1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

09.07.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel9 Temmuz 2004
https://p.dw.com/p/Abu6

Alman gazetelerinin yorum sütunlarında ağırlıklı olarak ele alınan konular arasında AB Komisyonu’nun Kuzey Kıbrıs‘ın ekonomik izolasyondan kurtulmasına yönelik öneriler paketine Rum tarafından gelen tepkiler, Başbakan Gerhard Schröder’in Moskova ziyareti ve federal ve eyalet içişleri bakanlarının İslami terör ile mücadele için kararlaştırdığı önlemler öne çıkıyor.

Süddeutsche Zeitung adlı gazete, bu sabahki yorum sütununda Kıbrıs’taki Rum tarafına yüklenmiş. Yorumda şu satırlar yer alıyor:

“Kıbrıs’ta Rum hükümetinin, Ada'nın Türk tarafı ile birleşmeye yanaşmamasındaki inatçılığına mı şaşmalı, yoksa AB’nin yoksul Kuzey’e yardım çabalarını baltalamadaki arsız tavrına mı? Bu soruyu cevaplamak gerçekten zor. Nisan sonunda yapılan referandumlarda Türk tarafı, BM Genel Sekreteri Annan’ın planına "evet" oyu verirken, Rumlar da liderleri Papadopulos’un tavsiyesi üzerine "hayır" diyordu. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen ise haklı olarak kendini Rumlar tarafından aldatılmış hissetti, çünkü sonuçta AB Kıbrıs’ı birleşme sorununu çözmüş bir durumda üyeliğe kabul etmeyi planlıyordu. AB Komisyonu şimdi Türk tarafını tamamen dışlamamak için bir yardım paketi önerdi, ancak Rumlar hemen ayağa kalktı. Papadopulos yönetimi Avrupa Adalet Divanı’na gitme tehdidinde bile bulundu. Ancak AB’nin bu yüzsüzlüğe prim vermemesi ve Rum tarafına, takındığı ödünsüz tavır ile kendini oyundışı bıraktığını açıkça belirtmesi gerek. Rumlar, birleşmeyi bloke etmeye devam edebilir, ancak o zaman da Türk tarafının Avrupa’da giderek daha fazla kabul görmesine şaşmaması gerekir.”

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder dün Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile biraraya geldi. Ziyaret sırasında başta enerji sektörü olmak önemli ekonomik anlaşmalara da imza atıldı. Ancak Schröder’in, özellikle son yaşanan Yukos skandalı nedeniyle Putin’i eleştirmeden ekonomik konulara odaklanması, Almanya’da eleştirilere neden oldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetede şu yoruma yer verilmiş:

“Başbakan Schröder Yukos’u, Rusya’nın iç meselesi olarak değerlendirdi ve bir devletin vergi toplamaya çalışmasını gayet iyi anladığını vurguladı. Schröder’in taktiği gayet açıktı: Putin ile dostluğu güçlendirerek, Alman işletmelerine mümkün olduğunca fazla avantaj kazandırmak istedi ve Almanya’da, Rusya ile ilişkilerin garantisi rolünü üstlenebilmek için, Moskova’da biraz oligarşi karşıtı tavır sergiledi. Ancak Schröder’in izlediği politika, gayet kısa vadeli. Demokrasi ve hukuk devletinin olmadığı bir Rusya’da, istikrarın sağlanamayacağı kesin.”

Aynı konuda Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorumu şöyle:

“Kendi ülkesindeki sorunları ve yolsuzlukları, iç meselesi olarak nitelendirerek, dışarıdan gelen eleştirileri duymazdan gelmek, normalde, diktatörlerin ve otokratların başvurduğu yoldur. Moskova’da Yukos krizi ile ilgili soruları yanıtlayan Başbakan Schröder, aynı bu yönteme uygun davranarak, Putin’in izlediği yöntemi onaylar bir görünüm sergiledi. Schröder, dostu Putin’e bu yolla destek verdiğini ve eleştiriden sakınmanın Alman sanayinin çıkarlarına uygun olduğunu düşündüyse büyük bir hata yaptı. 'Ticaret sayesinde değişim' prensibini uygulayanlar bile, diplomasinin elverdiği ölçüde partnerinden hakkaniyet ve şeffaflık talebinde bulunmalıdır. Schröder’in Moskova’da yaptığı gibi sorunları görmezden gelmek, hem sanayiyi destekleyen biri için hem de bir demokrat için yanlıştır.”

Almanya’da federal ve eyalet içişleri bakanları, İslami terör ile mücadele amacıyla, İslamcılar hakkında merkezi bir veri bankası oluşturma kararı aldı. Kurulacak analiz merkezinde, Federal Suç Dairesi, Federal Anayasayı Koruma Dairesi, Federal İstihbarat Örgütü ve eyaletlerden gelecek bilgilerin toplanması öngörülüyor. Bu konuda Kieler Nachrichten'ın değerlendirmesi şöyle:

“Eyalet içişleri bakanları ve Federal İçişleri Bakanı Otto Schily‘nin, düzenledikleri konferansın olumlu bir bilançosunu çıkarmaları pek şaşırtıcı değil. Terör ile mücadele konusunda tartışmalı noktaların çoğu, konferans öncesi giderilmişti. Terörü önlemek amacıyla, güvenlik birimleri arasında daha fazla koordinasyon ve işbirliği yapılması gerektiği gerçeği, nihayet tüm birimlerin yöneticileri tarafından kabullenildi. Ama artık Almanya’da kanlı terörün daha az şansının olacağını varsayıp rahat olabilir miyiz? Ne yazık ki hayır. Fanatik intihar komandolarına karşı, geliştirilmiş güvenlik yapısı bile ancak bir dereceye kadar korunma sağlayabiliyor.”