1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.06.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu7 Haziran 2004
https://p.dw.com/p/AbuU

ABD’nin 40’ıncı Başkanı Ronald Reagan’ın ölümü ve dün ilk kez bir Almanya Başbakanı’nın katılımı ile gerçekleştirilen Normandiya Çıkarması anma törenleri Alman basınında bugün yer alan yorumlarda öne çıkan konular...

Handesblatt gazetesinin haftasonunda hayatını kaybeden Ronald Reagan’ın ölümü ile ilgili yorumunda şu satırlar yer alıyor:

‘’Bush gibi Reagan da sadece politikalarının içeriği değil, siyasi tarzları nedeniyle de eleştirilere hedef olmuştu. Eski bir sinema oyuncusunun süper gücün zirvesinde kararlara imza atmasını, çoğu Avrupalı kışkırtıcı buluyordu. Merhum Reagan’a düzülen methiyeler zor durumdaki Bush yönetimi için bir hediye. Duvarın yıkılmasının üzerinden zaman geçtikçe Reagan’ın yaptıkları da daha olumlu ve hatta kısmen vizyon sahibi olarak değerlendiriliyor.’’

Rheinische Post gazetesinde yer alan yorumda ise şu satırları okuyoruz:

‘’Berlin ya da Almanya’nın herhangi bir yerinde bir sokak ya da meydana Ronald Reagan’ın adı verilir mi acaba? ABD’nin 40’ıncı Başkanı bu şerefe layık. Çünkü Alman başkentini ikiye ayıran duvarın yıkılmasında, Avrupa’nın bölünmüşlüğünün sona ermesi ve sosyalist doğu bloku diktatörlüklerinin dağılmasında Reagan’ın politikaları önemli rol oynadı. Reagan’ı ‘Oval Ofis’teki artist kovboy’ diye alaya alan Avrupalı siyasi snoblar, umarım, ne kadar büyük bir entellektüel ahmaklık içinde bulunduklarını anlamışlardır.’’

Alman basınında geniş yer bulan bir başka konu dün ilk kez bir Almanya Başbakanı’nın katılımıyla gerçekleştirilen Normandiya Çıkarması’nın 60’ıncı yıl anma törenleri oldu. Die Welt gazetesinin yorumunda Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in katılımı vurgulanıyor, ancak Schröder’e eleştiri de yöneltiliyor:

‘’Normandiya Çıkarması anma törenlerine ilk kez bir Almanya Başbakanı katıldı. Alçakgönüllülük günün mutlak özelliğiydi. Schröder konuşmasında askerlerin cesaretini, ama aynı zamanda, Avrupa’nın ve Almanlar’ın Hitler’den kurtarılması için gerekli olan sonsuz keder ve yıkımı da vurguladı. Schröder yaşanan acının iki taraf için de geçerli olduğunu belirterek Almanlar ile müttefik güçler arasında bir köprü oluşturmaya çalıştı. Ancak çok önemli birşey eksik kaldı: Amerika kelimesi. Avrupa’yı Hitler’den kurtaran mesela Fransızlar mıydı? Schröder özgürlük kelimesine derinlik kazandıramadı. Tam bir devlet adamı olan Jacques Chirac doğru kelimeler kullandı, ama savaş sonrası döneminin Başbakanı Schröder bunu başaramadı."

Süddeutsche Zeitung gazetesinde ise konuya çok daha farklı bir açıdan yaklaşılıyor:

‘’Bu Gerhard Schröder için kolay bir iş değildi, ama hakkıyla başardı. Normandiya Çıkarması anma törenlerine katılan ilk Almanya Başbakanı olarak Almanya’nın Nazi döneminde işlenen suçların sorumluluğunu taşıdığını söyledi. Schröder’in, müttefiklerin zaferinin Almanya’ya karşı bir zafer değil, Almanya için bir zafer olduğunu söylemesi bazılarının hoşuna gitmemiş olabilir. Ama yine de doğru bir cümle."

Bonn’da yayınlanan General Anzeiger gazetesinde bu yılki törenin tarihi önemine işaret ediliyor:

‘’Bir nesil saneden siliniyor. 10 yıl sonraki kutlamalara 1944’te savaşmış gazilerin çoğu katılamayacak. Savaşı yaşayan nesil tarihe karışıyor. Ancak 6 Haziran günü sadece savaşta bir dönüm noktası olmadı, Avrupa ve dünyayı da derinden değiştirdi. Bir zamanların genç askerlerinin deneyimleri, savaşların bu en korkuncu karşısında duydukları kollektif dehşet, önemli bir rol oynuyordu. Onlar, milyonlarca mezar taşı arasında barışın köprülerini atan nesildi.’’

Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinde ise Avrupa bütünleşmesinin önemi vurgulanıyor:

"Şeref tribününe bir göz atmak, barış içinde bir Avrupa’nın mimarisini görmek için yeterli. AB devlet ve hükümet başkanları artık savaşın galibi ve kaybedeni diye ayrılmıyor. Bu güzel bir gelişme. Ancak örneğin Avrupa'nın ortak nayasası gibi günlük siyasi konularda bütünleşmeyi geliştirme isteği olmadan Avrupa ortaklığı bir fıkradan öteye geçemez. Törene Amerikan ve Rus devlet başkanlarının katılması, bu iki ülkenin Avrupalı güçler olduğunu ortaya koyuyor. Kıtanın güvenliği ve istikrarı Amerika’nın desteğine bağlıdır. Bu nedenle Washington’ın nüfuzunu zayıflatma çabaları yanlıştır. Ve Rusya’nın yardımı olmadan Avrupa’da güvenliğin sürekli tehdit altında bulunacağı sadece Soğuk Savaş’tan bu yana bilinen birşey değil."

Hannover’de yayınlanan Neue Presse gazetesinde şu yorum yer alıyor:

"Normandiya Çıkarması’nın görkemli 60’ıncı yıl anma törenlerindeki görüntü önemli dersler içeriyordu. Bir zamanlar halklar arasında var olan nefret aşılabilir. Ve evet aşıldı da. Ama tepedekiler istedi diye değil, karşılıklı güven duygusu tabanda geliştiği için. Önce mezar taşları üzerinden yaşanan barışı ve ardından gençlerin yakınlaşmasını mümkün kılan, Avrupa bütünleşmesi fikridir. Avrupa fikri her zaman barış fikri olmuştur. Büyük siyasi topluluğa giden yolda bazen zor olan yolu seçmeye değiyor.’’

Alman kamuoyunu günlerdir meşgul eden konulardan biri de Kaplan olayı. Metin Kaplan’ın Türkiye’ye iadesi konusu ile ilgili Frankfurter Allgemeine Zeitung’da şu satırlar yer alıyor:

"Türk göçmenleri topluma entegre etmekte başarının yolu, onların da özgürlükçü - demokratik bir hukuk devletinde başarılı bir birlikte yaşam hedefini kendi meseleleri olarak benimsemeleridir. Bu bağlamda Almanya Türk Toplumu derneği Başkanı Profesör Hakkı Keskin’in Kaplan konusunda söyledikleri dikkate değer. Siyasi Bilimler Profesörü Keskin, ‘demokrasiye düşmanlığını açıkça ilan eden biri’ olarak tanımladığı Kaplan’ın Türkiye’ye iadesinin mümkün olmadığını düşünenleri anlamadığını söyledi. Bu düşünceyi pekçok Türk paylaşacaktır. Ancak Almanya’daki Türkler arasında kendini Kaplan’ın dini fanatizmine bağlı hissedenler de yeterince olacaktır. Kaplan olayı Keskin gibi Almanya’daki demokrasiye inanan Türkler’i de Alman hukuk devletinin gücü konusunda şüpheye düşürüyorsa bunun doğruluğu üzerinde ciddi bir şekilde düşünmek gerekir.’’