1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

06.10.2009 - Avrupa basınından özetler

6 Ekim 2009

Avrupa gazeteleri, Yunanistan’da yapılan genel seçimleri değerlendirmeye devam ediyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin reform projesi Lizbon Antlaşması’na ilişkin tartışmalar da ön planda yer alan bir diğer konu.

https://p.dw.com/p/Jz1w
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Sol - liberal eğilimli El Pais gazetesi Yunanistan'da alınan seçim sonuçlarını değerlendiriyor:

“Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in seçimlerin ardından parti liderliğinden istifa edeceğini açıklaması tutarlı bir davranış. Ancak karşı karşıya kaldıkları seçim fiyaskosu, Karamanlis'in hatalarını arka plana itiyor. Karamanlis'in ekonomik krize karşı girişimleri yetersizdi. Geçen yıl patlak veren öğrenci protestoları karşısında âtıl kalmış, ayrıca orman yangıları ile mücadelede de hükümetinin beceriksizliği ortaya çıkmıştı. Yunanistan'da Sosyalistlerin kazandığı seçim zaferi, Avrupa Birliği'nde bir istisna. Avrupa'da sadece İngiltere sol bir hükümet tarafından yönetiliyor, ancak Gordon Brown başbakanlığındaki hükümet de karşı rüzgârın etkisi altında. Yunanistan'daki seçimin galipleri ise aslında bir tür liberal-sosyalizmi gerçekleştirmekte. Zira yeni Yunan hükümetinin, ılımlı bir yol izleyeceği görülüyor.”

İrlanda'da onaylanan Lizbon Antlaşması'na işaret eden bağımsız Fransız gazetesi Le Monde ise Avrupa Birliği'nin reform projesini eleştiriyor:

“Avrupalılar, İrlandalılar'ın ‘evet' diyerek AB'nin reform antlaşmasını onaylamasının ardından dünya üzerindeki nüfuzunu artırabilecek mi? Bu, antlaşmanın içeriğine Avrupa Birliği'nde bir devlet başkanlığı oluşturulmasını da dahil eden Valery Giscard d'Estaing'in hayaliydi. Ancak inatla çıkarılan onca gürültünün aksine, Lizbon Antlaşması ile öngörülen yeni oluşum Avrupa Birliği'nin işlevsizliğini ortadan kaldırmıyor. Aksine, Avrupa Birliği'ni yönetilemez hale getirecek bir ‘üç başlı canavar' oluşturuluyor. Buna göre, Avrupa'nın devlet başkanı, AB Komisyonu Başkanı ve AB dışişleri bakanı ile birlikte çalışmak zorunda. Geri kalan hiçbir devlet ve hükümet başkanına ise ortak temsilde yer verilmek istenmiyor.”

İsviçre'da yayımlanan Neue Zürcher Zeitung da Lizbon Antlaşması'nı imzalamamakta direten Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı'na eleştiriler yöneltiyor:

“Eski bir komünist devletin başkanı inatçı direnişi ile ülkesinin Avrupa'ya giden ve zaten zorlu olan yoluna engeller çıkarıyor. Bu, Lizbon Antlaşması'nı aynı şekilde hala imzalamamış olan Polonya Devlet Başkanı Leh Kaçinski için de geçerli. Eski Doğu Bloku'nun politikacıları, ülkelerinde yaşadıkları deneyimlerden hareketle Avrupa Birliği persfektifinin değişimin motoru olması açısından ne denli önemli olduğunu bilmelidirler. Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Klaus, her şeye rağmen tek başına sürdürdüğü savaşla ülkesine zarar veriyor. Ancak Lizbon Antlaşması üzerinde oynanan Çek oyununun sonunda başaktör Vaclav Klaus boyun eğmek durumunda kalabilir. Klaus, bu konuda uzlaşmaya çalışmazsa, istifası mantıklı bir sonuç olacaktır.”

Alman basınında da Alman Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin’in Berlin'de yaşayan yabancıları aşağılayan açıklamaları geniş yankı buluyor. Merkez Bankası'nın bu nedenle imaj sıkıntısı çektiğine işaret eden Stuttgarter Zeitung, konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor:

“Euronun tedavüle girmesinden buyana Federal Merkez Bankası 'vazgeçilebilir' bir konuma düştü ve giderek siyasi partiler tarafından, emektar politikacılarını istihdam ettikleri bir kurum olarak suistimal edilmeye başlandı. Merkez Bankası Başkanı Axel Weber, kurumun imajını kurtarmak için Sarrazin'i özür dilemeye zorluyor. Yani tek amaç itibarın muhafaza edilmesi. 'Aman suya sabuna dokunmayalım'; işte Almanya'daki yabancılar politikasında da bu slogan geçerli. Bu anlayışın son kurbanı Sarrazin oldu."

Sarrazin hakkında üyesi olduğu Sosyal Demokrat Parti ve ayrıca savcılık tarafından da inceleme başlatıldığına ve istifa çağrılarının arttığına değinen Münchner Merkur gazetesi dolaylı da olsa Thilo Sarrazin'e destek çıkıyor:

“Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Sosyal Demokrat Partili eski Berlin Maliye Bakanı korkunç (!) bir şey yaptı. Sarrazin, İçişleri Bakanı Schäuble’nin düzenlediği İslam Konferansı ve tüm güzel söylemlere rağmen, bu ülkede göçmen politikasının hâlâ verimsiz kaldığına ilişkin rahatsız edici gerçekleri dile getirdi. Böylece bazı 'iyi' insanların başarıyla gündemden düşürdüğü uyum tartışmalarını da yeniden alevlendirdi.”

Derleyen: Hülya Köylü

Editör: Murat Çelikkafa