1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1002 Presseschau 1

10 Şubat 2011

Bugünkü Alman gazetelerinde Mısır'daki protesto gösterileri ile Fransa'da bakanların yurtdışındaki tatil masraflarının, gittikleri ülkelerce karşılandığının ortaya çıktığı skandalla ilgili yorumlar öne çıkıyor.

https://p.dw.com/p/10EvV

Mısır hükümetinin reform sözü vermesine rağmen binlerce protestocu Tahrir Meydanı'ndaki gösterilerine devam ediyor. Almanya'nın önde gelen ulusal gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, 'Yarım devrim' başlığını attığı yorumunda, Mısır rejiminin, muhalefetle oturup çay içerek, ayakta kalabilmenin yollarını aradığı değerlendirmesini yapıyor. Yorumun devamı şöyle:

"Mısır'da göstericiler şu sıralar yüzbinlerce kişinin Tahrir Meydanı'nda toplanmasını sağlıyor. Yaptıkları devrim bir halk şenliğine dönüşüyor. Ancak 80 milyon Mısırlının büyük bölümü, olup bitenlere şüpheyle yaklaşıyor. Eğer turistler Mısır'a gitmezse, fabrikalarda üretim durur; ekonomi durgunlaşırsa, o zaman bu gösterilere katılmaktan vazgeçeceklerdir. İşte o zaman Hüsnü Mübarek-Ömer Süleyman rejimi bu oyunda, halkın öfkesi asını oynayacaktır: Birden bire Tahrir Meydanı'nda bir ya da iki milyon gösterici, 80 milyona karşı gösteri yapacaktır. Her değişimin elit sınıfı vardır. Onlar şimdi Kahire'deki özgürlük meydanında. Bunlar halkın çoğunluğunu oluşturmuyor. Ancak çoğunluğun çıkarlarını gözetmek için hareket ediyorlar ve güçlü olan azınlığın çıkarları için bir tehdit oluşturuyorlar. Her iki taraf da yarım bir devrimin imkansız olduğunu çok iyi biliyor."

Nordbayerischer Kurier ise aynı konuyla ilgili yorumunda, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in tedavi bahanesiyle Almanya'ya sığınacağı yönündeki iddiaların asılsız çıkmasını ele alıyor:

"Berlindekilerin yüreği ferahladı. Çünkü Hüsnü Mübarek'in Almanya'da kalıcı bir misafir olarak kalması, Berlin için politik bir yük anlamına gelirdi. Kahire'deki göstericiler Alman hükümetine, Firavun'a tıbbi tedavi kisvesi altında, politik sığınma hakkı sunduğu için gücenirdi. Hasta bir adamı ülkesine göndermek ise hâlâ ülkenin Devlet Başkanı olan Mübarek'e yapılmış çok büyük bir ayıp, aşağılama olarak görülürdü. Arap dünyasında erkeklik onuru çok büyük bir rol oynuyor."

Berliner Zeitung ise konuyla ilgili yorumunda, Hüsnü Mübarek'in istifa çağrılarına kulak asmamasını ele alıyor:

"Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek istifa etmeyi de, tedavi amacıyla Almanya'ya gelmeyi de istemiyor. Mübarek bir general. Danışmanlarından birinin söylediği gibi durumu askerî açıdan değerlendiriyor ve savaşta kapitülasyon vermeyi bir seçenek olarak görmüyor. Elbette sistemde bir çatlak sözkonusu. Ancak Devlet Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman'ın değişimi gerçekleştirecek kişi olup olmadığı konusunda, demokrasi hareketinin haklı bir şüphesi sözkonusu. Gizli Servis'in eski şefi zehirli oyunlarıyla tanınıyor, rejim karşıtlarına bizzat işkence yaptığı iddia ediliyor ve şimdi de çıkıp, halkın demokrasi için yeterince olgunlağa erişmediğini açıklıyor. Eski Demokratik Almanya'nın gizli servisi Stasi'nin yöneticisi Erich Mielke, Devlet Başkanı Erich Honecker'in yerine gelseydi, o da daha farklı bir açıklama yapmazdı."

Bugünkü Alman gazeteleri Fransız politikacıların yurtdışında yaptıkları tatillerin masrafının, gittikleri ülkelerce karşılanmasının ortaya çıktığı skandalı ele alıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, tepkilerin ardından bakanlardan tatillerini Fransa'da geçirmelerini istedi. Frankfurter Allgemeine Zeitung yorumunda Sarkozy'nin de çok masum olmadığı değerlendirmesini yapıyor:

"Sarkozy, hükümetindekilere sert düzenlemeler getirdi. Gelecekte bakanların tatillerini Fransa'da yapmalarını istiyor. Kendisi muhteşem bir sırça köşkte oturan bir Devlet Başkanı'nın böyle açıklamalar yapması, kulağa tuhaf geliyor. Çünkü Sarkozy zengin arkadaşlarının kendisine ve eşine sundukları imkânları utanmasızca kullanıyor. Sarkozy'nin sergilediği bu yeni feodal ilişki, Fransızlar'ın bütün politik sınıfa karşı hissetikleri duyguların küçümsenmesine katkı sağlıyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa