1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.04.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar7 Nisan 2004
https://p.dw.com/p/Abv6
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi, Irak’ta yeniden alevlenen şiddet eylemleri ile ilgili yorumunda, işgalcilerin belki de büyük patlama öncesinde bulunduklarına işaret ederek, Amerikalıların sorunları siyasi değil, askeri yoldan çözme gayretiyle Irak’a girmelerinin ve bir yıl süreyle BM’in desteği olmadan burada birşeyler yapmaya çalışmalarının günahını çekmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi de benzer yorumunda, Amerikan Yönetimi’nin kendi eliyle çıkmaz yola girdiği belirterek, El Sadr’ın milislerine fazla sert çıkışta bulunmaya kalksa, bunun tüm Irak halkının başkaldırmasına, içsavaşa yolaçabileceğine dikkat çekiyor. Gazete, Bush Yönetimi’nin bu yüzden eli-kolunun bağlı kaldığını, bunun da George Bush’un Irak’ta sadece askeri güce ve ideolojiye güvenmesinin, ama akılcı siyasi çözüm önerileri yaratmada zayıf kalmasının bir kanıtı olduğunu vurguluyor.

Berliner Zeitung gazetesi de yine aynı konudaki yorumunda, Amerikalıların Irak’tan çekilmesi yönündeki taleplerin belki en iyi seçenek, ama Amerikalılar açısından kabul edilemeyecek bir seçenek olduğunu belirtiyor. Gazete, ABD’nin Irak’ı terketmesi durumunda ise, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi planlarının tamamen suya düşmüş olacağını, ayrıca Bush Yönetimi ve süper güç ABD’nin de dünya kamuoyunda rezil olması anlamına geleceğini vurguluyor.

Irak’tan, bir zamanlar şiddet görüntüleriyle dünya kamuoyunu dehşete düşüren bir Afrika ülkesi Ruanda’ya geçiyoruz. Ruanda’da Tutsi azınlık halka soykırım uygulanmasının 10.cu yıldönümü bugün. ”Ruanda’daki gibi soykırımların gelecekte önüne geçilsin” başlığı altında yayımlanan yorumunda İngiliz The Times gazetesi, uluslararası topluluğun Afrika’ya yeni bakış açısının, etkisini uzun erimde göstereceği görüşünde. Gazete şöyle devam ediyor:

”İngiltere, Fransa ve Almanya’nın geçenlerde oluşturmaya karar verdiği mütevazi ortak müdahale gücünün, anlaşmazlıklarına çözüm bulamayan ülkelere gönderilmesi planlanıyor. Ruanda, anlaşmazlıklarını çözmede yetersiz kalan tek Afrika ülkesi değil. Ancak bu ülkede yapılan yanlışların faciaya götürdüğü de ortada. Bu yüzden böyle birşeyin bir daha tekerrür etmesine izin verilmemesi gerekiyor.

”Ruanda’daki soykırımdan çıkarılacak dersler” başlığını kullanan İngiliz Financial Times gazetesi de, kimi öğretici derslerin çıkartılmış olduğunu, bunlar arasında sivil halkın şiddet ortamından korunmasının BM’in görevleri arasında bulunduğunu vurguluyor. Soykırım konusunda BM’e bağlı bir özel görevli atanmasının bu konuda atılacak ilk adım olabileceğine dikkat çeken gazete, şu satırlara yer veriyor:

”Ne var ki, ancak iş işten geçtikten sonra tüm dünyanın dehşete düştüğü bu tür soykırımların gelecekte önlenebilmesi için uluslararası öncelikler ve mekanizmalar yeteri ölçüde değiştirilmemiştir.”

Sol liberal Fransız Le Monde gazetesi ise, 10 yıl önce Ruanda’da meydana gelen soykırımın sorumulusunun Fransa olduğu görüşünü savunarak, Fransa’nın şu anki üst düzey politikacılarının , Fransa’nın Ruanda’da oynadığı önemli rolü görmezden geldiklerini vurguluyor:

”Fransa o dönemde azınlık Tutsi halkını yoketme planları bilenen Ruanda’daki Hutu iktidarını siyasi ve askeri yönden destekledi. Fransızlar belki suçlu değiller, ama soykırımda onların da sorumluluğu var ve tarihin bu kara sayfasını aydınlatmaya da hiç niyetleri olmadı bugüne kadar.”

Basın turumuzda Almanya iç siyasetine dönüyoruz ve birkaç günden beri Almanya gündeminin ilk sırasına oturan bir skandal iddiasına ilişkin manşet ve yorumları aktarmak istiyoruz. Konu, Almanya Merkez Bankası Başkanı Ernst Welteke’nin geçen Noel döneminde eşi ve oğlu ile Berlin’in pahalı bir otelinde misafir edilmiş olması ve bu özel ağırlamanın masraflarını da Dresdner Bank adlı bankanın karşılamış olması. Welteke dün akşama kadar sessiz kalmayı yeğlemişti. Die Welt gazetesinde konuya ilişkin şu yorumu okuyoruz:

"Ernst Welteke’nin, otel skandalındaki tavrı nedeniyle özür dilemede geç kalarak, büyük manevi zarar açtı. Altında kendi imzasının bulunduğu davranış kurallarına uymayan bir Merkez Bankası Başkanı’nın, hükümeti istikrar kriterlerini yerine getirmesi için uyarması da inandırıcı olmayacaktır.”

Ve son olarak Frankfurter Rundschau gazetesi, Welteke’nin hukuksal açıdan suçsuz olduğundan yola çıkılmasının doğal olduğunu, ancak suçlu olup olmamasının aslında tali bir mesele oluduğunu belirterek şöyle devam ediyor:

"Önemli olan, bir Merkez Bankası Başkanı’nından beklenen, dışarıya karşı bağımsızlığını ve tarafsızlığını hala koruyup koruyamayacağıdır. Welteke, kendisinin ve Merkez Bankası’nın daha fazla çamura batmasına izin vermemelidir.”