1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0803 Presseschau 2

8 Mart 2011

Libya'ya askerî müdahele tartışmaları ve Almanya'nın yeni içişleri bakanı Friedrich'in Müslümanları kızdıran açıklamalarıyla ilgili yorumlar bugünkü Avrupa basınından seçtiğimiz konuları oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/10VDU

İtalya'dan sol liberal La Repubblica gazetesi, 'Batı'nın çıkmazı' başlıklı Libya yorumunda, şu görüşlere yer veriyor:

"Kaddafi'den kurtulmak, çocuk oyuncağı. Burada asıl sorun başka bir noktada yatıyor. Çünkü organize bir devlet yapısının hiçbir kalıntı ve zerresinin olmadığı bir bölgede, bir tarafın aldığı yenilgi, otomatik olarak diğer tarafın zafer kazanması anlamına gelmez. Libya'da şimdiye dek iktidar da, devlet de Muammer Kaddafi'ydi. Tunus'un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali ile Mısır'ın devrik lideri Hüsnü Mübarek'ten farklı olarak Trablus'ta Kaddafi'nin devrilmesi halinde anarşi tehlikesine karşı hâlihazırda siyasi bir güç yok. Bunun Batı için anlamı şu: Ya ülkedeki iktidar boşluğu dışarıdan doldurulacak, ya da kapımızın iki adım ötesinde, sorunların hâkim olduğu, 'büyük bir Somali' örneğiyle karşı karşıya kalacağız."

Fransa'nın kuzeyinde yayımlanan Nord Eclair gazetesi ise aynı konuyla ilgili yorumunda, Libya'ya askerî bir müdahalenin kaçınılmaz olduğu görüşünü savunuyor. Yorumda bunun gerekçesi şöyle açıklanıyor:

"Libya'ya askerî müdahalenin gerekli olup olmadığı sorusu, giderek daha ivedilikle sorulacaktır. Böylesine bir müdahale için hem çok sayıda gerekçe, ama aynı zamanda da karmaşık koşullar mevcut. Herşeyden önce Libya'daki isyancılar bunu istiyor. Şimdiye kadar üçüncü bir tarafın ülkeye silahlı bir müdahalede bulunmasını reddediyorlardı. Ancak Kaddafi'nin işlediği suçlar ve askerî zorluklarla karşı karşıya kalmaları sebebiyle isyancılar bu konudaki düşüncelerini değiştirmek üzereler. Bütün bunların ötesinde dışarıdan Libya'ya askerî müdahalede bulunulması kararını önceden ancak BM söyleyebilir. Böyle bir kararı Batılı ülkeler veremez. Arap Birliği ve Afrika Birliği'nin böyle bir durumda kontrolü ellerine almaları meşru olur. Ancak şimdiye kadar her iki organizasyondan da askerî müdahale konusunda az sayıda olumlu işaret geldi."

Polonya'dan Gazeta Wyborcza konuyla ilgili yorumunda tam tersi görüşü, Libya'ya uluslararası bir askerî müdahalenin hiç de gerçekçi olmadığını savunuyor. Gazete, böyle bir müdahale yapılması durumunda ülkenin kan gölüne döneceği uyarısında bulunuyor:

"Irak örneğinden sonra Libya'ya BM Güvenlik Konseyi'nin desteklediği bir askerî müdahalede bulunulması neredeyse imkânsız. Daha çok Libya senaryosu, Çin ya da Rusya'da da tekrarlanabileceği için. ABD ayrıca Afganistan ve Irak savaşları nedeniyle tamamen gücünün sonuna gelmiş durumda. Zaten Libya'daki isyancılar da dışarıdan yapılacak bir askerî müdahaleyi istemiyor. Olası bir askerî müdahale, lider Muammer Kaddafi'nin propagandasına yeni malzemeler bulmasına hizmet edecektir. Kaddafi, yabancı bir saldırıya karşı mücadele verdiğini iddia ediyor. Şimdilik Libya'da tıpkı Bosna'da yaşanan senaryo tekrar edecek gibi görünüyor. NATO güçlerinin 1995 yılında BM'nin de onayıyla bölgede tarafları barış görüşmeleri yapmaya zorladığı dönem değil. Tamamen kan gölüne dönen, daha önceki Bosna'ya."

Bugünkü gazetelerin yer verdiği bir başka konu ise Almanya'nın geçen hafta atanan, Hrıstiyan Sosyal Birlik Partili (CSU), yeni İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich'in, Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un tam tersine, İslam'ın Almanya'nın bir parçası olmadığı yönündeki açıklamaları. Müslüman ve göçmen dernek ve kuruluşların tepki gösterdiği açıklamayla ilgili olarak Avusturya'dan liberal Der Standard gazetesi şu yorumu yapıyor:

"Friedrich'in göreve gelir gelmez yaptığı ilk açıklamanın bir bölünmeye yolaçması, düşündürücü. Selefleri, Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili Wolfgang Schäuble ile yine aynı partiden Thomas de Maizière, yıllarca, Müslüman ve göçmen kuruluşlarla daha iyi diyalog sağlanması amacıyla, İslam Konferansı'na katılım çağrısında bulundu. İslam Konferansı'nda herşeyin istendiği gibi, ideal biçimde ilerlemediği bir gerçek, ancak yine de ilk kez Müslümanlarla diyalog için, bir platform sağlanmış oldu. Gerçi Friedrich şimdi haklı olarak ortaya çıkan kızgınlık dalgasını yatıştırmaya çabalıyor. Ancak göreve gelir gelmez verdiği ilk mesaj hatırlarda 'provakasyon' olarak kalmaya devam edecektir: Friedrich için toplumda birlikte, birarada yaşamaktan çok, Hrıstiyan Sosyal Birlik Partisi taraftarı ve hayranı, Merkez Bankası eski Yönetim Kurulu Başkanı Thilo Sarrazin'e mesaj yollamak önemli.Göreve başarılı bir başlangıç yapmış görünmüyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa