1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

1. Dünya Savaşı'nın yıldönümü

Felix Steiner29 Temmuz 2004

28 Temmuz 1914’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtına Saraybosna’da düzenlenen suikast, 1. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden oldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Almanya’nın da desteğiyle Sırbistan’a savaş açtı. Rusya’nın Slavlar’ın yanında yer alması üzerine Almanya da 1 Ağustos tarihinde Fransa ve İngilte’nin ittifakı ile Rusya’ya savaş ilan etti. Afrika ve Asya’daki sömürge ülkelerinin de savaşa katılımıyla, 1 ay içinde tarihte ilk kez üç kıt’ada savaş patlak verdi. Felix Steiner’in 1. Dünya Savaşı'na ilişkin yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa28

Avusturya’lı yeteneksiz kartpostal ressamı, Rus avukat ve başarısız Gürcü rahip adayı, 1. Dünya Savaşı olmasaydı, tarihe geçmeyecekti. 1914’den1918’e kadar süren savaş, Hitler, Lenin ve Stalin’in iktirada gelmesini ve işledikleri suçları mümkün kıldı. 1. Dünya Savaşı'nın, 20. yüzyılın ana felaketi olarak adlandırılmasının en önemli nedenlerinden bir de budur.

Avusturya-Macaristan veliahtı François Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesi, Avrupa tarihinde sık sık rastlanan küçük ve bölgesel bir savaşa yol açmakla kalabilrdi. Ama bu bunalım beş hafta içinde, o zamana kadar örneği görülmemiş bir savaşa neden oldu. Bunun sorumluluğunu kimin taşıdığı, tarihçiler arasında bugüne dek tartışma konusu. Kesin olan, 1914 bunalımında rol oynayan tüm devletlerin, savaşı kendi çıkarları uğruna meşru bir araç olarak görmüş olmalarıydı. Savaşın ulaştığı boyutları kimse önceden ne planlamış ne de istemişti. Olacakları ya kestirememiş ya da göze almışlardı.

Avrupa’nın, 1914 öncesindeki son yıllarda kaydettiği benzersiz teknik ve sanayi gelişme, 1. Dünya Savaşı'na yansıdı. Milyonlarca askerin birkaç gün içinde harekete geçmesi, demiryolu olmasaydı gerçekleşemezdi. Ağır toplar, tanklar, uçaklar, insanlık tarihinin ilk kitle imha silahı zehirli gaz gibi silanların imalatı, savaş sırasında günde 6 bin kişinin ölümüne yol açtı.

1914’ün Ağustos ayında cepheye giden coşkulu askerler, savaşın kısa süreli olacağına inanıyordu ve kendilerini bekleyen felaketin boyutlarından habersizdi. Sağ kurtulabilenler, ülkelerinde bedensel ya da ruhsal sakatlıklarla geri dündü. Bir avuç toprak için onca can kaybına yol açan anlamsız savaşa karşı neden direnilmediği sorusuna, tarihçiler hala yanıt arıyor.

Korkunç olan sadece savaşın başması değildi. 1. Dünya Savaşı'nın sonucu da, gelecekteki korkunç gelişmelerin tohumunu içinde taşıyan bir felaketti. Almanya’nın , 1917 yılında Rusya’da Lenin’in iktidarı ele geçirmesine destek olması, o zamanlar sonuçları kestirilemeyen bir savaş stratejisiydi. Almanya böylece Rusya’nın zayıflamasını umuyordu. Bir diğer yanlış adım ise, Almanya ile Rusya arasında 1918 barış antlaşmasının, ordu yetkilileri değil, yeni oluşmakta olan Alman demokrasisinin sivil temsilcileri tarafından imzalanmasıydı. Versay antlaşması, Avrupa’da kalıcı barışın tesis edilmesi olan asıl amaca değil, savaş galibi Rusya’nın milli savaş hedeflerinin kollanmasına yönelikti. Hitler yükselişini önemli ölçüde, ”Versay utancı”nı sileceği vaadine borçludur. Almanya’da, bir kuşağın cephede yaşadığı korkunç tecrübelere rağmen, 1. Dünya Savaşı'nın sonuçlarını yeni bir savaş ile değiştirme düşüncesi popülerdi. Yeni savaşın, acımasızlık ve şiddet boyutunun öncekini aşacağı kesindi. Buna rağmen Almanlar Hitler’i 1939 yılında açtığı savaşta kör bir ittatle izledi.

Savaşın parçaladığı bir dönemin büyük güçleri Avusturya-Macaristan ya da Osmanlı İmparatorluğu’nun halefleriyle Paris’in çeşitli banliyölerinde imzalanmış olan antlaşmalar da yeni gerginlikler için potansiyel içeriyordu. Yeni devletler arasında, etnik nüfus yapıları hiçe sayılarak çekilen ihtiyari sınırlar, gerek güneydoğu Avrupa gerekse Ortadoğu’da kalıcı barışı sağlamaktan çok, daha sonra çıkan sayısız savaşa meydan verdi. Bu nedenle 1. Dünya Savaşı'nı, 20. yüzyılın ana felaketi olarak nitelemek, haklı nedenlere dayanıyor.