1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

10.06.2006 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay10 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/AbqJ

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in erken seçim yolunu açmak için nasıl bir prosedür izleneceğine dair dünkü açıklamaları Alman gazetelerinde en çok ele alınan konuların başında geliyor. Die Welt gazetesinde şu yorumu okuyoruz:

“Başbakan başlattığı oyunu sonuna kadar götürmek ve tek başına oynamak istiyor. Cumhurbaşkanı’nı erken seçim hesaplarına alet etmeye kalkışan Schröder’di. Ama Başbakan, şimdi Cumhurbaşkanı’nı taraflılıkla suçlayan partili arkadaşlarını azarlıyor. Sosyal Demokrat Parti bünyesindeki yön tartışması muhalefet sıralarına düşüldüğünde daha da kızışacaktır. Ama Gerhard Schröder o kadar uzun vadeli düşünmeyip siyasi kaderini Cumhurbaşkanı’nın takdirine emanet ediyor.“

Westdeutsche Zeitung gazetesi, “Başarısızlık sanki Sosyal Demokrat başbakanların kaderi“ dediği yorumunda Willy Brandt ve Helmut Schmidt’in makamlarından nasıl ayrıldıklarını hatırlatıyor ve Schröder’in de istikrarsızlığının ve partisi ile seçmene kendini anlama ve izleme fırsatı vermemesinin kurbanı olduğunu yazıyor. Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesinin yorumu ise şöyle:

„Başbakan Schröder kısa açıklamasında gerçek niyetini anlattı. Meclisteki güven oylamasını herhangi bir yasa taslağıyla irtibatlandırmayacak. Güven oyları azınlıkta kalır ve Cumhurbaşkanı da meclisi fesheder ise Schröder, partisinin başında seçim kampanyasını başlatacak. Seçmene başkasının değil, kendi programını beğendirmeye çalışacak. Yani Sosyal Demokrat Parti’ye eyalet seçimlerini kaybettiren reform programıyla seçmenden oy isteyecek. Dürüstçe de olsa seçtiği yol, reform acendasıyla küstürdüğü partisinin sol kanadıyla uzlaşmasına uygun değildir.“

11 Eylül terör saldırılarına yardımcı olduğu iddiasıyla Almanya’da yargılanan Faslı Abddülgani Mzudi hakkındaki beraat kararına federal savcılık tarafından yapılan itiraz, Federal Yargıtay tarafından ret edildi ve Faslı sanık serbest bırakıldı. Süddeutsche Zeitung gazetesi bu davayı şöyle yorumluyor:

“Mahkemenin kararına, gerekçelerine ve muhakeme usülüne şapka çıkartmak gerekir. Yargının bağımsızlığı Alman dış politikasına yardımcı olmuştur. Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik kapabilmek için ABD’nin önünde yerlere kadar eğildiği, yasama ve yürütme organlarının yalpaladığı, anayasal bir kurum olan cumhurbaşkanının partizanlıkla suçlandığı ve Berlin’in hükümet kriziyle çalkalandığı bir dönemde, Alman adaletinin salt hukuk ilkeleri doğrultusunda karar almasına sevinmek gerekir.“

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

“İlk bakışta terör ile mücadele bu kadar farklı olabilir. ABD zanlıları düşman ilan edip hukuk devleti ilkelerini onlardan esirgerken Alman mahkemeleri terör zanlılarına farklı standart uygulanamayacağına hükmedebiliyor. Hedef aynı olsa da ABD ile Almanya’nın terörle ortaklaşa mücadelesi bu noktada birbirinden ayrılıyor. Faslı sanığın beraat etmesinde, Amerikan yönetiminin topladığı delilleri Alman adaletine teslim etmemesi de önemli roy oynadı. Ama Alman mahkemelerinin terör davalarındaki bağımsızlıklarını gözler önüne seriş şekli de şüphe uyandırıyor. Mzudi ve Mutasadık’ın terörist gruplaşmada yer almadıklarına hükmedebilmek hiç de kolay olmasa gerek.“

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, AB zirvesiyle ilgili temaslarda bulunmak üzere bugün yeniden Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile bir araya gelecek. Fransız Liberation gazetesi, liderlerin bütün gayretlerine rağmen referandum kazasından sonra Avrupa’yı tamir etmenin kolay olmayacağını yazıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

„Anayasası olsa da olmasa da Avrupa hala var. Ama Blair, Chirac ve Schröder yeni AB bütçesi için gerekli uzlaşmaya imza atacak kararlılık ve meşruiyete acaba sahipler mi? Çifte referandum fiyaskosundan sonra Avrupa’nın nasıl tamir edilebileceğine dair tutarlı bir fikir üretilemedi. Üstünkörü bir tamirat Avrupa Anayasası’nı ret eden ülkelerin hayati sorusunu yanıtsız bırakacaktır. Bu ülkeler, AB’yi hala arzuluyorlar mı? Nasıl bir Avrupa istiyorlar? Tahammül sınırları nedir? Ayrıca, hayalperestliğe yer vermeyen bir Avrupa’nın nasıl inşa edilebileceğinin de anlatılması gerekir.“

Son olarak Amerikan yönetimin, Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasına katılma isteği karşısındaki tutumuyla ilgili olarak Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yer alan yorumu özetliyoruz:

“Irak krizi sırasında Bush ile Schröder’in aralarını açan ve Bayan Rice’yi, Schröder hükümetinin bundan böyle dikkate alınmayacağını söylemeye iten zehirin etkisi tamamen geçmemişe benziyor. Ama Washington, Avrupa’nın merkezindeki bu önemli ülkeyi görmezlikten gelemez. ABD’nin BM politikasında Alman aleyhtarlığının rol oynamadığı saptaması doğru olabilir. Ama önemli olan, Schröder’in, çok önem verdiği bir konuda ABD’nin direnişiyle karşılaşmasıdır. Schröder dış politikada da duvara toslayacak ve Güvenlik Konseyi’ne muzaffer edasıyla adım atamayacaktır.“