1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.05.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel7 Mayıs 2004
https://p.dw.com/p/Abun

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi, Irak’ta Amerikan askerlerinin Iraklı tutuklulara yaptıkları işkence görüntülerinin Amerika’ya açtığı siyasi zararın çok büyük olduğunu, bunu Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in muhtemel istifasının da hafifletemeyeceğini belirtiyor. Gazete şöyle devam ediyor:

“Ancak siyasi bir kurban verilmesi, Amerikan hükümetinin vaadelerinde ciddi olduğunu ve Irak halkına inandırmaya çalıştığı ilkelerinin ne kadar önemli olduğunu göstermeye yarayacak. Ancak böylece zaten kendi içinde görüş ayrılıkları bulunan Amerikan hükümeti şimdi kamuoyunda da saldırılara açık hale gelecek. Farklı kanatlarda dağılma işaretleri de belirginleşiyor. Rumsfeld ise istifa ederek, ondan alışık olmadığımız tavazu sinyali vermiş olurdu.”

Hannover’de yayımlanan Neue Presse gazetesi, Irak Savaşı kapsamında basında George W. Bush’un savaş kıyafetleri içinde uçak gemisinde verdiği pozların değil, çırılçıplak Irak’lı bir tutukluyu iple köpek gibi çeken Amerikalı bayan askerin görüntülerinin hafızalara kazınacağını vurgulayarak şöyle devam ediyor:

“Görüntüler gerçi savaşın sonucunu belirleyemez ama, kamuoyunu etkiler. Ve evdeki siyasi gidişatın nasıl olacağını belirleyen de işte bu kamuoyunun görüşüdür. Bu, Vietnam Savaşı’ndan beri iyi bilinen bir gerçek. Bush belki Rumsfeld’i kurban edebilir ama, bunun ona fazla bir yararı olmaz. Çünkü savaşın başkomutanı Bush’dur ve Bush’un kendisini bu görüntülerden ve imajdan kurtarması çok zor olacaktır.”

Aachener Nachrichten ise şunları yazıyor:

“ABD Başkanı George W. Bush, Bağdat’taki işkencelerin fotoğraflarından dehşete düşmüş bir izlenim yaratmaya çalıştı. Ancak ABD’nin bugüne kadarki politikalarının ışığında şu soruyu yöneltmek gerek: Başkanı, işkence mi bu kadar rahatsız etti, yoksa işkencenin basına sızan fotoğrafları mı?”

Dünya basınına geçiyoruz. ABD’den New York Times gazetesinin ‘Rumsfeld gitmeli’ başlığı ile çıkan yorumunda şu satırlar yeralıyor:

“Bir yol önce ’yerine getirilmiş misyon’ günlerinde, Rumsfeld, mükemmel bir taktisyen gibi görünüyor ve ünlü gülümsemesiyle, ‘ben neyin ne olduğunu söylüyorum’ tavrıyla yaptığı basın konferansları ile, Bush kabinesinin rock yıldızıydı....Rumsfeld’in tavrı, son iki yıl içinde kendinden eminlikten, kendini beğenmişliğe ve neredeyse bile bile körlüğe dönüştü. Başkan Bush’un onayı ile, Amerikan birliklerini, doğasını ve tehlikelerini inceletmediği bir yere gönderdi...Savunma Bakanlığı’nda yeni bir ekip ve yeni bir düşünce sisteminin vakti geldi.”

İspanya’da çıkan muhafazakar La Razón gazetesi, Irak’taki işkence skandalı ile ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Amerikan basını bir süredir milliyetçilik kisvesi altında Irak’taki insan hakları ihlallerini görmezlikten geliyordu. Ancak en önde gelen medya kuruluşlarında eninde sonunda sorumluluk prensibi galibi çıkar. Bu Amerikan toplumunun bir özelliği, işkence skandalında da durum aynı. Donald Rumsfeld’in istifa etmesi için baskı artıyor. Başkan Bush bakanını kurtarmaya çalışıyor, ancak bu epey rizikolu bir manevra. Bush’un karşısında sadece Arap dünyası ve Avrupalılar’ın hiddeti bulunmuyor. Amerikan kamuoyu da en acımasız savcı rolüne bürünmek üzere.”

Paris’te çıkan Le Monde gazetesi, ABD Başkanı Bush’un Ortadoğu politikasını eleştiriyor:

“Ortadoğu’da nereye bakarsanız bakın: Bush hükümetinin politikasının etkili olduğu tüm kriz odaklarında durum kötüye gidiyor. Washington, İsrail başbakanı Şaron’un planlarına destek vererek, İsrail ile Filistinliler arasındaki namuslu arabulucu rolünü yitirdi. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Amerikalılar’a karşı tiksinti ve küçümsemenin hiç bu kadar büyük olmadığını söylüyor. Irak’tan gelen işkence fotoğraflarının da ABD’nin imajını iyileştirmeyeceği kesin.”

İngiltere’den sol liberal The Independent'in yorumu ise şöyle:

“Bu fotoğraflar, Vietnam Savaşı’nın en korkunç görüntüleri ile aynı statüye yerleşti. Irak’tan gelen işkence fotoğrafları, Haçlı Seferleri’ne kadar uzanan bir geleneğin, bir kültürün parçası: ‘Müslümanlar pistir, edepsizdir, insani muameleyi haketmezler’. Bu da tam Usame Bin Ladin’in, Batı dünyası için söyledikleri ile örtüşüyor. Yasadışı, ahlakdışı ve ikiyüzlü savaşımız, şimdi ırkçılığımızı ele veren bu görüntüleri sunuyor. Ellerine teller bağlı Iraklı esirin fotoğrafı, Dünya Ticaret Merkezi’ni giren ikinci uçağın görüntüsü gibi herkesin hatırlayacağı sembolik bir imaj haline geldi.”

İtalya’dan La Repubblica, işkence skandalının perde arkasına eğiliyor:

“Amerikan askerlerinin yaptığı işkence, münferit bir gardiyanın sorumluluğu değil. İşkenceler daha çok, dünyayı haydut devletler, Şer Ekseni, terörist ülkeler bir yanda, faziletli ve Tanrı’nın tercih ettiği Amerika diğer yanda olarak, ikiye ayıran muhafazakar ideolojinin ürünü. Köktendinci İslam korkusu, ABD’de iktidarda olan köktendinci Hristiyanlıktan duyulması gereken korkuyu arka plan itti.”

Rusya’da çıkan Kommersant gazetesi ise Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin, Acaristan lideri Aslan Abaşidze ile iktidar mücadelesinde şiddete başvurmamasını övüyor:

“Abaşidze’nin milisleri, şiddet kullanmayı reddeden Saakaşvili’ye karşı biçareydi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Abhazya’dan Güney Ossetya’ya, Dağlık Karabağ’dan Çeçenistan’a kadar, özerlik isteyen tüm bölgelere karşı şiddet kullanıldı. ‘Acar Aslanı’ da başına aynısının geleceğini sandı. Fakat Acaristan’da askeri bir gövde gösterisi yerine, protestocuların ellerinde silah değil balon taşıdığı barışçıl bir gösteri, Abaşidze döneminin sonunu getirdi.”