1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

05.10.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap5 Ekim 2005
https://p.dw.com/p/Aboy

Avrupa basınında bugün üç konu ön plana çıkıyor: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin başlamasının yankıları, Fransa’daki genel grev ve Nobel Ödülleri, gazetelerin yorum köşelerine taşıdıkları konular arasında.

Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort gazetesi, Avrupa Birliği’nin, iç meselelere yoğunlaşması gerektiği bir dönemde, Türkiye ve Hırvatistan gibi iki sorunlu ülkeyle üyelik görüşmelerine başlamasını eleştiriyor. Gazete, „Birlik genişleme sürecine ivme kazandırdı ve böylece kendi vatandaşlarının sorunlarından ve korkularından bir parça daha uzaklaşmış oldu“ diyor.

Aynı şekilde, Avusturya’nın liberal Der Standard gazetesi de Avrupa’nın genişlemeye hazır olmadığını iddia ederek „Anayasa konusunun ne olacağı bilinmiyor. Mali problemler de söz konusu“ diyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise İngiltere’nin Türkiye’nin üyeliğine destek vermesini şu şekilde yorumluyor: „İngiltere baştan beri Türkiye’nin kabul edilmesini destekliyordu. Bu isteklerini de hayata geçirmeyi başardılar. Dönem başkanlığnı yürütmeleri de denk geldi. Yoksa İngiltere, Avusturya’yı ikna etmek için Hırvatistan’ı yem olarak mı kullandı?“

Fransız France Soir gazetesi de, Avusturya’nın Türkiye’nin üyeliğine karşı koymasını şu ifadelerle aktarıyor: „Avusturya tüm ülkelere diplomosi dersi verdi. Artık eksisi gibi büyük bir devlet değil ama hala diplomasi sahnesinde etkin olduğunu gösterdi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun ruhu yeniden hissedildi. Özellikle Türkiye üye olduktan sonra para konusundaki çekişmenin artacağını öngörmek için kahin olmak gerekmiyor. Avrupa Birliği’nin genilemeden önce yapması gereken bir sürü ödevi var.“

Fransız sol liberal gazete Libaration ise „Avrupa Birliği’nin savunmakla övündüğü uluslarası hukuk, Hırvatistan karşısında işlemedi. Türkiye’yle müzakerelerin başlatılmasının kabul edilmesi de Avrupa Birliği’nin tartışmadan kaçmak için başvurduğu bir yoldu. Halbuki konuyu tartışmaya açmak gerek, çünkü ancak tartışarak vatandaşlar genişmelenin gerekli olduğuna inanabilirler“ değerlendirmesinde bulunuyor.

Bulgaristan’da yayımlanan sağ liberal Dnewnik gazetesi şöyle diyor: ”Türkiye’nin müzakere masasına otunması yüzyılın olayı. Avrupa Birliği daha önce stratejek açıdan bu kadar önemli bir ülkeyle görüşmedi. Türkiye, Ortadoğu’nun kapısı ve çok tehlikeli bir bölgede. Avrupa ve Türkiye’de gerçekleşcek değişimler, müzakere sürecini aşacaktır.”

Alman Süddeutsche Zeitung de bugün Türkiye’ye hayli yer ayırıyor. Yorumların büyük bir kısmı, Avrupa yolundaki Türkiye’yle ilgili. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün portresine yer veren gazete, Gül için “2003 yılında göreve geldiğinden beri hassas denge ayarları yapan siyasetçi olarak“ söz ediliyor. Süddeutsche Zeitung, edebiyat sayfasına ise ‚Ricarda Huch’ edebiyat ödülünü alan yazar Orhan Pamuk’un „giriş yok“ başlıklı öyküsünü taşımış.

Alman gazetelerinde geniş yer bulan başka bir konu ise Alman bilim adamı Theodor Haensch’in Fizik Nobel Ödülü’ne layık görülmesi. Süddeutsche Zeitung bu haberi manşete çıkartırken, Osnabrücker Zeitung’da yer alan şu satırlar dikkat çekiyor: “Yeniden bir Alman’ın Nobel alması hem onay hem de kamçı. Tüm kötümser tahminlere rağmen, Almanya’nın hala bilim alanında lider ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Ve bu ödül, diğer bilim adamlarına da umut aşılayabilir, onları kamçılayabilir. Siyasetçiler, seçkinleri desteklemek gerektiğini anlamalılar artık.“

Ancak olaya eleştirel yaklaşan gazeteler de var. Die Welt gazetesi ödülü kazanan Haensch’ich ünlü Max-Planck Ensitüsü’nde çalıştığına vurgu yaparak, başarının asıl sahibinin enstitü olduğunu belirtiyor. Die Welt, Nobel de olsa ödül almanın tek başına yeterli olmadığını, asıl meselenini ödüle layık görülen icatları hayata geçirmek olduğunu söylüyor. Yerel Leipziger Volkszeitung ise Nobel’i kazanan Haensch’in başarısının temellerinin Almanya’da değil, Amerika Birleşik Devletleri’nde atıldığını yazıyor ve Max-Planck Enstitüsü’nün başarısından söz ediyor.

Avrupa basınında geniş yer verilen konulardan biri de Fransa’daki genel grev. Almanya’nın sol eğilimli TAZ gazetesi, grevi, Fransa’nın muhafazakar hükümetinin reform politikalarına karşı bir tepki olarak yorumluyor. Gazetede şöyle deniliyor: „Hükümetteki değişiklikler ve sosyal palavralar, Paris’teki siyasetçilerin halkın istkelerini politikalarına yansıtmadıklarını saklıyamıyor. Fransızlar belki Avrupalı komşularına göre risk almaya daha meyilli olabilirler ama şunu anutmamak gerekir. Seçmenlerin isteklerini görmezlikten gelmenin acısı er ya da geç çıkar.“

Düsseldorf merkezli Handelsblatt da ise şöyle deniliyor: „Fransız devletinin, şişirilmiş kamu kesimine daha fazla para vermek için yeterince kaynakları yok. Sendikalar bu grevleri boşuna yapıyor. Ve sonuçta bu grevde kendilerine zarar verecektir.“