. Klasik savaş yöntemleri El Kaide’nin daha etkili bir örgüt haline gelmesini önlemiş olsa bile, teröristler kaçmış, yeraltına inmiş ama dize getirilememiştir.

ABD, kazanamayacağı bir savaş başlattı. Çünkü bu savaşa masumlar da kurban gidiyor. Aynı zamanda kaba süper güç imajının da kuvvetlenmesine yol açarak düşmanlarının eline koz vermiş oluyor. ABD, kültürler savaşı senaryosunun mucitlerine hak verenlerin artmasına yardımcı oluyor.

Ama bütün suçu ABD’ye yüklemek doğru olmaz. Avrupa da kendini emniyette hissetme gafletine düşmemeli. İngiltere ve İspanya bunun faturasını çok ağır ödediler ve terör, ABD’nin anti terör macerasına katılmamış olsalar da başka Avrupa ülkelerinde de her an can alabilir. Çünkü mutlakiyetçi rejimlerin demokratikleştirilmesi için verilen siyasi mücadeleyi destekliyor ve bu nedenle de demokrasi düşmanlarını karşısına alıyor. Filistin, Irak, Lübnan ve son olarak ta Mısır’da atılan ilk demokratikleşme adımları sevindirici olsa da sonuç getirmekten çok uzak ve güdük kalmıştır. Çünkü şark usülü demokrasi çoğu zaman iktidar sahiplerinin işine yaramaktadır.

Dünya Ticaret Merkezi’nin binlerce insana mezar olduğu saldırıların ardından geçen dört yıl içinde dünyamız çok değişti. Ama bu değişme özlediğimiz yönde olmadı. Daha iyi bir dünya yaratılamadı. Aksine dünyamız daha da karıştı, daha da çelişkili ve tabii çok daha tehlikeli hale geldi.